Selvi: CIA Başkanı İsrail özrüne karşı cemaatle uzlaşı teklif etti; cemaat darbe sonrası yönetimi devralmaya hazırlanıyordu

Selvi: CIA Başkanı İsrail özrüne karşı cemaatle uzlaşı teklif etti; cemaat darbe sonrası yönetimi devralmaya hazırlanıyordu

Yeni Şafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın defaatle dile getirdiği "darbe" şuçlamasını yineleyerek "Batı’nın Erdoğan’ın kalemini kırdığına inanan Gülen cemaatinin operasyonlar sonrası Türkiye’nin yönetimini devralmaya hazırlandığını" iddia etti. Selvi'nin iddiaları arasında "CIA Başkanı Petraus'un Eylül 2012 tarihinde dönemi başbakanı Erdoğan’la yaptığı görüşmede, ”Siz İsrail’in özrünü kabul edin, biz de sizin Cemaatle ilişkilerinizi düzenleyelim” teklifi de yer alıyor.

Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Gülerce’yi bilmem ama ben cevabımı aldım" başlığıyla yayımlanan (17 Aralık 2014) yazısı şöyle:

17-25 Aralık yolsuzluk ambalajına sarılmış bir darbe girişimiydi.

27 Mayıs’ın, ”Kardeş kavgası”, 12 Mart’ın, ”reformlar”  12 Eylül’ün, ”Sağ-sol çatışması” ambalajlı darbeler olduğu gibi.

12 Eylül darbesiyle devrilen Süleyman Demirel, ”12 Eylül’den önce akan kanlar kimin için akıyordu” diye sormuş, ”Kanlar Kenan Evren’i Çankaya’ya taşımak için akıyordu” diye cevap vermişti.

Tabi ki Kenan Evren ben darbe yapıp Cumhurbaşkanı olacağım dememişti ancak sıkıyönetim altındaki Türkiye’de yaşanan sağ-sol çatışması darbe zeminini hazırlamıştı.

Ancak 17 Aralık başarısız darbe girişimiydi.

Başarısız olmasının nedeni ise Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiydi.

17 Aralık’ın savcısı Celal Kara ise ”Bir gün onun bileğine kelepçe takacağım” diye yeri göğü inletiyordu.

Bir gün kimin bileğine kelepçe takacaktı Celal Kara?

Görevde olduğu halde, ”Dönemin Başbakanı” diye yazışmalara konu ettikleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a...

Adliye önünde bildiri dağıtmak suretiyle tarihe geçen 25 Aralık savcısı Muammer Akkaş, o gece Emniyet’te, ”Çiz” demişti.  Çizdirdiği bir örgüt şemasıydı. Örgüt şeması çizdirip, ortasına da örgüt lideri olarak Başbakan Erdoğan’ı yerleştirmişti.

İddianamede Turkuaz Medya Grubunun satışıyla ilgili kısmın yer aldığı bölümde, “Dönemin Başbakanı” ifadesi şöyle yer alıyordu:

“PARA KONULARI İLE İLGİLİ TALİMATI ÖRGÜT LİDERİ DÖNEMİN BAŞBAKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN VERDİĞİ VE KONUYU BİZZAT BİNALİ YILDIRIM’IN TAKİP ETTİĞİ ANLAŞILMIŞTIR”

27 Mayısçılar idam ettikleri şehit Başbakan Menderes için ”Sabık Başbakan” demişlerdi. Demirel için en fazla ”Devrik Başbakan” deyimi kullanıldı. Ancak demokrasi tarihimizde ilk kez görevi başındaki Başbakan için, ”Dönemin Başbakanı” ibaresi ilk kez kullandı. Bunu yapanlar da yolsuzluk soslu darbe girişiminde bulunan paralel yapının savcılarıydı.

Savcılar bunu yapar da paralelin polisleri boş durur mu?

25 Aralık operasyonunu yürüten polisler bilgisayar kayıtlarına, ”kabineyi toplayacağız burada” diye yazmışlardı. Kabineyi emniyette hizaya dikmeye yemin etmişti paralelin polis şefleri. Darbe planında hangi bakanın nereden alınacağı ve nerede tutulacağı yazılıydı. Başbakan Erdoğan ve ailesi için özel bir tutuklama planı hazırlanmış ancak icraya konulamamıştı.

Polisler yine emniyetteki bilgisayarlarında fütursuzca,” nefes aldırmayacağız onlara” diye yazmışlardı.

Erdoğan’ı, ”Dönemin Başbakanı” ve “Örgüt lideri” yapmakta kararlıydılar. O nedenle 25 Aralık’ta doğrudan Başbakanın çocuklarına yöneldiler.

İddianamede, işadamları Hayrettin Özaltın ile Mehmet Cengiz’in konuşma tapelerinin bir bölümünü verdikten sonra, ”TALİMATI ÖRGÜT LİDERİ DÖNEMİN BAŞBAKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN VERDİĞİ anlaşılmaktadır”  deniliyordu.

17-25 Aralık tam bir darbe girişimiydi. Öyle ki, eşzamanlı olarak medyaya yönelik bir operasyon planlanmıştı.

28 Şubatçıların kullandığı yöntemi kullandı paralelin polis-yargı cuntası. Kudüs-Selam adı altında bir örgüt icat ettiler. Kudüs-Selam terör örgütü üzerinden Can Dündar’dan Defne Samyeli’ne, İbrahim Karagül’den Numan Kurtulmuş’a kadar binlerce insanın yıllarca dinlenildiği ortaya çıktı.

Hayatını İran’la mücadeleye adayan solcu kalemler dahi İran ajanı töhmetiyle yıllarca dinlenilmişti.

Zaman Gazetesi eski yazarı Hüseyin Gülerce önceki gün sordu:

“Bu kadar istihbarat merakı, bu kadar telefon dinleme merakı nereden geliyor?”

Belli ki merak değil sadece.

Merak olsa hadi diyelim Kudüs-Selam örgütü adı altında dinleme yapıldı.

Peki kriptolu telefonların dinlenilmesine ne demeli? Bir cemaat devletin gizli sırlarının konuşulduğu Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’nın özel şifreli telefonlarını neden dinler?

Bir cemaat Başbakan’ın ofisine niye böcek yerleştirir?

Bir cemaat Huvzullah Gültekin adına dinleme kararı çıkarıp Erbakan’ı niye dinler?

Yaygın ve sistematik dinlemelerin sırrı çözülmeden, ”Dönemin Başbakanı” yazılı iddianamelere nüfuz edilmeden 17-25 Aralık darbe girişimini anlamak mümkün değildir.

Gezi olaylarının ateşinin henüz söndüğü günlerdir. Ankara Pursaklar’da bir grup kanaat önderi davet edilmiş, seçkin topluluğa konuşan kişi o sırada AK Parti Kütahya Milletvekili olan İdris Bal’dır. Hani şu paralel partisini kuran İdris Bal.

Gezi olaylarının meydana getirdiği Türkiye konjonktürünü gözünüzün önüne getirdikten sonra henüz AK Parti milletvekili rozetini taşıyan İdris Bal’ın şu sözlerine kulak verin:

“Uluslararası bütün güçler Erdoğan’ı çizdi, Erdoğan’la devam etmek mümkün değil, Erdoğan öyle ya da böyle gidecek,  bizim Erdoğan sonrasına hazırlıklı olmamız lazım.”

Bakmayın bunların yolsuzlukla -molsuzluk diye yeri göğü inletmelerine.

2010 yılında açtıkları ancak sisteme girmedikleri dosya ile 17-25 Aralık’ta darbe girişiminde bulundular. Çünkü Batı’nın Erdoğan’ın kalemini kırdığına inanıyor ve darbe sonrası Türkiye’nin yönetimini devralmaya hazırlanıyorlardı.

17-25 Aralık’ın asıl anlamı buydu.

Çünkü telefon dinlemelerinde geri gidildiğinde karşımıza bir tarih çıkıyor. 2009 tarihi bu. Yani Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e, ”One Minute” çektiği tarih.

O gün Erdoğan’ın kalemini kırma kararı alan uluslararası sistemin ihaleyi kime verdiği anlaşılıyor.

O kişi Türkiye’de en örgütlü yapıyı yöneten ve ABD’de ikamete mecbur edilen Fethullah Gülen’di.

Öyle ki CIA Başkanı Petraus,  Eylül 2012 tarihinde Başbakan Erdoğan’la yaptığı görüşmede, ”Siz İsrail’in özrünü kabul edin, biz de sizin Cemaatle ilişkilerinizi düzenleyelim” teklifinde bulunmuştu.

Hüseyin Gülerce, Cemaatin istihbarat merakıyla ilgili sorusunun cevabını aldı mı orasını bilmem ama ben, Cemaatin en fazla nemalandığı AK Parti iktidarına karşı neden darbe girişiminde bulunduğu sorusunun cevabını aldım.