Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, "Beştepe'nin yolunu bilmeyenlerle vakit harcayacak zamanımız yok" açıklaması ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hükümeti kurma görevi vermeyeceğini ima eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı eleştirdi. "Hükümet kurar kuramaz, orasını bilmem. Ama Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu'na görev verilmeliydi" diyen Selvi, "Mecelle* de usul esastan önce gelir. Hükümet kuramayacaksa, bunun denenip görülmesi gerekirdi" görüşünü dile getirdi.
Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Başbakan'la ve Kılıçdaroğlu ile ne konuştuk" başlığıyla yayımlanan (20 Ağustos 2015) yazısı şöyle:
Bir biri ardına şehit haberlerinin geldiği zor bir gündü. Ama siyasi trafik açısından da oldukça hareketliydi. Sabah Çankaya Köşkü'nde Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldik. Gazetelerin Ankara Temsilcileri olarak 2 saat süreyle Başbakan'a sorular yönelttik. Başbakan'la kahvaltılı toplantı öncesinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile AK Parti'nin koalisyon çalışmaları sırasında oluşturduğu heyetlerin başkanları Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'le sohbet ettik. Öğleden sonra ise CHP Genel Merkezi'ndeydim. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir saate yakın bir süre makamında baş başa sohbet ettik. Başarısızlıkla sonuçlanan koalisyon çalışmalarına, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim hükümetini kurmak üzere Başbakan Davutoğlu'nu görevlendirecek olmasına, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hükümeti kurma görevinin verilmemesine hem iktidar hem muhalefet cephesinden bakma imkanım oldu. Başbakan kahvaltıya gecikmeli olarak iştirak etti. Terörle mücadele kapsamında bazı görüşmeler yapıp, talimatlar verdiğini söyledi. Koalisyon görüşmeleri sırasında bir yandan terörle mücadele diğer taraftan ise, ekonomiyle ilgili gelişmeleri takip ettiğini anlattı. “Gece uykularımız bölünüyor, gündüz sürekli olarak bu işi takip ediyoruz "dedi. Başbakan önce ayrıntılı bir şekilde hükümet kurma çalışmalarını anlattı. MHP'li sözcülerin, "AK Parti 4 şartımızı kabul etmediği için koalisyon kurulamadı" şeklindeki sözleri nedeniyle, Bahçeli ile yaptığı görüşmeyi anlattı. “Bahçeli çok net bir şekilde biz dört şart öne sürdük, gördüğümüz kadarıyla bizim bu şartlarda sizinle uzlaşmamız, sizin de bu şartları kabul etmeniz mümkün görünmüyor dolayısıyla, bir koalisyon imkânı yok dedi. Yani bu sonuca müzakereler neticesinde gelmedik en başında Sayın Bahçeli bunu açık ve net bir şekilde ifade etti" dedi. Davutoğlu, Bahçeli ile 2 saat görüştü ama koalisyon müzakeresine geçilemeden biten bir görüşme olmuş. Başbakan'a AK Parti kongresini ve seçim kampanyasını da sorduk. AK Parti üç dönem kuralı konusunda bir yenilik getiriyor. Üç dönem kuralı devam edecek ama hem eskiler hem de bu seçimle üç dönem kuralına takılacak olanlar muaf tutulacak. Başbakan kendisini, kuracağı seçim hükümetine endekslemiş. HDP'nin seçim hükümetinde yer almasına karşı değil. Bunu Anayasa'nın gereği olarak görüyor. Ama kiminle çalışacağını kendisi seçecek. Uyumlu çalışma yeni kabinenin şifresi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile, hükümeti kurma görevi verilecek mi verilmeyecek mi tartışmalarının doruk noktasında olduğu bir sırada görüştüm. CHP Genel Merkezi'ne girerken, İngiltere Büyükelçiliği'nden bir heyetle karşılaştık. Ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke ile görüşmeye giriyorlardı. Kılıçdaroğlu'nun makamına girerken, içeriden bir heyet çıktı. Kemal Bey, “Seçim kampanyamız için çalışma yapan bir ekiple görüştüm"dedi. Ben hemen en son oy oranlarını sordum."Yok bunlar kamuoyu araştırması yapan ekip değil, seçim kampanyasını yürüten arkadaşlar" dedi. CHP, 7 Haziran seçimlerinde pozitif bir kampanya yürütmüştü. “Yine pozitif bir kampanya mı yürüteceksiniz?" diye sordum. “Yine pozitif bir kampanya yürüteceğiz ama bu kez terörle mücadele ile demokrasi ve özgürlükler de kampanyamızın bir unsuru olacak" karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu ile görüşmeden çıkarken kapıda Haluk Koç'la karşılaştım. Çok gergindi. Uzun süredir yapıcı bir dil kullanan Haluk Koç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili sözleri ile fabrika ayarlarına geri döndü. Kılıçdaroğlu, teamüllerin işletilmesi ve hükümeti kurma görevinin Davutoğlu'ndan sonra kendisine verilmesini bekliyor. Kılıçdaroğlu'na, "Hükümeti kurma görevi verilirse, Saray'a gider misiniz? diye sordum. "Giderim. Çünkü kişisel duygularımı işlerime karıştırmam" dedi. "Saraya yönelik itirazlarınız var. Bu durum bir çelişki oluşturmaz mı?" diye sormayı da ihmal etmedim. " Oluşturmaz" karşılığını verdi. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisine görev vereceği konusunda umutlu değildi. Bu duruma tepkiliydi. "Sadece bizim tepki göstermemiz yetmez. Sayın Davutoğlu da Sayın Bahçeli de tepki göstermeli" dedi. Hatta bir adım daha ileri gidip, Davutoğlu'nun hükümeti kurma görevi verildiğinde, “Teamül gereği sıra Sayın Kılıçdaroğlu"nun da diye görevi iade etmesini" istedi. Biraz naif bir yaklaşım gibi geldi bana. Gözlerimden ne hissettiğimi anlamış olacak ki; "Bunu yapsa büyür" dedi. Cumhurbaşkanı'nın, Kılıçdaroğlu'na hükümeti kurma görevini vermeyeceği iyice netleşti. Cumhurbaşkanı, muhtarlara hitaben yaptığı konuşmada, "Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle vakit geçirecek zamanımız yok" diyerek bu durumu pekiştirdi. Ayrıca, Anayasa'nın 116.Maddesi gereğince TBMM Başkanı İsmet Yılmaz'la dün akşam bir araya geldi. Böylece seçim hükümetiyle ilgili ilk adım atılmış oldu. Buna rağmen Kılıçdaroğlu'na, “Hükümeti kuracağınıza inanıyor musunuz?" diye sordum. “Kurarım" karşılığını verdi. AK Parti ile koalisyon kuramadılar. MHP'nin tavrı ise belli. Bu iş nasıl olacak? “Onu söylemem" dedi. Hükümet kurar kuramaz, orasını bilmem. Ama Kılıçdaroğlu'na görev verilmeliydi. Mecelle de usul esastan önce gelir. Hükümet kuramayacaksa, bunun denenip görülmesi gerekirdi. “Kılıçdaroğlu görevi aldıktan sonra, gereken desteği sağlamasa dahi bir hükümet listesi sunabilir. Bu durumda Cumhurbaşkanı bunu onaylamazsa, hükümet kuruluşunu istemiyor pozisyonuna düşer, onaylar da hükümet güvenoyu alamazsa, bu süre zarfında CHP'liler bakanlıkları ele geçirir" şeklindeki kaygıların farkındayım. Ama arkasında güvenoyu olmayan hükümeti Cumhurbaşkanı niye onaylasın? Kılıçdaroğlu'na, “Güvenoyu alacak desteği bulamadığınız halde Cumhurbaşkanı'na hükümet listesi sunar mısınız?" diye sordum. “Yok. Öyle bir şey olur mu? Hükümeti kuracak desteği bulamazsam görevi iade ederim" karşılığını verdi. Siyasette 24 saat bile uzun süredir diye boşa dememişler. Ben Kılıçdaroğlu'nun makamından ayrılırken başka bir hava vardı. Haluk Koç'un HDP'nin içinde yer aldığı seçim hükümetine üye vermeyeceklerini açıklamasıyla, başka bir hükümet modeli oluştu.
*Wikipedia'ya göre Mecelle'nin tanımı şöyle:
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye veya kısaca Mecelle, 1868-1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından derlenen İslami özel hukuk (medeni hukuk) kuralları kodeksidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yarım yüzyılında şer'i mahkemelerde hukuki dayanak olarak kullanılmıştır. Bir giriş 16 bölümden oluşur ve 1851 madde içerir.