'Şemdinli'de yanılan PKK Batı'da ses getirecek eylem deneyebilir'

'Şemdinli'de yanılan PKK Batı'da ses getirecek eylem deneyebilir'

Avni Özgürel

(Radikal, 7 Ağustos 2012)

 

PKK'nın Şemdinli'deki açmazı

 

PKK Türkiye’ye mutlaka ve acilen çözmesi gereken bir Kürt sorunu olduğunu hatırlatmanın dışında kendine hangi misyonu biçerse biçsin nihai tasnifte hiçbir zaman iri bir terör örgütü olmaktan öteye geçemedi. Kurulduğu günden beri PKK olanca isteğine rağmen Türkiye Cumhuriyeti coğrafyasında büyük ya da küçük bir toprak parçası üzerinde tam veya kısmi hâkimiyet tesis edemedi; bu nedenle de uluslararası arenada ‘kurtuluş örgütü’ katına çıkamadı.

Dolayısıyla PKK Kürt halkından gördüğü sınırlı destek dışında Türkiye’ye komşu/hasım ülkelerin kendisine sağladığı müzaheretle, uluslararası siyasetin dengeleri üzerinde oynayan istihbarat örgütlerinin, keza istihbarat örgütleriyle bağlantılı illegal grupların gözünde ‘partner/joker’ mevkiinde oldu.

1999 Şubatı’nda Türkiye’ye geldikten sonra gerek yargılama sürecinde gerek takip eden yıllarda örgütü fiilen yönettiği dönemden farklı olarak dikkatini Kürt sorununun çözümü üzerinde toplayan Abdullah Öcalan’ın telkinlerine rağmen çatışmacı yorumlara itibar eden PKK yönetim katı, 2012’ye gelindiğinde büyük oranda güç kaybettiğini görüyor ve hesaplarını bir an önce Ankara’yla uzlaşmak gerektiği üzerine yapıyordu. Ancak Suriye’de meydana gelen gelişmeler, Türkiye’nin izlediği siyasi tabloyu tersyüz etti. Her defasında çözümün kıyısına kadar gelip ilerlemekten vazgeçen Ankara’nın isteksizleşmesi, beklemediği sırada PKK’nın elini güçlendirdi. Örgüt bir anda kısa süre öncesine dek kavgalı olduğu İran’dan destek görmeye, Rusya’nın ilgi odağı olmaya ve Şam’ın verdiği açık çekle kaybettiği kanı ve morali telafi etmeye başladı. Ankara’nın Kuzey Irak’taki Mesud Barzani liderliğiyle münasebetini güçlendirip Irak merkezi yönetimiyle arasını açması da PKK’ya hareket serbestisi kazandırdı.

 

Şemdinli’de olan...

 

PKK’nın iki hafta önce başlattığı; bugün itibariyle ağır kayıplar verdiği bilinen Şemdinli saldırısı, bu bakımdan önemli... 1999’da 1000 silahlı militanla Şırnak’a saldırıp kenti ele geçirmek isteyen, ancak 300 kayıp vererek geri çekilmek zorunda kalan örgüt, bu defa Şemdinli’yi hedef alırken konjonktürel açıdan avantajlı; siyaseten ve psikolojik olarak üstün konumda olduğunun hesabı içindeydi.

Bir ay süren hazırlığın ardından Şemdinli’ye saldırmaktan muradı ise terk etmemek üzere şehri ele geçirmek değil, kısa süre için de olsa kentte kısmi hâkimiyet sağlayıp bunu medya imkânlarıyla gerek Türk gerek dünya kamuoyuna bölgede tıpkı Hama, Şam ve Halep gibi Türk merkezi yönetimine karşı ‘halk ayaklanması’nın başladığı biçiminde yansımasını sağlamaktı... Örgüt, böyle bir fotoğraf vermekle Ankara’nın Suriye’ye karşı izlediği siyasetten rahatsız Rusya ve İran’ın, ayrıca Türkiye’nin Suriye sınırına yaptığı askeri yığınağı kuşkuyla izleyen NATO üyesi Batılı müttefiklerinin dikkatini çekip farklı kaygılar içindeki odakları müdahaleye davet etmek, müdahale gerekçesi sunmak istiyordu... Ancak amacına ulaşamadı. Nitekim alınan bilgiler o yönde ki saldırı çemberini Van ve Hakkâri’yi içine alacak şekilde genişleten örgüt, Şemdinli’de topladığı kuvvetler üzerindeki baskıyı hafifletmek isterken ağır kayıplar verdi.

Anlaşılan o ki; güvenlik kuvvetlerinin saldırı öncesi gerçekleştirmeyi başardığı koordinasyon ve Kuzey Irak’ta Nakşi dergâhından gelen ‘Devlete isyan etmeyin’ mesajını önemseyen Şemdinli halkının isteksiz tavrı örgütün hesaplarını boşa çıkardı. Temmuz ayı içinde birer ikişer Şemdinli’ye gönderilip kimi evlerde saklanmaları ve belirlenen günde ‘ayaklanma’ izlenimi verecek eyleme katılmaları istenen elemanlardan cuma namazı çıkışında cemaatin arasına karışıp çevreye rasgele ateş açmaları istenmişti. Onların ateşine güvenlik kuvvetlerinin karşılık vermesi ve çıkacak çatışmada halktan çok sayıda kişinin ölmesiyle tırmanan olaylar sonrası dağdan ağır silahlarla kent merkezine inecek grupların belli noktaları ele geçirdikten sonra buralara PKK bayraklarını çekmeleri öngörülmüştü. Ancak söz konusu plan işlemedi. Şemdinli’ye hâkim Goman Dağı ve çevresindeki karakol hedefleri karşısına yapılan askeri yığınağa güvenip önünde engel kalmadığını düşünen örgüt, rutin mayın arama-tarama faaliyeti için arazide ilerleyen bir timin ağır silahlarla saldırıya uğramasını değerlendiren güvenlik kuvvetlerinin karşı operasyona başlamasıyla kendi zamanlamasının dışına çıktı. Ancak cuma namazı çıkışında çevreye ateş açan militanların büyük kısmı etkisiz hale getirilince ister istemez dağda bekleyen militanların Şemdinli merkezine inme planı gerçekleşmedi. Şemdinli çevresine sızdırılan kadroları ‘kırdırmama’ kararı alan örgüt, gümrük kapısı yapılacak Üzümlü Karakolu başta olmak üzere Van ve Hakkâri çevresindeki karakollara saldırarak güvenlik kuvvetlerinin dikkatini dağıtmayı amaçlayan eylemlere başladı.

 

Eylemler tırmanır mı?

 

Mevcut tabloda eylemlerde tırmanışın bir süre daha devam edeceğini söylemek artık kehanet değil. Zira PKK üç ay öncesinin ‘yılgın PKK’sı değil. Beşşar Esad’dan açıkça, İran ve Rusya’dan örtülü destek alan; Irak merkezi yönetimi tarafından sırtı sıvazlanan örgütün bu ortamda yaz sonuna kadar şiddeti tırmandırabildiği kadar tırmandırmak isteyeceği değerlendirmesi yadırganmamalı. Keza eylemlerin Güneydoğu’dan batıya taşınabileceği, büyük kentlerde ses getirecek türde eylemlerin denenebileceği de...

Öte yandan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Irak’ın hassas dengelerini düşünerek Kerkük meselesinde izleyegeldiği yolu terk etmesi Ankara’nın Bağdat’a verdiği hayli sert bir mesaj. Davutoğlu’ndaki tavır değişikliğinden anlaşılan, Ankara’nın PKK’nın arkasındaki güçlerden birinin Bağdat olduğuna inanması...