Serdar Turgut: Haberi yazmadan Cumhurbaşkanlığı'na sorarak sorumlu davrandığımı düşünüyorum

Serdar Turgut: Haberi yazmadan Cumhurbaşkanlığı'na sorarak sorumlu davrandığımı düşünüyorum

T24 Haber Merkezi

HaberTürk gazetesi yazarı Serdar Turgut, Faruk Bildirici'nin T24'te yayımlanan yazısında 'Saray onaylı haber yazarak yanlış yapmış' yorumuna yanıt verdi. Geçen yıllarda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yetkililerinin 'sakıncası yok' mesajının ardından Hakan Fidan haberini yazdığını belirten Turgut, "Bildirici 'Umarım genç meslektaşlarımız Serdar Turgut'un öğüdünü dinlemez, Saray onaylı haber yazma yanlışına düşmezler' diye yazmış. Kendi davranışımı açıklamış olduğum, bunu söylediğim için belki bana güleceksiniz ama ben de aynı şeyi umarım genç meslektaşlar açısından. Ben anlattığım olayda sorumlu davrandığımı düşünüyorum" dedi.

Geçen hafta Libya'daki şehit haberiyle ilgili Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel'in tutuklanmasını yorumlayan Turgut, 2018 Aralık ayında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yetkililerinin 'sakıncası yok' mesajının ardından Hakan Fidan haberini yazdığını belirtmişti.

Bildirici, T24'te yayımlanan yazısında Turgut'un söz konusu tutumunu eleştirirken, "Evrensel gazetecilik ilkeleri açısından böyle bir tavır asla kabul edilemez. Şurası kesin, dünyanın hiçbir yerinde bir gazeteci haber yazmadan önce devlet yetkililerinden onay almaz, yazıp yazamayacağını soramaz. Bir haberin yazılmasında kamu yararı olup olmadığına gazetecinin kendisi karar verir" ifadelerini kullanmıştı.

Turgut, Bildirici'nin yorumuna bugün (17 Mart 2020) yayımlanan köşe yazısında cevap verirken, "Kendi davranışımı açıklamış olduğum, bunu söylediğim için belki bana güleceksiniz ama ben de aynı şeyi umarım genç meslektaşlar açısından" dedi

"Meselem Faruk Bildirici'nin eleştirisinde bana denileni geçersiz kılmak değil; amacım konu hakkında meslektaşlarla birlikte ortak düşünme yolunu bulmak" diyen Turgut, Libya haberiyle ilgili gazetecilerin tutuklanmasını doğru bulmadığını da ekledi.

Turgut'un yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Serdar Turgut yanlış yapmış" ara başlığındaki yazıda, "Evrensel gazetecilik ilkeleri açısından böyle bir tavır asla kabul edilemez" diyen Bildirici, "Şurası kesin, dünyanın hiçbir yerinde bir gazeteci haber yazmadan önce devlet yetkililerinden onay almaz, yazıp yazamayacağını soramaz. Bir haberin yazılmasında kamu yararı olup olmadığına gazetecinin kendisi karar verir" diye de yazmış. Bildirici ayrıca "Umarım genç meslektaşlarımız Serdar Turgut'un öğüdünü dinlemez, Saray onaylı haber yazma yanlışına düşmezler" diye de yazmış.

Kendi davranışımı açıklamış olduğum, bunu söylediğim için belki bana güleceksiniz ama ben de aynı şeyi umarım genç meslektaşlar açısından.

...

İlk haberi yazmadan önce şunları da düşündüm;

1- Gizli gelen MİT Müsteşarı'nın o anda nerede olduğu ve ne yapmakta olduğunun yazılması onun için bir tehdit, bir tehlike oluşturur mu acaba?

2- Onun gelişi yürütülmekte olan başka bir operasyonun parçasıysa ve onun Washington’da bulunduğu yazılırsa acaba o operasyon tehlikeye atılmış olur mu?

Evet bunları düşündüm ve başka konularda devletten onay alma gibi bir adetim olmadığı halde bu konuda devlet otoritesi ile konuşmaktan çekince duymadım.

...

Bize tanınan bu yazma gücü ve açılan köşeler bizlere bu imkanımızı sorumlu kullanma görevini de yüklüyor.

Ben anlattığım olayda sorumlu davrandığımı düşünüyorum. 

Meselem eleştiride bana denileni geçersiz kılmak katiyen değil. Amacım konu hakkında meslektaşlarla birlikte ortak düşünme yolunu bulmak.

Eğer bu yazı ulusal güvenlik ve ulusal istihbarat hakkında yazı yazacak arkadaşların daha dikkatli, daha düşünceli davranmasını sağlayacaksa benim içim rahat şu anda amacıma ulaşmış durundayım.

...

Şimdi doğal olarak Barış Pehlivan'ın, Barış Terkoğlu'nun, Hülya Kılınç'ın istihbarat teşkilatını ilgilendiren bir haber nedeniyle tutuklanmış oldukları bir ortamda bu tartışmanın yapılması doğru mu diye düşünüyorsunuzdur. 

Ben onların sadece gazetecilik heyecanıyla hareket ettiklerini düşündüğümden suçlu muamelesine tutulmalarını doğru bulmuyorum. 

Faruk Bildirici’nin yazdıklarına da bakınca bu mesleki heyecanın gazeteciler arasında hayli yaygın olduğunu görebilirsiniz. İşte bu yüzden ortam böyle olmasına rağmen yine de tartışmayı açmanın yararı olacağını düşündüm. Arkadaşlara da adil davranılması ve  bir an önce salıverilmeleri dileğiyle yazımı bitiriyorum."