Bu camianın 'tertemiz' sicilini kirlettiğime inanmıyorum diyen, Serdar Akinan'ın (20.09.2009) tarihli yazısı:
'Hepimiz susamuruyuz' yazımdan sonra çok farklı tepkiler aldım... Üzerine alınmaması gereken isimlerin ifadelerimi üzerine aldığını ve kendilerince yorumlayarak savrulduklarını gördüm... Buna mukabil asıl üzerine alınması gerekenlerden, elbette, hiç ses çıkmadı... Bunun yanında da, hiç istemeden, birçok tanıdığım insanı da kırdığımı gördüm... Ve, asıl bundan ötürü üzgünüm.
Bu mesleğe başladığım günden bugüne, çalıştığım hemen her yerde birçok rezilliğe şahit oldum... Oturup neyi gördüğümü, neler yasadığımı uzun uzun anlatıp, 'aslında kastım şu olaylar ve şu insanlardı...' diyecek değilim... Oysa amacım ne Can Dündar'ı savunmaktı (ki dikkatle bir kez daha okuyan gözler açıkça onu değil, yarattığı sahte MİT üzerinden düştüğü durumu; temsil ettiği kırılgan değerleri; politik doğruculuğun bu meslekte neden artık yaşayamayacağını eleştirdiğimi-birçoğumuz gibi-anlayacaktır) ne de amacım 'kadın düşmanlığı' yapmaktı...
Bu camianın 'tertemiz' sicilini o yazıyla kirlettiğime inanmıyorum.
Bu arada Sevgili Ahmet Hakan.... Mahallenin bu köşesinde henüz yenisin. Umarım gördüklerimi görmez ve 'kirlenmezsin' ama yazdığın yazıda ifade ettiğin habercilik 'hassasiyeti' Doğan Grubu gazetelerinde Can Dündar'la ilgili neden yer alamadı? Ve tersi, neden mümkün?
İfadelerimle bazı insanlar kendini zan altında hissetmiş. Yıllardır yan yana çalıştığım ve incindiklerini ifade eden bazı arkadaşlarım, dostlarım...
Hanginizi, gerçekten, incittiysem içtenlikle özür diliyorum...
Ancak, bu medyanın üstümüze başımıza, ruhumuza bulaşan pisliğini, 'politik doğruculuk' nedeniyle yazamayacak mıyız?
Tam tersi yazmalı ve en önemlisi açık yüreklilikle tartışmalıyız...