Hakkındaki işkence iddialarına rağmen terfi ettirilip, İstanbul Terörle Mücadele'den Sorumlu Emniyet Müdürü yapılan Sedat Selim Ay'ın şikâyeti üzerine gazeteciler hakkında başlatılan soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Bölükbaşı takipsizlik kararı verdi.
Savcı, kararda, basının “halkın gözcüsü” görevini yerine getirebilmesine vurgu yaparak, şikâyetin “kovuşturmaya yer olmadığı”na vardı.
Sedat Selim Ay'ın 2. Sınıf Emniyet Müdürlüğü'ne terfi ettirilmesinin ardından birçok yayın organı işkence iddialarını ve mağdurların tanıklıklarını haber yapmıştı.
Bu haberler üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuran Ay, "kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve iftira" suçlamasıyla şikâyette bulunmuştu.
Yayın organlarını inceleyen İstanbul Cumhuriyet Savcısı H. Hasan Bölükbaşı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını atıfta bulunarak "hakaret ve iftira" suçlarının oluşmadığının anlaşıldığından kovuşturmaya gerek yok" kararını verdi.
Savcı Bölükbaşı’nın açıkladığı karar şöyle:
“Yukarıda belirtilen yazı ve haberler bir bütün olarak okunup değerlendirildiğinde, haber içeriklerinde müştekiye yönelik sövme kastıyla yani açıkça aşağılama ve küçültme amacıyla sarf edilen bir söz veya beyanın bulunmadığı, müşteki hakkında haberlere konu olan olaylar ile ilgili olarak daha önce yapılan iddia ve şikayetler nedeniyle yapılmış soruşturma ve yargılamaların bulunduğu, söz konusu iddiaların daha önce de çeşitli şekillerde gündeme geldiği, müşteki hakkında işlemediğini bildiği halde, soruşturma ve herhangi ir işlem yapılmasını sağlamak amacıyla hukuka aykırı bir fiil isnadının söz konusu olmadığı, kamuoyunda güncel olan konu ile ilgili olarak yapılan açıklama ve haberlere yer verildiği,
23.9.1994 tarihli Jersild/Danimarka davası, (…) 29.3.2001 tarihli Thoma/Lüksemburg davası, (…)Lingens davası, (…)Oberschlick-1, Oberschlick-2 davası,(…) Avusturya hukuku(…) örnek gösterilerek,
İfade özgürlüğü ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlarda da belirtildiği üzere; özellikle basın aracılığıyla genel yararı ilgilendiren ve kamunun edinme hakkı bulunan bilgi ve fikirleri aktarmaya hizmet ettiği durumlarda, çoğulcu demokratik bir toplumda asli öneme sahip olduğu (Informationverein Lentia vd/Avusturya kararı), ifade özgürlüğünün siyasi konulardaki eleştiri ve resmi görevlileri eleştiriyi de içermekte olup, eleştirinin birey dışındaki hükümete yönelik olduğu zaman daha geniş bir koruma alanının söz konusu olduğu, (Aksoy/Türkiye; Castells/İspanya Kararları), düşünce özgürlüğünün demokratik toplumun temellerinden biri ve sıradan haber ve görüşlerden çok toplumları sarsıcı, kaygılandırıcı görüşler için olduğu (Lehideux ve Isorni/Fransa, 23.9.1998, Nilsen ve Johnsen/Norveç),
Basının bu tür bilgi ve fikirleri bildirme sorumluluğu olduğu gibi, halkın da bu bilgileri alma hakkının bulunduğu (Bladet Tromso ve Stensaas/Norveç no.21980/93),
Başkalarıyla yapılan röportajlara veya u kişilerce yapılan açıklamalara olduğu gibi veya düzeltilerek yer verilen haberlerin, basının “halkın gözcüsü” görevini yerine getirebilmesi için gerekli olan en önemli araçlardan birini oluşturduğu, bir gazetecinin, bir başka kişinin ifadelerinin yayılmasına yardım ettiği gerekçesiyle cezalandırılmasının, basının kamu yararına olan konuların tartışılmasına katkıda bulunmasını engelleyeceğini, bu nedenle çok güçlü sebepler olmadıkça böyle bir yola başvurulmaması gerektiğine işaret edildiği (Kulis/Polonya, no. 15601/02),
Ceza Genel Kurulu’nun 11.07.2006 gün ve 162-181 sayılı kararında da kabul edildiği gibi; geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerekçeleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım hakların da tanındığı,
Bunların; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma hakları olduğu, Temelini Anayasa’nın 28. Vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3. Maddesinde düzenlenen bu hakların, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturduğu,
Bu hali ile hakaret ve iftira suçlarının unsurları açısından oluşmadığı anlaşıldığından, şüpheliler hakkında açıklanan nedenlerle KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA,
Kararın ŞİKAYETÇİ VEKİLİNE ve savunması alınana şüpheliler Fatih POLAT ile Ozan TEKİN’in MÜDAFİİLERİNE, yine savunması alınan şüpheliler AHMET DOĞAN AKIN ve METİN KIVANÇ YENER’E TEBLİĞİNE,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Başaknlığıana itirazı kabil olmak üzere 5271 Sayılı CMK’nun 172 ve173’üncü maddeleri gereğince karar verildi. 06/12/2012”
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Bölükbaşı