Serdar Kaya'nın Taraf'ta yayınlanan seri yazılarına reddiye

Serdar Kaya'nın Taraf'ta yayınlanan seri yazılarına reddiye

Serdar Kaya’nın Vâride’ye de aktarılan: Peygamberlere İmanın Zihinsel Temelleri başlıklı yazısı tartışılmaya değer.

Kanada’da yaşadığını öğrendiğim, eski meslektaşımın (olmadı: yani aynı gazetede yazardık) yaşam biçiminin ne olduğu, neye inandığı veya inanmadığı konusunda bir fikrim yok. Esasen olması da gerekmiyor. Fakat buna karşın hangi düzlemden konuştuğu fevkalade önem taşır: İçeriden mi konuşuyor dışarıdan mı? Müslüman, inançlı biri olarak mı konuşuyor yoksa mesela bir oryantalist olarak mı konuşuyor? (Lütfen dikkat ediniz) bu ayrım ötekileştirme değil; bilimsel bir tartışmanın olmazsa olmazı.

Şöyle kİ: Eğer bu konuları konuşan biri inanmayan biriyse ona: ‘’Sana ne; din bizim dinimiz’’ der ve susarız. Çünkü onu İslam’ın kaynaklarıyla konuşmak bağlamaz. Kişi ayetlerle konuşuyorsa da etik olmayan bir durum var demektir: inanmadığı kaynakları kullanmak. Nasıl ki inanmayan biriyle ayet hadisle tartışmak abes ve dangalaklıksa… Tartışmacıyı tanıyacaksınız ki elmayla armudu toplamayasınız.

İmdi Serdar yazısını bir ayet mealiyle bitirmiş. Bununla biz inananları bağlamak istiyor. Neye: herkes, içinde doğduğu toplumun argumanlarıyla inanır ve bu Kur’an’a göre yanlıştır: ‘’Biz atalarımızı ne üzerinde bulduysak onu biliriz’’ Ve evet bu eğilim Kur’an’ın müşrik bir topluma yaptığı en büyük eleştiri: ne olursa olsun atalarımız diyenler.

Bu bir doğru olmakla birlikte Şu ayet de var Kur’an’da: ‘’Deki ben atalarım, İsmail, ishak, ibrahim’in hanif dini üzereyim’’. O zaman soyut olarak atalarının dini üzere olmak ayıplanmamış Kur’an’da. Bu mübayenet gibi görünen durum şu ayetle çözülmüş: ‘’Ataları yanlış üzere olsalar da mı?’’ Demek ki ataların dinine uymakta hiçbir sakınca yok. Yanlış olan, sapık atalara uymak.

Şimdi Serdar’ı bunlar bağlıyorsa hâlâ: ‘’işte herkes nerde doğduysa’’ diyebilecek mi?

Kaldı ki İslam’a göre, bırakın Yahudi, Hristiyan’ı, Sabii’ler (İlahi olmayan din mensupları) bile eşit koşullarda bir yarışa sokulmuş: ‘’(lafla peynir gemisi yürümez) hayırlarda yarışın’’ denmiş.

Bütün yanlış anlaşılmaları göze alarak, Serdar’ın hatırı için şunu söyleyeceğim: Kur’an’a göre yeryüzündeki bütün dinler bir tek dinin tarikatları gibidir, lakin yanlışları eleştirir. Budur. Evrenselliği de (kimse farkında değilse de) bundan.

İman Çağın’da Müminler, Yahudiler, Hıristiyanlar tartışıyor: Cennet’e biz gideceğiz yok biz gideceğiz. Bu tartışmanın üzerine inen ayet şöyle değil: ‘’Ey Müminler! Elbet Cennet’e siz gideceksiniz; son peygambere uydunuz en azından’’.

İnen ayet şöyle: ‘’İş ne sizin ne de onların z’um (evham) ettiğiniz gibidir: Müminlerden (Müslümanlardan) Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sabiilerden (diğer dinlerden) kim Allah’a ve ahiret gününe inanıp adam gibi adam olursa(ameli Salih) onun Rabbi yanında ödülü vardır’’. Yani Kur’an herhangi bir dini konuşmuyor; ilke koyuyor ortaya.

Böylece Serdar’ın sorunu hiçbir zaman hiçbir müminin sorunu değildir.

Serdar dışarıdan da sormuş olsa vereceğimiz bağlayıcı yanıt budur.  Şimdi de Kaya’nın öteki yazılarını konu edeceğim.

YARIN: Serdar Kaya'ya 2. reddiye