Selvi'den Bahçeli'ye: Türkmenler diye bir davan yok, bari sus; Türkeş'in kemiklerini sızlatıyorsun

Alparslan Türkeş (solda), Devlet Bahçeli

Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, MİT TIR'larında ortaya çıkan silah görüntülerinin ardından, "Türkmenlere yardım gönderildiğini" savunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümeti yalanlayan ve tepki gösteren MHP lideri Devlet Bahçeli'yi eleştirdi. Milliyetçi hareketin kurucu lideri Alparslan Türkeş'i örnek gösteren Selvi, "Bugün Devlet Bahçeli'nin koltuğunda Alparslan Türkeş otursa, Bayır Bucak Türkmenlerine niye yardım gönderiyorsunuz diye değil, niye göndermiyorsunuz diye sorardı" iddiasında bulundu. "Suriyeli Türkmenler diye bir davanız da yok" diyen Selvi, "Sizin Türk dünyası diye bir davanız da yok. Bari susun. Koltuğunda oturduğunuz Başbuğ Türkeş ile Muhsin Yazıcıoğlu'nun kemiklerini daha fazla sızlatmayın" ifadelerini kullandı.

Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Bahçeli, Başbuğ'un kemiklerini sızlattı" başlığıyla yayımlanan (2 Haziran 2015) yazısı şöyle:

Seçim meydanlarında MİT TIR'larıyla Bayır Bucak Türkmenlerine giden yardımlar tartışılırken, Suriye rejiminin bombardımanından kaçan Türkmenler ise sınırımıza ulaşmaya çalışıyorlardı.

Suriye Türkmenleri biliyordu ki Türkiye'ye ulaştıktan sonra canlarını kurtaracaklardı.

Çünkü Suriye Türkmenleri, bir gün başımız sıkışırsa Türkiye var bizi korur diye yetiştirilmişlerdi.

Kendisi de bir Batı Trakyalı olan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'na Atina'da,

“Batı Trakya Türkleri için İstanbul ne anlam ifade eder“ diye sormuştum.

“İstanbul denilince biz iki şey hissederiz. Bir göç, diğeri ise sığınılacak ana kucağı”

Irak'taki, Suriye'deki Türkmenler için de Türkiye aynı şeyi ifade etmiyor mu? Kara gün gelip çattığında, yurdundan, toprağından, evinden koparıldığında dünya haritasının neresinde olursa olsun Türkmenler için sığınılacak güvenli liman Türkiye'dir.

İsmail Tansu, Kıbrıs'ta Türk Mukavemet Teşkilatı'nı kuran isimlerden biriydi.

Kıbrıs'ın kazanılmasında yaptıkları faaliyetleri anlatan, “Aslında Kimse Uyumuyordu” diye bir kitap yazdı.

Kıbrıs davasının sembol isimlerinden Fatih Rüştü Zorlu'nun, Gümrük Bakanı'na,

“Bu arkadaşların görevi o kadar önemli ki, altın kaçırsalar, biz Hükümet ve Devlet olarak göz yumacağız” demişti. Tabii Mukavemet Teşkilatı olarak altın değil, silah kaçırıyorlardı.

1974'teki Kıbrıs Barış Harekatı zaferle sonuçlandıysa, bunda TMT olarak yürütülen gizli çalışmaların payı büyüktü.

27 Mayıs darbesi olduğunda Kıbrıs politikasına Demokrat Parti'nin projesi olarak bakan darbe yönetimi Türk Mukavemet Teşkilatı'na verilen gizli ödeneği kesmişti. İsmail Tansu, hemen Alparslan Türkeş'e çıktı. Kıbrıs kökenli olan Türkeş zaten başından beri TMT'nin içindeydi. TMT üzerinden adaya gönderilen silahları biliyordu. Kıbrıs Türk'üne daha çok mühimmat ve yardım gönderilmesi için çalışıyordu. İhtilalin kudretli Albayı Dışişleri Bakanı Selim Sarper'i çağırıp, hiddetli bir şekilde ödeneğin devam ettirilmesi talimatını verdi.

O gün Türkeş'in koltuğunda Devlet Bahçeli otursa aynı şeyi yapar mıydı bilmem ama bugün Devlet Bahçeli'nin koltuğunda Alparslan Türkeş otursa, Bayır Bucak Türkmenlerine giden yardımı sorun etmezdi.

Türkeş, Türkmenlere niye yardım gönderiyorsunuz diye değil, niye göndermiyorsunuz diye sorardı.

Bosna savaşı başladığında Hırvatların arkasında Almanlar, Sırpların arkasında ise Ruslar vardı. Müslüman Boşnaklar iki ateş arasında kalmış, tarihin kaydettiği en büyük soykırımı yaşamışlardı. Boşnakların arkasında ise Türkiye vardı. Yer altından kazılan tünellerden Türkiye'den gelen yardımlar taşınıyordu.

Çeçenistan'da Cahar Dudayev Ruslara karşı direnirken, yanlarında sadece Türkiye olduğu gibi.

Kobani'de kendilerine havadan silah atan Amerika'yı Kürtler hiçbir zaman unutmadı. Minnetle andı. Siz Selahattin Demirtaş'ın Kürtlere yardım gönderdiği için ABD'yi suçlayan bir beyanını duydunuz mu? Peki Türk Milletçiliğinin lideri iddiasında olan Devlet Bahçeli, Türkmenlere yardım götüren MİT TIR'ları için kendi devletini niye suçluyor?

Türkiye Cumhuriyeti'ni Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılatmak isteyen paralel yapıyla birlikte hareket ediyor. Hani “Önce ülkem ve devletim sonra partim” sözüne ne oldu?

12 Eylül dönemiydi.

Diyarbakır ve Mamak Cezaevleri'ndeki işkence iddiaları yurtdışına kadar ulaşmıştı. Uluslararası Af Örgütü'nden bir heyet Türkiye'ye geldi. Cezaevlerinde inceleme yapacaktı.

Kafesiyle meşhur olan Mamak'ta çok ağır işkenceler altındaydılar.

Bir gün merhum Muhsin Yazıcıoğlu anlatmıştı.

Mamak'ta T şeklindeki büyük bir kalasa kollarını bağlayıp, ağır işkence yapmışlardı. “Ama en çok cinsel organımdan elektrik verdiklerinde haya ettim” demişti. Muhsin Yazıcıoğlu haya etti ama ona işkence edenler haya etmedi.

Mamak Cezaevi'ndeki ülkücüler toplandı ve bir karara vardı. Bu işkencelere rağmen Türkiye Cumhuriyeti devletini yabancılara şikayet etmeyeceklerdi. İdamla yargılandıkları, ağır işkenceler altında oldukları zaman bile ülkücüler, devletlerini başka ülkelere şikayet etmediler.

Devlet Bahçeli ise Türkmenlere yönelik yardımdan dolayı, başka ülkeler adına Türkiye Cumhuriyeti devletine operasyon yapanların yanında yer alıyor.

 

Bu ayıp ona yeter.

İran'ın Irak'ta, Suriye'de, Lübnan'da, Yemen'de orduları var. ABD'nin, Almanya'nın, İsrail'in örtülü açık operasyonları devam ediyor. Devletin açık operasyonları da olur, örtülü operasyonları da… Ama hiçbir ülkenin yargısı, medyası, muhalefeti kendi ülkesine karşı yapılan bir operasyonun parçası olmuyor. Esed'le hatıra fotoğrafı çektiren, Sisi'ye destek veren CHP'yi anlıyorum. HDP'nin, Türkmenlere yapılan yardımdan memnun olmasını beklemiyorum. Kuyruğu ABD-İsrail'in elindeki paralel yapının Türkiye'ye yönelik operasyonlarını artık yadırgamıyorum. Taşeron aldığı ihalenin gereğini yapacak.

Peki Devlet Bahçeli'ye ne oluyor?

Sayın Bahçeli, Türkmenlere giden TIR'ların içinde ne olduğunu merak ediyorsan MHP'deki saygın isimlerden biri olan Mehmet Şandır'a sor. Suriyeli Türkmenlerin başı sıkıştığında başvurdukları isimlerden biriydi Mehmet Şandır. Suriye, Türkmenlerine yaptığı hizmetler unutulmayacak.

Sayın Bahçeli, sizden Suriye Türkmenlerine niye yardım gönderildi diye sormanızı değil, daha fazla yardım niye gönderilmedi diye yeri göğü inletmenizi beklerdik.

 Bir kez daha anladık ki,

Siz bir Alparslan Türkeş ya da Muhsin Yazıcıoğlu değilsiniz.

Suriyeli Türkmenler diye bir davanız da yok.

Sizin Türk dünyası diye bir davanız da yok.

Bari susun.

Koltuğunda oturduğunuz Başbuğ Türkeş ile Muhsin Yazıcıoğlu'nun kemiklerini daha fazla sızlatmayın.