TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey’in özel hayatıyla ilgili attığı tweet ile tepki çeken Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir, bugünkü köşesinde “Bu konu burada bitmez! Salıya, o gün de bitmezse çarşambaya devam edeceğim ve Şafak Pavey'in yalanlar üzerinden geliştirdiği politikasının maskesini düşüreceğim. Ve öyle belgeler, fotoğraflar koyacağım ki bütün Türkiye bir gerçeği görüp neyin ne olduğunu çok iyi anlayacak!” iddiasını öne sürdü.
Sabah gazetesi yazarı Sevilay Yükselir, TBMM’de başörtüsü tartışmasının yaşandığı oturumda konuşan Şafak Pavey’in sol kolunu ve bacağını kaybettiği tren kazasının gerekçesinin Pavey’in eski eşi tarafından terk edilmesi olduğunu öne sürdü. Twitter’da “Şafak Pavey’e Birleşmiş Milletler'de görev yaparken herhalde en iyi öğrettikleri şey yalan ve provokatörlük. Yalanlarla yaşıyor maalesef... Bu ilk yalanı değil. İsviçre de 1 çocuğu kurtarmak için mi yoksa kocası terk ettiği için mi o trenin önüne atladı sormak lazım kendisine!” diyen Sevilay Yükselir, kendisine yönelik tepkilerin ardından Sabah gazetesinde bir yazı kaleme aldı.
Sevilay Yükselir’in “Şafak Pavey ve kirli provokasyonu!” başlığıyla yayımlanan (3 Kasım 2013) yazısı şöyle:
"Perşembe günüydü. Akşam üzeri... Hem hemşerim hem de çok eski aile dostumuz olan CHP eski milletvekili Mehmet Sevigen'i aradım. Partiye dönüş dilekçesi veren Mustafa Sarıgül üzerine girdiğimiz iddiayı ona hatırlatmak için. Epeyce konuştuk malum konu üzerine. Sonra laf o gün Meclis'te yaşananlara geldi. "Ne düşünüyorsun?" dedim. "Valla bence çok iyi oldu. Hayırlı uğurlu olsun memleketimize" yorumunu yaptı. Ve sonra; "Sen nasıl buldun Şafak Pavey'in konuşmasını" diye sordu. "Henüz dinleyemedim. Dışarıda toplantıdaydım" deyince bu defa o yorumlamaya başladı. Ve dedi ki; "Şafak'ın konuşmasında bahsettiği şey çok yaralayıcı ama Sevilay. Senin de buna dair bir şeyler yazman gerekiyor. Ne demek yahu 'kirlenmemek için başımı açmıyorum?' Nasıl söyler bir vekil böyle bir sözü!" Tabii duyunca bu sözleri şoke oldum. Gerçekten de henüz göz atamamıştım konuşmaların tam içeriğine ve Pavey'in konuşmasında bahsettiği başörtülü vekillerden birinin ettiği bu sözlerden haberim yoktu. Neyse... Kapattıktan sonra telefonu tekrar dışarı çıktım başka bir toplantı için ve ancak gece yarısı eve dönebildim. Sabah uyanır uyanmaz da gazeteleri taramaya başladım. Ve tek aradığım bir şey vardı o da hangi vekilin bu sözleri ettiğiydi. Kafaya koymuştum çünkü bunu yazacaktım ve o sözleri sarf eden milletvekiline de; "Sen bana kirlisin diyemezsin!" diye haykıracaktım. Fakat bulamadım. Bulduğum tek şey Pavey'in konuşmasında geçen sözlerdi. İnternete girdim yine bulamadım. Bunun üzerine Twitter'a girip takipçilerime sordum. "Kim bu sözleri etmiş? Bilgisi olan varsa lütfen yardımcı olsun" diyerek. Anında cevaplar gelmeye başladı ve birkaç takipçim Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Bayazıt Kaçar'a ait olduğu iddia edilen o sözlerin video linkini gönderdi. Açtım hemen. Vekil Bayazıt hac dönüşü Habertürk TV'de Nilgün Balkaş'a konuşmuş. Haccı anlatıyor. Oradaki duygularını izah ediyor. Ve aynen şu cümleleri kuruyor; "Ordayken hep düşündüm. Dönünce ne yaparım. Ben bir daha başımı açamam. Açtığım zaman kendimi kötü hissederim. Çünkü buraya geliyorsunuz tertemiz oluyorsunuz. Yeniden doğmuş gibi oluyorsunuz. Sonra bile bile gidip tekrar günah işlemek... Yani bana göre öyle..."
Tabii 10 kere falan izledim. Ve her izlememde şok üstüne şok yaşadım. Çünkü kadıncağız başı açıklık kirliliktir dememiş! Başı açık kadın 'kirlidir' dememiş. Yani bana kirlisin sen falan dememiş! Bir dindar insan olarak hac sonrası duygularını dile getirmiş. Evet orada bir tartışma var. Polemik konusu var. Ama benim ya da benim gibi seküler yaşam biçimini tercih etmiş kadınların dahil olabileceği bir polemik değil ki bu! Tartışma tamamen dindarları ilgilendiren bir tartışma. "Hacca giden bir kadın döndükten sonra kapanmalı mı? Kapanmamalı mı?" Şimdi ben niye üzerime alınayım bunu? Hacca mı gittim? Gittim de dönüp başımı mı açtım? Üzerine alıp tartışacak varsa o da hacca gidip geldikten sonra başını açmayı tercih eden kadınlardır. Mesela böyle bir tartışmanın içinde MHP Milletvekili Meral Akşener olabilir. Çünkü hacca gidip gelen o! Ve başını örtmeyen o! Ama ben niye alınayım ve niye kendime dert edeyim böyle bir konuyu!
Neyse... Akşamdan beri kafamı kurcalayan bu meselede alenen Şafak Pavey'in, Bayazıt'ın sözlerini çarpıtıp alakasız bir biçimde konuşmasında kullanmasının başı açık kadınları kışkırtmaya ve başı örtülülere karşı provoke etmeye çalıştığı gerçeğini görünce sinirlendim tabii... Ve gördüğüm bu gerçek üzerine de dönüp tweet atmaya başladım. Açık açık Pavey'in yalan söylediğini ve kışkırtıcılık yaptığını yazdım. Fakat videoyu izlemeden sadece Pavey'in sözlerini referans alan grup başladı ağız dolusu hakaret ve küfürlerle saldırmaya. İşte o saldırılara cevap verme anımda öfkeye kapılıp korkunç bir yanlış yaptım ve kastımı aşarak Pavey'in 1996'da bir kolunu ve bacağını kaybettiği olayla ilgili birkaç ay evvel, vaktinde annesi Ayşe Önal'ın çok yakını olan bir arkadaşından duyduğum bir şeyi yazdım. Tabii; "Pavey yalan dünyasında yaşıyor. Bu ilk yalanı da değil! İsviçre'de bir çocuğu kurtarmak için mi yoksa kocası terk ettiği için mi trenin önüne atladı sormak lazım kendisine!" şeklinde yazdığım tweet tepkileri daha da artırdı. Bir dostumun da uyarısıyla hemen sildim yazdığım o tweeti ve özür de diledim. Ama tabii özürmüş, geri adım atmakmış falan ne çare bu ülkede! Gün boyu devam etti saldırılar. Akla hayale gelmeyecek bir linç girişimi ile karşı karşıya kaldım. Bir kadına yapılabilecek en ahlaksız küfürler ve hakaretler sosyal alemi teslim aldı. En sonunda; "Eyy Şafak Pavey! Öbür bacağın da kopsun inşallah provokatör kadın!" yazdığımı gösteren bir fotomontajı dolaşıma sokup linçin büyümesi için ellerinden geleni yaptılar. En milli meselede bile öldürsen bir araya gelemeyecek adamlar bir anda organize olup Pavey'in yalancılığını, kışkırtıcılığını, provokasyonunu bir kenara bırakıp beni gümletme derdine düştüler.
Dün baktım bazı gazeteler de bu olayı taşımışlar sayfalarına. Varsın taşısınlar bir itirazım yok ama benim attığım o tweeti birinci sayfasından; "Kadından kadına sosyal şiddet!" başlığı ile anonslayıp okurlarına duyuran en başta Milliyet'in derdinin sadece haber yapmak ya da kadınlar arası sosyal şiddete dikkat çekmek olmadığı ortadaydı. Belli ki dertleri sosyal medyada benimle ilgili başlayan lince ortaklık etmekti. Çünkü Milliyet'in derdi o olmamış olsaydı aynı gün ve aynı saatler içerisinde kendi yazarı Nagehan Alçı hakkında Ulusalcı ve Kemalist güruhun idolü olan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Mine Kırıkkanat'ın atıp da silmediği ve özür dahi dilemediği şu iğrenç tweeti de sayfalarına taşır ve bir kınama da ona yapardı! Mine G. Kırıkkanat; "Taze kaşarın programı yayından kaldırılmış: @ ElifYldz64:Gündüzleri, "kaynım bana kaydı" akşamları, Fidan kalsın mı? Ne yapsa olmuyor işte!"
Dipnot; Bu konu burada bitmez! salıya, o gün de bitmezse çarşambaya devam edeceğim ve Şafak Pavey'in yalanlar üzerinden geliştirdiği politikasının maskesini düşüreceğim. Ve öyle belgeler, fotoğraflar koyacağım ki bütün Türkiye bir gerçeği görüp neyin ne olduğunu çok iyi anlayacak!"