Selin Sayek Böke: Saray rejiminin ezberi bozulmaya devam edecek

Selin Sayek Böke: Saray rejiminin ezberi bozulmaya devam edecek

CHP Parti Meclisi Üyesi ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" ile ilgili olarak "Bu kararlılık, bu eylemsel devamlılık, bu birlik umudu büyütecek ve Saray rejiminin ezberini bozmaya devam edecek" dedi.

Böke, yürüyüşün bitiminde, 9 Temmuz'da İstanbul'un Maltepe ilçesinde yapılacak miting ile ilgili olarak da "Pazar günü saat 16:00’da Maltepe miting meydanında bir kez daha 'Hayır bitmedi, daha yeni başlıyor' diyeceğiz" ifadesini kullandı. 

Selin Sayek Böke'nin Birgün'de yayımlanan (5 Temmuz 2017) yazısı şöyle:

19 gündür hepimiz yeniden her sabaha belki bedenen daha yorgun, ama ruhen dinç, büyük bir umutla uyanıyoruz. Özgür, demokratik, eşit, çağdaş bir ülkede yaşamak isteyen, son 15 yılın adım adım derinleşen kesif karanlığı karşında zaman zaman yalnız ve bıkkın hisseden milyonlar, siyasete ve Türkiye’nin geleceğine yeniden umutla bakıyor.

Adalet Yürüyüşü’nde atılan her adım koyu karanlığın perdesini biraz daha aralıyor. Bu heyecan, bu coşku, yaz güneşi altında büyüyen umut, yabancı değil hiçbirimize... Birbirine gülen yüzlerle bakan, sadece kendisine değil, herkese özgürlük ve daha iyi bir yaşam talep eden, kendisini protesto edenlere bile alkışla karşılık veren “genç enerji”yi, Gezi’de yaşadık. Kilometrelerce uzaktan gelen, ayaklarındaki yaraları umursamadan ülkesine ve çocuklarının geleceğine sahip çıkan amcaları, teyzeleri Cerattepe’de, Yırca’da gördük. Her kesimden, her partiden vatandaşın Meclis’teki vekiliyle el ele verdiği partiler üstü, ama aynı zamanda sonuna kadar ‘siyasi’ olan kararlılığıyla, milyonların “HAYIR BİTMEDİ” iradesinde ortaklaştık. Şimdi yine yaşıyoruz, yine görüyoruz, yine ortaklaşıyoruz. Bunun anlamı açık: Adalet Yürüyüşü, şimdiden başarılı oldu. Siyaseti değiştirdi. Hepsinden önemlisi, örgütlü siyasi partilerden bağımsız olarak büyüyen toplumsal muhalefetin enerjisini Türkiye siyasetinde belirleyici kılmak için önümüze tarihi bir fırsat daha koydu. 16 Nisan referandumunun çalınması ve bu gayrimeşruluk karşısında gösterilen direncin salt hukuk ekseninde bırakılarak sönümlenmesine milyonların duyduğu bıkkınlığı, umutsuzluğu kırdı. Toplumsal muhalefetin bütün bileşenlerinin yeniden bir araya gelmesi ve siyasetin, sınırlarını Saray hegemonyasının çizdiği dar kalıbın dışına taşınması, ‘dip dalgasının’ özgürlükçü bir iktidar alternatifi olarak siyasete ortak edilmesi için yeniden umut ışığı oldu. CHP’nin önüne toplumsal muhalefete öncülük etmek için bir tarihi fırsat daha koyan bu kırılma, Saray rejimini de doğal olarak paniğe sevk etmiş durumda. Saray rejiminin Siyasal islam-neoliberalizm ekseninde kurduğu hegemonya projesi çöktü. Çöktükçe içine kapanan, baskı ve hukuksuzluğunu arttıran, bu baskı ve adaletsizliğe sırtını dayadıkça daha da yalnızlaşan ve toplumsal meşruiyeti eriyen bir Saray rejimi var. Bu kısır döngü içerisinde normal dönemlerin siyasi araçlarını kısıtlayarak muhalefet alanını daraltmak Saray’ın iktidarını devam ettirebilmesinin tek yolu. Bu daraltılmış muhalefet alanının dışına taşmaya ‘cüret’ edenleri elindeki medya makinesiyle gayri-meşrulaştırmaya ve bütün baskıcı rejimler gibi bir iktidar aygıtına çevirdiği mahkemelerle hukuksuz biçimde kriminalize etmeye kalkmak. İşte bu yüzden cüret etmeliyiz. Bu yüzden daralan muhalefet alanının dışına taşıyacak eylemsellikleri siyasetimizin merkezine taşımalı ve orada tutmalıyız. Sınırları Saray rejimi tarafından çizilmiş Meclis-sandık-medya eksenine siyasetin sıkışmasına ve hakim rejimin siyasi diline hapsolmasına izin vermemeliyiz. İşte Adalet Yürüyüşü bu cesaretin, bu yeni siyasetin bir ilk adımı. Bu adımları yürüyüşten sonra da çoğaltmalı, büyütmeli ve birlikte olmalıyız. Adalet Yürüyüşü’nün içinde atılan adımları büyütecek olan, kalıcı kılacak olan bu eylemsel siyasetin kararlı devamlılığı ile olacak. Bu kararlılık, bu eylemsel devamlılık, bu birlik umudu büyütecek ve Saray rejiminin ezberini bozmaya devam edecek. Böyle olacağını biliyoruz çünkü daha önce de Meclis içi ile Meclis dışını toplumla beraber etkin kullanan bir muhalefet yaratıldığı için Cerattepe’de, Yırca’da, zeytinlikler tasarısında, tecavüz yasasında sonuç aldık. Adalet Yürüyüşü bu nedenle çok başarılı oluyor ve siyasi denklemi değiştirme potansiyeli taşıyor. Türkiye’de “normal” ve “meşru” bir rejim olmadığı, demokratik siyaset kanallarının tamamen açık olmadığı, hukukun yok edildiği gerçeğinden hareket ettiği sürece de başarısı büyüyecek, toplumsal muhalefeti güçlendirecek. Bugüne dek iktidarın elinden ‘muhafazakarlık’ kozunu almak üzerinden kurgulanan ve bu kaygıya takıldığı ölçüde toplumsal muhalefeti örgütlemekten, siyaseti yeniden tanımlamaktan çekinen her siyaset, Saray rejimine can suyu oldu. Adalet Yürüyüşü ile atılan adımları yeni ve sürekli eylemlerle kalıcı kılarak Saray rejiminin can suyunu kurutmalıyız, kurutacağız. Adalet Yürüyüşü bize bir fırsat daha veriyor, bir yol ayrımına daha geldik. Bu fırsatı bu kez doğru kullanmak, Gezi ve 16 Nisan sonrası yapamadığımızı yaparak, toplumsal muhalefetin enerjisini örgütleyerek siyasete taşıyacak kararlılığı ve netliği sergilediğimizde başaracağımıza şüphe yok. Adalet Yürüyüşü’nü başarılı kılan, kitleselleştiren, iktidarı şaşkına çeviren, bu yürüyüşün gücünü zaten var olan, ancak örgütlenmemiş, haklı, meşru ve objektif temelleri olan bir toplumsal enerjiden, dip dalgasından almasıdır. Adalet Yürüyüşü’ne katılan veya destekleyen insanlar birbirinden farklı siyasi aidiyetlere sahip olmakla birlikte ortak bir siyasi kaygı etrafında birleşmekte. Bu kaygı 16 Nisan’da “HAYIR” iradesini de var eden kaygı. Saray rejiminin gerici iktidar projesi çöküyor ve Türkiye’nin en dinamik toplumsal kesimlerini daha da sert bir biçimde demokratik mekanizmaların dışına itiyor. Adalet Yürüyüşü’nü kuvvetli kılan bu kesimlerin alternatif bir özgürlükçü siyaset beklentisi ve talebi. Adalet Yürüyüşü bu talebi karşılayacak bir ilk adım, bu özgürlükçü siyasetin yapı taşı olacak birçok adım da takip ettiği takdirde değişim doğacak. Tam da bu nedenle, Adalet Yürüyüşü’nü; siyasi bağlamından koparılmış soyut bir ‘adalet’ talebine veya salt, içi boş bir eylemsel aktivizme indirgenmesi tehlikesine karşı dikkatli olmalı. Adalet Yürüyüşü’nü anlamlı kılacak olan bu kitlenin enerjisinden, kadrolarıyla, örgütlenme biçimiyle, eylemsel pratiği ve siyasi programıyla günün şartlarına ve toplumsal muhalefetin beklentilerine uygun bir ‘kurucu siyaset’ çıkarmak olacak. Bu kurucu siyaseti çıkarmanın gerekleri üzerinde düşündüğümüzde “neyi yapmamız” gerektiği de ortaya çıkmaktadır: Türkiye ‘normal-miş’ gibi yapmaya, ideolojik renkleri ve topluma dair tahayyülü, gelecek hayali belirsiz “sistem içi muhalefet” olma tuzağına bir kez daha düşmemeliyiz. Uzun lafın kısası, şimdiden tarihe geçen Adalet Yürüyüşü, Türkiye’nin Saray rejimini aşmasına imkan verecek ve Türkiye’yi yeniden ‘normalleştirecek’ ve ‘özgürleştirecek’ bir siyasetin ortaya çıkması yönünde önümüze gerçekçi bir şans daha koyuyor.

Bu umudu ortaya çıkaran toplumsal dinamiklerinden kopmadan, kurucu bir siyaseti sırtlayabilecek dönüşüm hedefimizi asla gözden kaçırmadan bu umudu gerçeğe dönüştürmemiz mümkün! Şimdi sıra, milyonlarla gerçekleştireceğimiz büyük buluşmada… Pazar günü saat 16:00’da Maltepe miting meydanında bir kez daha “HAYIR bitmedi, daha yeni başlıyor” diyeceğiz. Yenildiğinizde değil, vazgeçtiğinizde kaybedersiniz... Adalet Yürüyüşü’ne katılan, vazgeçmeyen ve vazgeçirmeyenlere selam olsun!