-Serdar Denktaş: ''Sert ama kendi içinde yumuşak, sevecen bir baba'' LEFKOŞA (A.A)) - 13.01.2012 - Ömrünü Kıbrıs davasına adayan KKTC'nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, yıllardır devam eden Kıbrıs müzakerelerinde bıkıp usanmadan, Kıbrıs Türklerinin haklarını savundu. Müzakereci kişiliğiyle rakiplerini yıldıran Denktaş, 1968'de eski Rum lider Glafkos Klerides ile başladığı Kıbrıs müzakerelerinde, egemenlikten bir milim dahi geri adım atmadı. Müzakerelerde en gergin anlarda yaptığı esprilerle ortamı yumuşatan Denktaş, bıkıp usanmayan tavrı ile rakiplerini yıldırdı. Eski Rum lider Tasos Papadopulos ile eski ABD'nin Kıbrıs Özel Koordinatörü Richard Holbrooke, BM Genel Sekreteri'nin eski Kıbıs Özel Danışmanı Alvar De Soto da Denktaş'ın müzakereciliğinden nasibini alanlar arasındaydı. Denktaş'ın oğlu ve Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Serdar Denktaş, babasının davasına olan bağlılığını anlatırken, ''Davasına yönelik tehdide karşı sert ama kendi içinde yumuşak, sevecen, esprili, şefkatli bir baba'' ifadesini kulladı. Serdar Denktaş, 23 Aralık 2011'de Rauf Denktaş'ın hayatının ele alındığı etkinlikte yaptığı konuşmada, babasını tüm yönleriyle anlatmıştı. Denktaş, ''Bir evlat için babasını anlatmasının normal koşullarda çok zor olmaması gerek. Ancak bu baba Denktaş ise bu babanın evlatlarının sayısı önceleri yüz binlere, zaman geçtikçe milyonlara ulaşıyorsa böyle bir babayı anlatmak o derecede zorlaşıyor'' demişti. Annesini küçük yaşta kaybeden babasının, dedesi Hakim Raif Efendi'nin disiplini, onun ve arkadaşlarının milliyetçi söylemleri arasında büyümüş birisi olduğuna dikkati çeken Serdar Denktaş, Rauf Denktaş'ın çok genç yaşta babasını kaybettiğinde kendisini büyük bir yalnızlığın içinde bulduğunu, buna rağmen büyürken edindiği mücadeleci disiplin sayesinde, zor koşullarda yaşamını sürdürerek, İngiltere'de 2. Dünya Savaşı yıllarında avukatlık tahsilini tamamlayarak ülkesine döndüğünü anlatmıştı. Babasının geçmişinden hiç kopmadığını, ninelerinin, daha doğduğu gün kucağına vererek ''nişanlındır'' dedikleri annesiyle hayatını birleştirdiğini dile getiren Serdar Denktaş, şöyle konuşmuştu: ''Annemle babamın sonradan üçünü kaybettiği 6 çocukları olmuş. Her birinin ayrı bir hikayesiyle. Her birinin ayrı ayrı sevinci ve üzüntüsüyle tanışmış. Oğlu Münir'i kendisi yurt dışında bir toplantıdayken bademcik ameliyatı esnasında kaybetmiş, cenazesine dahi yetişememiş. Küçük kızının rahatsızlığını gidermek için uğraş verirken sırf annemi rahatlatmak adına gitmedik yer bırakmamış. Kıbrıs sorununun yine çok kızışmış olduğu bir anda 35 yaşına varmış büyük oğlunu bir trafik kazasında kaybedince içten yıkılan, ama sürdürdüğü dava nedeniyle bunu dışa yansıtmadan dik durmayı başaran olağanüstü bir insan.'' -''Bizi, onun binlerce çocuğundan biri olarak büyüttü''- Babasının evde harcadığı zamanın çok olmadığını, herhangi bir babanın yapacağı gibi kendi çocuklarının dertleriyle, sorunlarıyla, dersleriyle birebir ilgilenemediğini dile getiren Serdar Denktaş, şöyle devam etmişti: ''Hepimiz için sığınılacak bir liman oldu başımız sıkıştığı anda. Lider çocuğuyuz diye arkadaşlarımızdan farklı bir duygu içerisine girmemizi sağlayacak tek bir davranışı olmadı. Bizi onun binlerce çocuğundan biri olarak büyüttü. Varlığı bize her zaman güç verdi ama asla şımartmadı. Küçük yaştan itibaren biliyorduk ki birine bir haksızlık yapsak babamdan azar işiteceğiz. Hakkımızı korumazsak gelip bizim adımıza hakkımızı korumayacağını da bildik hep.'' -Babadan ilk tokat- Babasıyla ilgili bazı çocukluk anılarını da anlatan Serdar Denktaş, babasından ilk ve tek tokadı okuldan bir öğretmeninden şikayet mektubu gelince yediğini aktarmıştı. Serdar Denktaş, babası Rauf Denktaş'ın en büyük üzüntüsünün gençlerin devlete sahip çıkmaması olduğunu vurgulamıştı. -Papadopulos, Denktaş'ın fotoğraf çekmesine kızıyor- Denktaş'ın esprili bir kişiliğe sahip olduğunu, sıkıntılarından sıyrılmak için fotoğraf çektiğini anımsatan Serdar Denktaş, şöyle demişti: ''Ara bölgede Annan Planı tartışmalarının gergin ortamında görüşmeler devam ederken havanın çok sertleştiği bir anda verilen ara esnasında cebinden küçük kamerasını çıkartarak (eski Rum yönetimi lideri Tasos) Papadopulos'un fotoğrafını çekti. Papadopulos, hiç beklemediğimiz bir şekilde itiraz etti fotoğrafının çekilmesine. Biz donmuş durumdaydık. Böyle bir tepki beklemiyorduk çünkü. 'Niye' diye sordu Denktaş. 'Ben eski inançları olan birisiyim' dedi Papadopulos. 'Resmim çekildiğinde ruhumun kameraya hapsedildiğini düşünürüm' dedi. Babamdan cevap gecikmedi. 'Ne yalancısın, seni sigara içerken çektim, karından korktuğun için çekmemi istemedin ama onu da itiraf etmeye korkuyorsun' deyince Papadopulos dahil hepimiz gülmeye başladık. O gerginlik içerisinde (dönemin BM Genel Sekreteri'nin Kıbıs Özel Danışmanı Alvaro) De Soto'nun şaşkın bakışlarını unutmak mümkün değil. Az önce fırsat bulsa birbirini dövecek iki ekip hep birlikte kahkaha atmaktaydı. Bu durum, olayı izleyen yabancıların kolay kolay anlayabileceği bir şey değildi. Tüm yabancı gözlemciler, Denktaş'ın bu tür tavırlarıyla ilgili bilgi sahibi olmasına rağmen, benzeri olayları her yaşadıklarında hayret ve takdirlerini gizlemeyi hiç başaramamışlardı. (ABD'nin eski Kıbrıs Özel Koordinatörü Rıchard) Holbrooke'un, özel temsilci olarak adaya ilk ziyareti olacaktı. Ünü adaya kendisinden önce gelmişti. Karşısındakini rahatlıkla etki altına alabilen, herkese yukarıdan bakan bir karakteri vardı. Gelen bilgiler Denktaş'ın Holbrooke karşısında zorlanacağı doğrultusundaydı. Nihayet beklenen an geldi ve Holbrooke adaya gelerek Denktaş'ı Cumhurbaşkanlığı'nda ziyaret etti. Ben kendisini Dışişleri Bakanı olarak odaya aldım ve biraz sonra odaya Denktaş girdi. Elinde rulo halinde bir kağıt. İlk hoşbeşten sonra Holbrooke'a dönerek 'tam adınızı alabilir miyim' diye sordu. Holbrooke, tam adını söyleyerek ardından da sebebini öğrenmek istediğini söyledi. Cevap gene ilginçti; 'Bu elimdeki kağıtta bugüne kadar önümden geçen özel temsilcilerin ve genel sekreterlerin adı yazılıdır sırayla. En altına da sizin adınızı yazacağım' diyerek rulo kağıdı açmaya başladı. O odaya büyük bir hava ile giren Holbrooke, o an çetin bir cevizle karşı karşıya olduğunu anlamış ve zaten kısa bir süre sonra da görevi iade etmişti.'' Rauf Denktaş'ın, gurur duyduğu babası olduğunu vurgulayan Serdar Denktaş, ''Bu Denktaş, Kıbrıslı Türkün dik duruşunun temsilcisi bir Kıbrıslı Türk. Bu Denktaş, işte hepimizin gururu. Gerginliği istediği an yumuşatabilecek kabiliyete sahip, karşısındakinde ister istemez saygı uyandıran, davasına yönelik tehdide karşı sert, ama kendi içinde yumuşak, sevecen, esprili, şefkatli bir baba'' demişti. -''Üç kez ölümden döndü''- Rauf Denktaş'ın geçen yıl 24 Mayıs'ta rahatsızlandığını anımsatan Serdar Denktaş, bu süre içinde babasının üç kez ölümden döndüğünü, direnciyle herkesi defalarca şaşırttığını söylemişti. Serdar Denktaş, şöyle konuşmuştu: ''Solunum cihazına takılı olduğu günlerde çok zor bir gece geçirmiştik. Sabah erken saatlerde odasına girdiğimde ağzında solunum boruları ile dimdik otururken kendisini gördüğümde parlayan gözlerle yüzüme bakarak 'bunu da yendim' der gibiydi. En halsiz halinde 'Hristofyas ile Eroğlu bugün görüştü, sonucunu öğrenmek ister misin' diye sorduğumda nasıl bir anda canlandığını gördüm. Ankara'da olduğumuz günlerde sıkıldığını görünce 'ne yapmak istersin' diye sordum. 'Burası da vatan orası da vatan. Ama memleketime gitmek isterim' dediğinde bunu bir an önce yapmamız gerektiğine inandım. Bugün çok şükür kendi evinde, kah masasında kah oturma odasında torunları ile sevenleri ile konuşuyor ve yine esprilerini yapıyor.'' Babasının, ''Azraili gücendirdim herhalde çoktandır uğramıyor'' diyerek, haftada bir gün bölgeleri gezmek istediğini belirten Serdar Denktaş, ''Bunun için Allah'a şükrediyoruz. Onun yaşadığı her gün bizim için Allah'ın bir lütfu, bir hediyesidir'' diye konuşmuştu.