Sinema ve tiyatro oyuncusu Şevket Çoruh, Kanal D’deki işinden referandumda "Hayır" diyeceğini açıkladığı için kovulan İrfan Değirmenci’ye desteğiyle ilgili olarak "Bir insanın 'Hayır' dedi diye işinden atılmasını anlamadım ben yani. Anlamadığım şeye de tepki gösteriyorum. Bir şey adına, bir şey uğruna da değil yani. Ben net bir şekilde, bu referandumda ‘hayır’ diyeceğim. ‘Hayır’ diyen başka bir insanın işinden kovulmasını zaten anlamıyorum. Benim kanıma dokunan şey bu" diye konuştu.
Şevket Çoruh'un Cumhuriyet gazetesinden Ezgi Atabilen'e verdiği söyleşi şöyle:
- Nasılsınız öncelikle, yorgunluk da heyecan da var gördüğüm kadarıyla?
755 gün burayı açmak için uğraştık. Yorgunluk var ama çok mutlu, heyecanlı bir yorgunluk.
- Mekânın bir hikâyesi var, önce onu anlatır mısınız?
Mekân 1967’de müteahhit Mustafa Kemal Ekşioğlu tarafından çok hayran olduğu Yıldırım Önal için yapılıyor. Ancak bir gün Yıldırım Önal oyuna çıkamayacak kadar alkollü olunca Ekşioğlu’nun onu Kadıköy sokaklarında silahla kovaladığını söylüyorlar. Öyle bir başlangıç hikâyesi... Arkasından sırasıyla Abdurrahman Palay, Ani İpekkaya - Çetin İpekkaya, Nezih Tuncay İl Tiyatrosu ve Zafer Diper’in oyunlar oynadığı bir mekân. 80’lerde buranın içi yıkılıp Ercan Sineması’na çeviriliyor. Ateri salonu ve depo gibi pek çok amaçla kullanıldıktan sonra Hüseyin Avni Danyal burada bir tiyatro açıyor ama ömrü kısa sürüyor. Buranın satılık olduğunu öğrenince hemen harekete geçtik. Cebimizdeki paranın üzerine kredi çektik. Kredi gecikince çarşamba yapacağımız tapuyu cuma günü yaptık. Cuma günü de 27 Mart’tı.
- İlk oyun ne olacak?
İlk oyunlarımız Murat İpek’in yazıp Günay Karacaoğlu’nun oynadığı “Aşk Olsun” ve Murat Akkoyun’la benim oynadığım “Bir Baba Hamlet”. Biri nisan, diğeri mayıs başında başlayacak. Ekim ayında önümüzdeki sezonu daha geniş kadrolu bir oyunla açacağız.
-Üslup olarak Ferhan Şensoy’la Devekuşu Kabare’ye yakınız, demiştiniz... Girişe de ‘baba’nın tanımını yazmışsınız: “Kızan, karışan, sinirlendiren...” Kastınız politik taşlama mı?
Tabii ki bu üslup. Türkiye’deki birçok genç insana, bizlere tiyatroyu, sanatı sevdiren insanlar onlar. Haldun Taner, Münir Özkul, Erol Günaydın da öyle... Yani 1988’de açılmış muhteşem bir tarihi mekânı, binlerce oyun oynayıp, turneler yaparak satın almış Ferhan Abi (Şensoy) yüzünden aslında her şey. Ustalarımızın yolunda gidiyoruz. Kimsenin sırtımızı sıvazlamasını da beklemiyoruz. O insanlarınkini de kimse sıvazlamadı...
- Müjdat Gezen destek oluyor mu size?
Her zaman. Buranın her çivisinde emeği var Müjdat Hoca’nın. Ben bu işe karar verdiğim zaman birçok insan ikna etmeye çalıştı beni. “Yapma, deli misin” dediler... Bir kişi çok net olarak şunu söyledi: “Yap ya bunu, çok güzel olur, yap.”
- Baba Sahne Savaş Dinçel’in doğum günü olan 1 Nisan’da açıldı. Balkon katında Savaş Dinçel’in çizimleri var. Sahnenin logosu yine onun çiziminden. Salona da Savaş Dinçel’in adını vermişsiniz. Ne ifade ediyor Dinçel sizin için?
Ben Savaş Dinçel’i usta olarak bellemedim. O bana "Sen benim çırağımsın" dedi. 1992’de Müjdat Gezen Sanat Merkezi sınavlarına girdim. Birinci elemeden sonra sınav salonundan çıkıp "Sakın başka okula girme, seni biz yetiştireceğiz" dedi. Öyle başladı... Sanata bakışımı, bildiğim, öğrendiğim birçok şeyi o anlattı bana. Yalnızca oyunculuk açısından değil, hayat ve sanata bakış açısı bakımından da onu izleyerek öğrendim. Yanımızda olmasa da bize hâlâ yol gösteriyor. Bugüne kadar Savaş Dinçel Ödülleri’ni Müjdat Hoca’mız yapıyordu. Bundan sonra her sene doğum günü olan 1 Nisan’da bizim tiyatromuzda, Savaş Dinçel Salonu’nda yapılacak.
- Baba Sahne’yle ilgili başka planlarınız var mı?
Eğer borçlarımızı ödeyebilirsek Avrupa yakasında yeni bir sahne alıp orayı da ‘Ana Sahne’ yapacağız. Buradan tekrar söylüyorum: Eğer yapamıyorsa devlet ya da belediyeler, ben AKM’nin ve Muammer Karaca’nın tadilatına talibim. Bize versinler, biz yaparız. Bakın, çok güzel yapıyoruz.
- Localara yakılan yıkılan tiyatroların adını vermeniz, fotoğraflarıyla ustalarınıza selam gönderiyor olmanız... Bir bellek noktası gibi tasarlanmış sanki Baba Sahne...
Muhafaza etmek, bellek... Buraya biz sahip çıkmasaydık, belki bir işadamı alacaktı. Kentsel dönüşüm projeleriyle biliyorsunuz her yere rezidanslar falan yapılıyor. Bu bölgeye yakışan bir yer yapmak gerekiyordu. Çünkü Afife Jale’nin oynadığı mekânlar buraları. Süreyya Operası’nın eski müdürü Nâzım Hikmet’in babası mesela. O bellek çok önemli.
- En son sizin de mezunu olduğunuz Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne (MSM) saldırıldı. Sanata saldırarak belleğimizi mi almak istiyorlar?
Sınıyorlar bizi ama anlamaları gereken şu: Yok etmekle kaybolacak insanlar yok karşılarında. Binin üstündeki mezun veren ve Türkiye’nin kültür sanat hayatına desteği olan bu insanların mabet olarak gördükleri yeri yakmakla yok edemezsiniz. Gördüğünüz gibi şimdi burası var, Baba Sahne. Belki iki üç sene sonra bu işe gönül vermiş başka arkadaşlarımız bir yer açacaklar. Bunlar onları korkutmalı. Bizi yakmak, yıkmak vs. korkutmuyor. 80’lerde Ferhan Abi’nin müzikalinin arkasından Şan Tiyatrosu’nu yaktılar. Türkiye’nin en güzel salonlarından biri yanıp kül oldu. Tepebaşı Dram Tiyatrosu’ndan, Muammer Karaca’dan bahsedebiliriz. O mekânları kaderlerine terk etmek neden yani?
- Neden peki sizce?
Sanata, sanatçıya, bu tip yapılara olan öfkeden dolayı. Bunun nereden kaynaklandığı çok uzun konuşacağımız bir şey. Ama bu hep böyle yani.
- Kanal D ‘hayır’ dedi diye İrfan Değirmenci’yi işten çıkarınca, sosyal medyada Arka Sokaklar’daki rolünüzü kastederek “ben de hayır diyorum beni de kovun” demiştiniz... Ne düşünüyordunuz bunu söylerken?
Bu insanın içinden gelen bir duygu. Bir insanın hayır dedi diye işinden atılmasını anlamadım ben yani. Anlamadığım şeye de tepki gösteriyorum. Bir şey adına, bir şey uğruna da değil yani. Ben net bir şekilde, bu referandumda ‘hayır’ diyeceğim. ‘Hayır’ diyen başka bir insanın işinden kovulmasını zaten anlamıyorum. Benim kanıma dokunan şey bu.
- O açıklamanızdan sonra yapım şirketi veya kanaldan herhangi bir tepki geldi mi?
Şimdiye kadar gelmedi. Bundan sonra gelir mi, bilmiyorum.
- Peki neden ‘hayır’?
Bu röportajın tamamını ‘hayır’ için kullanabiliriz mesela. Bu röportajda söylediğim bir sürü cümle hayır demek için yeterli sebep...
- Burası en büyük hayaliniz miydi?
Daha büyük hayallerim de var.
- Ne gibi mesela?
AKM’yi almak gibi işte. Muammer Karaca var. Ana Sahne var... Bu tip hayallerim var. İnsanın hayalleri bitmez. Ama ilk hayalimiz burada seyirciyle buluşan, kucaklaşan oyunlar oynamak. Hedeflerimiz var. Şu yaptığımıza devam etmek istiyoruz yani.
Şevket Çoruh’un arkasında gördüğünüz eser, iki tablolu bir çalışma. Şevket Çoruh’un ricasıyla ressam Serdar Akkılıç tarafından yapılmış. Bu tabloda Elhamra, Tepebaşı Dram Tiyatrosu ve AKM’yi görüyorsunuz. Periler Elhamra ve Tepebaşı Dram Tiyatrosu’nu çoktan almış göğe kaçırıyor. AKM ise şimdilik yerinde ama şimdi sıra ona gelmiş. Bu tablonun hemen karşısındaki eserde ise bir peri Baba Sahne’de Karagöz Hacivat oynatıyor