Seray Sever umreye gidiyor

Seray Sever umreye gidiyor

T24- " Daha önce Kudüs'e gitmiştim. O mekanların enerji alanı çok yüksek. Geçen hafta da Konya'ya Mevlana Türbesi'ni ziyarete gitmiştim, döndüğümde aynı değildim."  Bu sözler televizyon dünyasının eskimeyen yüzlerinden Seray Sever'e ait. Sever Akşam gazetesinin sorularını yanıtlarken tasavvuf felsefesine yakınlığını anlatırken ilk kez umreye gideceğinin de haberini verdi.Seray Sever, TV8'de her hafta konuk ettiği ünlü erkeklere kadınların merak ettiği soruları cesur bir şekilde soruyor. Erkeklerin de kendilerini anlatmaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Sever, yaptığı söyleşilerle erkeklerin çocuk ruhlu ve saf olduğunu tespit ettiğini belirtiyor. 'Erkekler üzerine ön yargılarımız var ve programda onları daha iyi tanıyoruz' diyen Sever'le biz de erkekler hakkında merak ettiklerimizi konuştuk.

 

 

- 'Seray Sever ve Erkekler' programınızın içeriğini anlatır mısınız?

Bu programı TURKMAX'te 30 bölüm yapmıştık. Acun Ilıcalı'dan Hıncal Uluç'a, Tarık Minkari'den Oktay Kaynarca'ya kadar birçok ünlü erkeği konuk etmiştik. Gözde, başarılı, ünlü ve kadınların merak ettiği erkekleri konuk alıyoruz. Özel hayatlara hiç girmeden kadın-erkek ilişkileri üzerine sorularım oluyor. Bu programda kadınlar ve erkeklerin birbirini biraz daha iyi tanımalarını istiyorum. Amerika'dan gelen kişisel gelişim uzmanı arkadaşım çakra analizi yapıyor. Son derece bilimsel bir metotla kişinin aurasını ölçüyoruz.

 

- İlk konuğunuz Okan Bayülgen'e yaptığınız çakra analizi basında bayağı yer almıştı...

İnsanlar bu konuya yabancı oldukları için başka tarafa çektiler. Kök çakra'nın rengi kırmızıdır ve yaratıcı enerjinizin simgesidir. Hayallerimizin ne kadarını dünyaya uygulayabildiğimizi; ne kadar para kazanabileceğimizi ayrıca cinselliği de gösterir. Tabii basın hoşlarına giden kısımları alıp kullandı.

 

ERKEKLER DE KONUŞUYOR

- Yüksel Aytuğ programınıza katılan konukları 'kurban'lara benzetmiş...

Espri yapmış. Konuklarım başlarına kötü bir şey gelmeyeceğini biliyor. Kimse de programdan rahatsız olmadı. Çok değerli isimleri konuk aldım. Kadınların merak ettiği ve beğendiği popüler bir erkeğin programıma katılması çok özel bir durum. Erkekler de aslında kendilerini anlatmak istiyor. Normal hayatta ne kadar konuşup anlayabiliyoruz bilmiyorum; biz bu programda çok iyi tanıyoruz. Erkekler üzerine hep önyargılarımız var, aslında çok saf ve çocuk ruhlular.

 

- Genelde erkekler konuşmayı çok sevmez hele ki söz konusu kadın-erkek ilişkileri olursa, hiç 'error' vermiyorlar mı?

Çok keyifli konuşuyorlar çünkü onlar da kendilerini ifade etme ihtiyacındalar. Söyledikleriyle yargılanmıyorlar; kendilerini çok rahat bir ortamda ifade ettikleri için de error vermiyorlar. Ben erkek çocuğu gibi yetiştiğim için onlarla rahat iletişim kurabiliyorum. Karşılarında erkek arkadaşları varmış gibi tehdit altında hissetmeden konuşabiliyorlar. 

 

KADINLARDAN DAHA SAFLAR

- Cosmopolitan Dergisi için 5 yıl boyunca erkeklerle söyleşiler yaptınız şimdi de bu programda, erkekler üzerine bir tespitiniz oldu mu?

Biz kadınlar, 'erkekler güvenilmez ve çapkın' diye düşünürüz ya benim tespitime göre erkek her yaşında çocuk. Ayrıca erkekler çok daha düz mantıkla düşünüyor ve alt metinleri yok. İnanın erkekler çok daha temiz ve saf varlıklar.

 

- İlginç! Kabul ediyorlar mı bunu?

Evet, hoşlarına da gidiyor ve kabul ediyorlar. Bu söylediğim erkekler için çok güzel bir şey. Biz kadınlar sözlerin altında bir şeyler ararız. Söylenenin üzerine ekleriz, alınırız, kırılırız. Aslında erkekler ne söylüyorsa onu kastediyorlar. Biraz 'Erkekler Mars'tan Kadınlar Venüs'ten durumu var. Her ne kadar eşit haklara sahip olsak da ayrı yapılara sahibiz. Bu programda erkekleri tanıma fırsatı yakalıyoruz. Bence bu program ilişkilere dair son noktayı koyuyor. Yorum yapmaktan ziyade, kadınların yorumuna açıyorum konuyu. Erkekler kadından ne bekler? Kadınlar erkekten ne bekler? İdeal kadın ve erkek nasıldır? Gibi sorulara cevaplar arıyoruz. Mesela Okan Bayülgen, 'Kadınların erkeklerden istediği 3 şey vardır, o da: Yalan söylememek, yalan söylememek, yalan söylememek.' diyor.

 

- Erkekler ne istermiş kadından? Gerçi onlar kadından hem anne, hem sevgili, hem hizmetçi olmasını isterler...

Erkekler hayat arkadaşı arıyor aynı zamanda bakımlı kadın istiyor. Gelen konuklarım kadınların evlenene kadar bakımlı olduklarını sonra da bıraktıklarını söylüyorlar. Programda çok güzel şifreler var aslında. Her erkek başka bir şifreyi çözüyor.

 

- Kendilerine güvenli kadınları istiyorlar mı sizce?

İstiyorlar ama güvenli olup da kendilerini ezecek kadın da istemiyorlar. Sevgiyle yaklaşacak kadın istiyorlar. Kadınlar bir adım geride olsun diye de talepleri yok. Erkeklerin devamlı dibinde olup da başlarını yememizi istemiyorlar. Kadın sahiplendikten sonra erkeği yormaya da başlayabilir. Erkekler kendi ayakları üzerinde duran kadınlara daha çok saygı duyuyor ama onları korkutacak kadar özgür kadın olursa da korkabilirler. Bilmiyorum?

 

- Hem güzel, seksi, hem başarılı kadınları taşımak zordur, erkekler sizden korkuyor mu?

Kolay değil tabii ama herkesi taşıyacak birileri vardır. Beni taşıyacak insanın da kendi işinde başarılı olması gerekiyor çünkü kendi ayaklarımın üzerinde duran biriyim. Manevi tatmin arayan biri olduğum için karşımdakinin de manevi ve duygusal boyutu olması lazım. Öbürleri biraz eksikse kompleks yapabilir. Aslında erkek yanında güzel kadın olmasını ister. Sonuçta, 'Bu kadın benim' diye dolaşıyor. Tabii ki ancak güvenli bir erkek böyle düşünür, diğerleri 'Kapat bacağını, sağına mı baktın, soluna mı baktın' diyebilir. Bu tip erkekler benim yanımda çok fazla yer alamaz.

 

BENİ ZEKİ BULUYORLAR

- Güzel ve akıllı kadınlar söz konusu olduğunda erkekler tarafından 'güzel ama aptal' damgası yapıştırılır, siz böyle bir şey yaşadınız mı?

Bana öyle bir şey demediler. Beni herhalde zeki buluyorlar. Bu daha çok kadınların bakış açısı. Bir kadının hem başarılı, hem güzel hem de zeki olmasını kadınlar çekemiyor. Erkekler böyle bakmıyor. Bir kadın hem güzel hem de entelektüel olabilir. Ben Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunuyum. Zaten bana saf ya da aptal diyemezler. Belgelenmiş bir eğitimim var. Yaptığım işlerde de zeka belli. Kadın kadının kurdu, erkek değil. Kendine güvenen kadınlar son derece            dost olurlar.

 

- 'En mükemmel kadınlar bile aldatılır' demişsiniz, erkeklere güvenmemeli miyiz sizce?

Aldatılmak sizin mükemmelliğinizle ilgili değil. Erkek ya doymamıştır, ya gözü açtır ya da yeteri kadar deneyim kazanmamıştır. Her şeyin zamanı ve döngüleri var. 30 yaşında bir adamın gözü dışarıda olur, sizi aldatır; 40 yaşında birini bulursunuz çok daha özenli davranır; ya da 50 yaşındadır, 'erkekliğim elden gidiyor' diye çok fazla kadınla birlikte olmaya yönelebilir... Keşke herkes dürüst olsa ki bu da cesaret işi; kendine güvenen bir insan aldatmaz. Ben aldatmayı hiç onaylamıyorum.

 

- 'Aldatılırsam bunu anlarım' da demişsiniz, hiç başınıza geldi mi?

Böyle sezgisel yanlarım çok fazla. Çok ilginçtir benim önüme çıkar. Sadece erkek konusu değil, işle ilgili de biri bir şey çeviriyorsa çıkar. Merak ettiğim şeyler önüme gelir. İlişkide başıma gelmedi. Zaten huzursuzlanmaya başladığı zaman terk ediyorum. Güven olmayan bir ilişkiye inanmıyorum. Şüphe sizin içinizi kemirir. Güven çok önemli.

 

- Bir kadın ilk gün tanıştığı erkekle birlikte olmalı mı?

Kadınlar erkeklerle eşitiz diye değerini aşağıya çekmeye başladı. Bir kadın minimum 3 ay süre koymalı. Önce ruhlar kaynaşmalı sonra bedenlere geçmeli. Erkek çok çabuk elde ettiği kadını zaten istemiyor ki bir süre sonra. Ayrıca ilk gece birlikte olduğun bir erkek kalıcı olmaz ki. Buna inanmıyorum. Erkekler de bundan şikayetçi. Kadını tanımak istiyorlar. Diğeri evlilik kurumuna da sevgililiğe de zarar veriyor. Genç kızlarımız kendi kıymetlerini bilmeli. Erkekler de 'Kadın kendi kıymetini bilmeli, bizi biraz uğraştırmalı' diyorlar.

 

- Böyle olunca da 'Aman bu da nazlıymış' deyip kaçıverirler...

Kaçacaksa kaçsın. Zaten öyle bir erkekse gitsin. Tutan yok. Onun niyeti başka demek ki. Buyursun, niyetini nerede doyurursa doyursun. Sonuçta üçüncü günde kaçacak erkeği tutmanın lüzumu yoktur. Tutsanız beşinci gün kaçacaktır. Önce anlamak, ruhsal ve duygusal bağlantıyı kurabilmek lazım. Bunları kurduğunda yaşanacak birliktelik çok daha kıymetli olur. İki tarafa da bir şey katar. Öbürü etlerle ilgili bir şey. Et yani! Onun da bir manası olduğunu düşünmüyorum.

 

- Ten uyumu önemli midir?

Önemlidir. Olmaz olur mu? Ten uyumu olmazsa arkadaşın olur. Herkesin hayattan beklentileri farklı. Bazısı aşkı arıyor, bazısı sevgiyi... Ben aşkı arayan ve evleneceğim erkekle her anlamda birlik ve beraberlik içinde olmak isterim. Hem zihinsel, hem ruhsal, hem tensel olarak anlaşmalıyım. Bunlardan biri eksik olursa o iş topallamaya başlar.

 

- Daha önceki programınızda konuğunuza 'Yatakta hiç başarısız oldunuz mu' diye sormuştunuz, sizin başınıza böyle bir şey gelseydi tavrınız ne olurdu? Kaçar mıydınız oradan yoksa onu anlamaya mı çalışırdınız?

Bilmiyorum. Bunlar çok özel şeyler. Ama insanlar birbirini anlamaya çalışmalı tabii. Her şey de cinsellik değil.

 

- Erkeklerin cevabı ne oluyordu?

'Kafam çok meşguldü, çok mutsuzdum' diyenler olmuştu. Erkek de insan, ondan ne olmasını bekliyoruz ki? Canı sıkkınken, kafasında sorunlar varken cinsellik düşünemiyor olabilir. Erkeklerin de yükü çok ağır. Her şeyi erkeklerden beklememek lazım.

 

Özel hayatımda kimse yok

- Twitter'da 'Gönlünü vermedikçe gönül bulamazsınız' diye yazmışsınız, gönlünüzü verdiğiniz biri var mı şu sıralar?

Bu konulara hiç girmiyorum ama şu anda özel hayatımda kimse yok. İki senedir Zodyak isimli şirketim var. Benim için ilk; tüm konsantrasyonumu buraya verdim. Gerçekten değerli biri olmadıkça hayatıma kimseyi sokmayı düşünmüyorum. Bu saatten sonra evleneceğim erkeği hayatıma alırım. Bunu da nasıl anlarım? Onu da hissedersiniz. Henüz öyle bir ihtiyaca kapılmadım. Dostlarım ve çok güzel bir iş ortamım var.

 

- Peki, siz çapkın kadınlardan mısınız?

Çapkınlığım hiç yoktur. Sıfır çapkınlık diyebilirim. Tam tersine içe dönük bir tarafım var. Evde çok vakit geçiririm. Kolay kolay da kimse yanıma yaklaşamaz zaten. Deneyenler de oluyor. Yanımda hep belli arkadaşlarım vardır. İyi niyetli biriyim, zarar görmemek için de çok fazla insanı yakınıma sokmuyorum. Geceleri dışarı çıkmam. Pazar günleri Bebek Kahve'de tavla ve okey oynarım.

 

- Daha önceki bir söyleşinizde '30 yaşında kadınlığımı keşfettim' demişsiniz, neydi bu keşfiniz?

O yaşlarda kendi merkezinize geliyorsunuz. Ondan önce genç kız, çocuk gibi halleriniz oluyor. Şu anda da kendimi çok kıymetli görüyorum. O zamanlar daha cesur ve özgür düşünebiliyorsunuz. Şu anda öyle değil, biraz farklılık var. 30'dan önce daha dışa dönük oluyorsunuz ama sonrasında daha içe dönük olup kendinizi merkeze koyuyorsunuz.

 

Ahmet Hakan programıma gelemez...

- Ahmet Hakan için 'Twitter'da aslan kesilen kedi' demişsiniz, programınıza konuk ederseniz ya sizi tırmalarsa...

Cesaret edemez. Programa da gelemez zaten. Beraber bir programa konuk olmuştuk. Ahmet Hakan çok güzel, cesur yazıyor ama yüz yüze gelince öyle bir cesareti yok. Bazıları köşelerinin arkasından kalemlerine sarılabiliyorlar ama yüz yüze gelince durum değişiyor. Ahmet Hakan'ın Twitter'da esprili bir dili var. Küçük taşlar atar. Öyle bir matematiği var, yoksa kötü niyetli biri değil. Okan'ın programında geçerken beni görmüş 'dayanamadım' diye yazmış. Ben de 'kapatsaydın o zaman' diye karşılık verdim. Sonra cevap yazamadı zaten. Benimle kolay baş edilmez, doğru lafı bulur söylerim. Dolayısıyla kimse bulaşmaz bana. Ben mesela programda nasılsam burada ya da herhangi bir yerde de aynıyım.

 

Seray Sever de umre yolcusu...

- Tasavvufla ilgili olduğunuzu ve umreye gideceğinizi duydum...

İlk kez gideceğim. Daha önce Kudüs'e gitmiştim. O mekanların enerji alanı çok yüksek. Geçen hafta da Konya'ya Mevlana Türbesi'ni ziyarete gitmiştim, döndüğümde aynı değildim. Bu dünyada bir yere kadar tatmin olabilirsiniz. İstediğiniz kadar zengin olun, istediğiniz kadar en yakışıklı erkek hayatınızda olsun manevi doyumunuz yoksa huzur bulamazsınız. Ben huzur buluyorum. Tasavvuf, ilahi akışta yaşamayı öğreten, teslimiyetçi bir felsefe. Çok büyük bir sabrın öğreticisi. Sabırlı olabilmek ve teslim olmayı başarabilmek aslında en büyük güç. Akıntıya karşı kürek çekmemek, bazen akıntıya bırakabilmek önemli... İlahi bir akış var ve sen istediğin kadar çırpın, nafile.