Doç. Dr. Murat Batı*
Bugünkü yani 3 Haziran 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2604 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Gelir Vergisi Kanunu Geçici 67’nci maddesi uyarınca “serbest (döviz) fonundan döviz üzerinden elde edilen kazanç üzerinden alınan gerçek kişiler için yüzde 10’luk, sermaye şirketleri için ise yüzde 0’lık stopaj oranı yüzde 15’e yükseltildi.
Dövize yönelik olarak Hükûmet bir kısım tedbirler almayı amaçlamış görünmekte. 24 Mayıs 2020 tarihinden geçerli olmak üzere 2568 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile döviz alımlarında uygulanan BSMV oranı binde 2’den yüzde 1’e yükseltilmişti. Bu gibi uygulamaların amacı nedir? Bunu konuşmakta fayda var.
Sadece “nitelikli” yatırımcılara satılan bir fon türüdür. "Serbest Şemsiye Fon"lara bağlı olarak ihraç edilen fonlardır. Nitelikli yatırımcı/müşteri olmak için 1milyon TL ve üzeri para ve sermaye piyasası aracı sahibi olmak ve Nitelikli Yatırımcı Beyan Formunu (NYBF) imzalamak gerekiyor. Yani ayrıca bunu bir de ispatlayıp imzayla beyanınızla da ibraz etmeniz gerekiyor. Tek başına “milyoner hissetmek” yetmiyor yani anlayacağınız. Aramızda nitelikli müşteri var mı? Bilemedim. Ama illa ki vardır.
Bir diğeri, serbest (döviz) fondan söz edebilmek için fon toplam değerinin en az yüzde 80’i devamlı olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından döviz cinsinden ihraç edilen borçlanma araçları ve kira sertifikaları ile yerli ihraççıların döviz cinsinden ihraç edilen para ve sermaye piyasası araçlarına yatırılması gerekmektedir. Bu fonun özelliği “nitelikli” yatırımcıları, faizlerde oluşacak dalgalanma riskinden kurtararak döviz cinsinden ihraç edilmiş yatırım araçlarından yine “döviz cinsinden getiri” sağlamalarını amaçlamaktır. Bu anlamda riskten korunma amaçlı olmaları münasebetiyle “hedge fonlar” arasında sayılmaktadır. Ballı kaymak yani anlayacağınız.
Hemen şunu belirtmekte fayda var; bu tarz yatırım araçlarının varlığı ve bunlara sıklıkla başvurulması hatta devlet tarafından bunların sıklıkla ihraç edilmesi piyasada oluşabilecek faiz dalgalanmalarının bir tür itirafıdır. Yani kanımca bir tür güven sorunudur. Yani devletler, “hem faiz dalgalanabilir hem de bundan korunmak için benim ihraç ettiğim borçlanma araçları ile bundan kurtulabilir hatta kâra bile geçebilirsiniz” diyor. Bu konuda yorumu size bırakıyorum
Uzatmadan işte bu amaçla oluşturulan bu fonlara “serbest (döviz) fonu adı verilmektedir. Daha basit bir ifadeyle banka şubesine gidip de numaratörden sıra numarası alıp bekleyen “müşteriler” için olmayan bir fon bu herhalde. Bilemedim. Hatta sanıyorum bu vesileyle bu fonu birçok kişi ilk defa duymuş ve öğrenmiş de olacak.
Daha önce de yazdığım üzere “Tobin Vergisi” 1972 yılında Yale Üniversitesi’nin Nobel ödüllü Profesörü James Tobin tarafından bir konferansta “finansal işlem vergisi” kavramına dayalı olarak önerilmiş bir vergi türüdür. Bu vergi kısa vadeli çıkış yapmak isteyen yabancı paranın ülkeden kaçmaması adına binde 1 ila binde 5 aralığında getirilen bir “ek vergi” uygulamasıdır. Yine daha önceki yazılarımda da vurguladığım üzere ülkemizdeki bu tarz vergisel uygulamalar teorik olarak Tobin Vergisine benzetilmekte ancak Tobin Vergisinin teorik çatısıyla pek bağdaşmamaktadır. En azından getiriliş amacıyla uyumlu değil. Ancak “sermaye kontrolü” amacı ve sonucu önümüzdeki günlerde görülecektir demiştim. Hep birlikte görüyoruz zaten..
Serbest Fonlarla alakalı Türkiye Elektronik Fon Alım Satım (TEFAS) Platformu üzerinden aldığım bilgiler uyarınca, bugün itibariyle toplam 206 adet farklı serbest fon var. Serbest fonların işlem hacmi bugün itibariyle 3 Milyar 946 milyon TL’dir. Aslında bugünkü yapılan vergisel düzenleme yani stopaj oranı değişikliği, hazineye gelir getirmekten ziyade bir tür döviz kontrolü amacıyla getirildiği de söylenebilir. Bu “fon alıcılarının” kimler olduğunu ben göremedim. Yani sermaye şirketleri mi yoksa gerçek kişiler mi? Anlamında. Belki de vardır. Ancak bugüne kadar Gelir Vergisi Kanunu Geçici 67’nci maddesi uyarınca “serbest (döviz) fonundan döviz üzerinden elde edilen kazanç üzerinden gerçek kişiler için yüzde 10’luk, sermaye şirketleri için ise yüzde 0’lık bir stopaj oranı uygulanmaktaydı. Bugünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2604 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu oran yüzde 15’e yükseltildi. Bu düzenlemenin ne denli bir etki yaratacağını hep birlikte bekleyip göreceğiz. Ancak bu fon alıcılarının büyük bir kesimi sermaye şirketleri ise çok caydırıcı bir boyutta olacağını söyleyemeyeceğim. Gerekçesini önümüzdeki günlerde işlem hacimlerini dikkate alarak yeniden kaleme alacağım.
Bu tarz döviz kontrolü amacıyla getirilen vergisel düzenlemelerin hazineye gelir getirici boyutunu göz ardı etmemek de lazım. Hatta bugünkü kadar yapılan düzenlemelerin temel amacı kanımca gelir getirici bir yapıya sahip olmalarıydı. Çünkü Hazine ve Maliye Bakanlığı ocak-nisan dönemine ilişkin bütçe gerçekleşmelerini açıklamıştı. Mayıs ayına ilişkin açıklamalar henüz yapılmadı, beklemedeyim. Ancak ocak-nisan dönemine ilişkin Merkezi Yönetim Bütçe gelirleri 320 miyar 994 milyon TL, giderleri ise 393 milyar 773 milyon TL olmuştu. Böylece merkezi yönetim bütçemiz ilk dört ay için 72 milyar 779 milyon TL açık vermişti. 2020 yılı için planlanan merkezi yönetim bütçe açığı ise 139 milyar TL’dir.
Sizleri sayılara boğmadan şöyle belirteyim; şu an itibariyle ilk dört aylık açık, planlananın üstünde ve yıl sonunda bu açığın daha da büyüyeceği görüntüsünde. Umarım yanılırım. Bunda elbette salgının etkisi ziyadesiyle var. Ancak görünen o ki “döviz kontrolü amacıyla” bu tür vergisel düzenlemelerin devam edeceğidir. Özellikle yukarıdaki tablo sanıyorum fikir verecektir size. Yön vermek ve yanıltmamak amacıyla “ne tür yeni düzenlemelerin getirileceği” şeklindeki görüşlerimi paylaşmamayım iyisi mi.
*Ondokuz Mayıs Üniversitesi ve Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanı