Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, AKP’nin 13 yıllık tek başına iktidarına son veren 7 Haziran seçimi sonuçları sonrası ortaya çıkan koalisyon senaryolarına ilişkin olarak, “MHP ile koalisyon olur mu tartışmaları netleşmiş değil ama Meclis başkanlığı seçiminde MHP'li bir isme jest yapılması gibi seçeneklerde konuşulmuyor değil. Örneğin Meclis Başkanlığı MHP'li Meral Akşener'e verilse, bu jest koalisyon kapısını aralar mı şeklinde fikir egzersizleri yapılıyor” dedi.
“Seçim hükümeti ise tüm kapılar çalınıp, hükümet formülleri zorlandıktan sonra, bir kaos ihtimali belirirse, erken seçim kararı alınacak” diyen Selvi, şunları söyledi:
“Bu arada millete dönüp, ”Ey millet gördüğün gibi hükümet kurmak için tüm yolları denedim ama başarılı olmadım. Bu durumda ülkeyi bir siyasi istikrarsızlık içine sürüklememek için, emaneti sahibine teslim ediyorum. Kendi kaderine el koy” denilecek. Erken seçim kararı alındığında milletin buna ikna edilmesi gerekiyor.”
Selvi’nin Yeni Şafak’ta “Ankara’da konuşulan senaryolar” başlığıyla yayımlanan (9 Haziran 2015) yazısı şöyle:
Seçimlerde çıkan tablo siyaseti çetin bir sınavın içine soktu. Koalisyon hesapları, erken seçim tartışmaları, azınlık hükümeti arayışları derken, Ankara eski günlerine döndü. 3 Kasım 2002'den bu yana yapmadığımız hesapları yapıyoruz. Parti genel merkezlerinde koalisyon formülleri konuşuluyor, erken seçim tartışmaları yapılıyor. 7 Haziran seçimleri ile Türkiye yeni bir döneme adım attı. Önce Cumhurbaşkanlığı çevrelerinden bir eğilimi yansıtmak istiyorum. Türkiye'nin siyasi istikrarsızlık içine yuvarlanmaması için AK Parti'nin koalisyon formüllerini zorlaması arzu ediliyor. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan ve 13 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AK Parti'nin ülkeyi hükümetsiz bırakmama sorumluluğu olduğunun altı çiziliyor. O nedenle koalisyon hükümeti formülleri zorlanmadan muhalefet tercihi yapmanın ya da seçime zorlamanın doğru olmadığı düşünülüyor. Edindiğim izlenim bu yönde. AK Parti cephesine gelince. Seçimlerden birinci parti olarak çıkmanın sorumluluğu ile hareket edilecek. Türkiye'yi hükümetsiz bırakmamak için çaba gösterilecek. Bu arada AK Parti'nin yenilenme süreci başlatılacak. Başbakan Davutoğlu hafta boyunca Bakanlarla ve MYK üyeleri ile tek tek görüşecek. Üç dönemliklerden bazı isimlerle bir araya gelecek. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan AK Parti'nin genel başkanı olarak Davutoğlu'nun bu sürece liderlik yapmasına ihtiyaç var. Davutoğlu bu süreçte herkesin kapısını çalacak. AK Parti'nin önünde üç seçenek var. 1-Bunların başında koalisyon hükümeti geliyor. Tabanların birbirine yakın olması nedeniyle İlk akla gelen MHP. Seçim gecesi MHP lideri Devlet Bahçeli, partisini koalisyon seçeneklerinin dışında tutup, “Anamuhalefet”te konumlandırmıştı. Ancak 13 yıldır iktidardan uzak bir MHP kitlesi olduğu biliniyor. Henüz iki parti arasında bir temas söz konusu değil. Hatta MHP ile koalisyon olur mu tartışmaları netleşmiş değil ama Meclis başkanlığı seçiminde MHP'li bir isme jest yapılması gibi seçeneklerde konuşulmuyor değil. Örneğin Meclis Başkanlığı MHP'li Meral Akşener'e verilse, bu jest koalisyon kapısını aralar mı şeklinde fikir egzersizleri yapılıyor. 2-Bu arada ısrarla gündeme getirilen “Grand koalisyon” yan “büyük koalisyon” seçeneği var. Öncelikle AK Parti ile CHP'nin koalisyon hükümeti modeli. CHP ile koalisyon, daha çok AK Parti dışındaki çevreler tarafından gündeme getirilen bir formül. 27 Mayıs'tan sonra İsmet İnönü'nün Başkanlığında kurulan geniş katılımlı iki hükümet var. Bir de 1991 seçimlerinden sonra bunu Süleyman Demirel ile Erdal İnönü DYP ile SHP'yi bir araya getirerek gerçekleştirmişti. Hem İnönü hem Demirel dönemindeki denemelerde sağıyla soluyla merkez partilerin çökmesine ve kanatlarda yer alan partilerin büyüyerek zamanla merkez partisi haline gelmesine yol açtı. 3-Bir de AK Parti'nin tek başına kuracağı Azınlık hükümeti var. “Büyük koalisyona” göre daha güçlü bir seçenek. 1979 yılında Demirel, 1999 yılında ise Ecevit kurmuştu. AK Parti'nin böyle bir imkanı olur mu orası belli değil. Hatta biraz zor gözüküyor. Ama azınlık hükümetinin ipinin destek veren partinin elinde olması, icraat yapmayı zorlaştırıyor. Seçim hükümeti ise tüm kapılar çalınıp, hükümet formülleri zorlandıktan sonra, bir kaos ihtimali belirirse, erken seçim kararı alınacak. Bu arada millete dönüp, ”Ey millet gördüğün gibi hükümet kurmak için tüm yolları denedim ama başarılı olmadım. Bu durumda ülkeyi bir siyasi istikrarsızlık içine sürüklememek için, emaneti sahibine teslim ediyorum. Kendi kaderine el koy” denilecek. Erken seçim kararı alındığında milletin buna ikna edilmesi gerekiyor. Yoksa millet ikna olmazsa, “Ben seni birinci parti yapmakla sana bir rol verdim. Birini daha yanına al ya da desteğini sağla ama ülkeyi yönet diye. Sen bu kanalları zorlamadan seçim kararı aldın” diyebilir. O nedenle hükümet modelleriyle ilgili tüm seçeneklerin tüketilmesi gerekiyor. Muhalefet cephesine gelince; Muhalefet partilerinden ziyade onların dışındaki çevreler AK Partisiz bir koalisyon hükümeti kurulabilmesi için yoğun bir çaba içindeler. Seçimlerde AK Parti'nin tek başına iktidarı kaybettiğinin ortaya çıkmasıyla başladı bu çabalar. Muhalefet cephesinde liderin içinde yer aldığı ve liderlerin yer almadığı modeller üzerinde duruluyor. İlk sırada HDP'nin dışarıdan desteklediği CHP-MHP koalisyon hükümeti geliyor. Devlet Bahçeli'nin tavrı nedeniyle bir ilerleme sağlanabilecek mi orası belirsiz ama gönüllerde yatan aslanlardan biri bu. Bir diğeri ise kısmen 12 Mart sürecini andıran teknokratlar hükümetine benzer bir model. Ekmeleddin İhsanoğlu ya da İlhan Kesici'nin başkanlığında CHP, MHP ve HDP milletvekillerinden oluşan bir hükümet. Liderlerin içinde yer almadığı bir hükümet modelinin kurulması kadar yürümesi de zor gözüküyor. 7 Haziran seçimlerinden tek başına iktidar çıkmadı. Seçimlerde AK Parti karşıtlığında birleşen partiler bir koalisyon kursun, AK Parti bir süre muhalefette kalsın görüşü ilk geceden beri dillendiriliyor. Siyasetin duayenlerinden Bülent Arınç da bu teze sahip çıktı. Eğer üst akıl muhalefeti bir hükümet modeli etrafında birleştirebilirse, AK Partisiz bir hükümet kurulacak. Ancak tüm bu arayışlar başarılı bir sonuç vermezse geriye tek çıkar yol kalıyor. Ülkeyi istikrarsızlığa sürüklememek için erken seçimlere gitme. Bu arada seçim barajını yüzde 7 ya da 5'e çekerek Kasım ayında sandık başında olma formülü. Ben koalisyon hükümeti arayışlarının son ana kadar zorlanacağını düşünüyorum. Tek başına iktidar çıkmadı yeniden millete müracaat edelim şeklinde bir tavrın siyasi geleneğimizde olmadığını biliyorum. Bu yöndeki arayışlar seçim gecesinden itibaren başladı. AK Parti'nin bu süreci birlik ve beraberliğini koruyarak geçirmesi gerekiyor. En ufak bir çatlak görüntüsü yok. AK Parti'de yaşanacak olan bir kaos, ülkeye pahalıya mal olabilir. O nedenle gün, dayanışma günü.