Bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Zeynep Cemali Edebiyat Günü ile Yıllık Yayıncılık Konferansı'nda ‘Sosyal medyada edebiyat’ konusunu değerlendiren Sibel Oral, "Sosyal medya yüzünden edebiyat yanlış anlaşılıyor, eleştiri ve dil can çekişiyor" dedi.
Bu yıl yedincisi gerçekleştirilen Zeynep Cemali Edebiyat Günü ile Yıllık Yayıncılık Konferansı İstanbul Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde yapıldı. Dijital yayıncılık da konuşuldu uluslararası telif hakları meselesi de... Günışığı Kitaplığı’nın düzenlendiği edebiyat etkinliğinde konuşmacılar Türkiye’de ve dünyada yayıncılığın geldiği aşamaları ele alırken eleştiri, dil, teknolojinin edebiyata etkisi, sosyal medya, kitap tasarımı, okur kitlesi ve yazarlık gibi konuları masaya yatırdı. Enis Batur, Yekta Kopan, Sibel Oral, Turhan Günay, Mine Soysal, Nermin Mollaoğlu ve Burhan Sönmez’in konuşmacı olarak katıldığı konferansta açılışı Behiç Ak gerçekleştirdi.
Konferansın ikinci konuşmacısı Burhan Sönmez, video kaydı aracılığıyla konuklara seslendi. Edebiyatın özgürlük ve özgünlük dili olduğunu belirterek “Geçmişe ait düşlerle geleceğe ait hayallerin buluştuğu noktada edebiyat ortaya çıkar. Yazarların dili tektir ve bu da edebiyat dilidir” diye konuştu. Yekta Kopan ile Sibel Oral ‘Sosyal medyada edebiyat’ konusunu değerlendirdi. Kopan, gelişen dijital yayıncılık karşısında kitabın tükenmediğinin altını çizerek şöyle dedi:
“Kitap ölmüyor. Kitap bedensel değil, zihinsel uzantımızdır. Biz yok olacağız ama kitap yok olmayacak... Bilgisayar ekranında veya tablette de okursun ama gerçek kitap yerine bir şey koyamayacağımız bir buluştur. Ancak dijital yayıncılığın, sosyal medyanın ne olduğunu öğrenmek gerekiyor. Yazarlık bağlamında iki alan arasındaki ilişkinin dinamiklerini saptamak lazım. Bugün Facebook herkesin nüfus kaydı gibi. Kişilerin yeme-içme, alışveriş ve okuma oranlarını çok iyi biliyor. Eskiden 140 karakterle tüm dünyayla iletişime geçtiğimiz Twitter da yoktu. Sonra bu da yetmedi, Instagram sayesinde yalnızca fotoğraf atmaya başladık. Tüm bunlar da değerli olmaya başladı. Peki bu geçişkenliği nasıl geliştirebiliriz? Bakın, edebiyat bir genelleme alanı değil. Herkesin parmak izi farklı. Sosyal medyayla işte bu ortaya çıkıyor. Okura yazarı tanıtıyor. Duvarlar kalkıyor.”
Oral ise kitap okumak için Kindle ve tablet bilgisayarların ilk etapta çok ilgi çektiğini, ancak yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada kitap okumak için aslında tercih edilmediğini söyledi. Oral “Basılı kitap ölmüyor, dijitalle birlikte yürüyor” sözlerini kaydettti.
Sosyal medya platformları sayesinde edebiyatın okuyucu kitleleri tarafından yanlış algılandığını vurgulayarak, bu nedenle eleştirinin, dilin yaralandığını ve adeta can çekiştiğini belirten Oral, sözlerine şöyle devam etti: “İnternetin bir dili var ve burada yazarların, edebiyatçıların, şairlerin duruşu çok önemli. Artık çok çıplağız. Her şeyi gösteriyoruz. Okuyucu yazara artık çok kolay ulaşıyor. Keza kitap tanıtımları da kolayca yapılıyor. Ama bir yazar 56 kere kitabın kapağını paylaşmasa da, okur o kitabı bulur ve okur.” Kopan ise sosyal medya mecralarında yazarların paylaştıklarının, metinlerinin önüne geçtiğini ifade ederek, şunları anlattı: “Bu kötü. Ürünü tanıtırken personaya dönüşme ihtimali de var. Sosyal medyada sergilenen yoğun samimiyet hissi sahiciliği kaybettirebilir.” Kopan, kitabın da her şekilde okunabileceğini belirterek “Kindle’da da kitap okunur. Bilgisayar ekranı veya tablet fark etmez, kitap her yerde okunur ama gerçek kitabın kokusu, tutuşu başkadır” diye konuştu.
Konferansta geleceğin kitap teknolojisi üzerine değerlendirmede bulunan Canon Türkiye Profesyonel Baskı Gurubu Satış Müdürü İbrahim Doğan, dijital baskının yayıncılık sektörünü geliştirdiğini belirterek şöyle devam etti: “Dijital baskının avantajı, dönüştürüp daha hızlı sunmak. ‘Suç ve Ceza’ aynı dilde yayınlansaydı böyle bir sonuç ortaya çıkar mıydı? Kitap ölmüyor, sadece en hızlı baskıya geçiliyor. Artık daha çok kitap basılıyor.”
Dünya pazarında edebiyatımız konusunun değerlendirildiği panelde bilgiler paylaşan Nermin Mollaoğlu şunları aktardı: “Her şey 2008’de Frankfurt Kitap Fuarı’na Türkiye’nin onur konuğu olmasıyla başladı. Yayıncılarımız ve yazarlarımız tanındı. Bu sayede artık daha fazla telif satıyoruz. Fakat bu sayı yeterli değil. Çünkü yurt dışına telif satan yayınevi sayısı beş bile değil. Ben 42 ülkenin fuarını gezdim. Türkiye standı birçok ülkenin standından iyi. Ama siz Samsun mimarisi hakkında oralara kitap götürüp İngilizce anlatım koymazsanız, orada bir sorun var demektir. Ayrıca Türkiye’de bestseller olmuş bir romanı hemen Amerika’da da satamazsınız. Önce Balkan ülkelerine açılmak, o eseri çevirmenlere tanıtmak gerekiyor.” Mine Soysal da başka ülkelerdeki yayınevleriyle karşılıklı anlaştıklarının altını çizerek “Ancak çeviri takası her durumda iyi değil. Bu da bazen bize uymuyor. Yayınevlerinin skalası farklı olabiliyor” dedi.
Konferansın kapanış konuşmasını gerçekleştiren Enis Batur, yayıncılığın bir bütün olduğunu vurgulayarak şunları anlattı: “Editör, çevirmen, yazar, redaktör... Herkes işini iyi yapmalı. Burası bir ticaret alanı, bunu unutmamalıyız. Ticaretin iyi yapılması, edebiyatımızın yayılması için eserler iyi yazılmalı, çevirisi iyi yapılmalı; kaliteli işler ortaya konmalı. Yayıncılık veya kitap yalnız başlarına kutsanacak bir iş değil. Nasıl yaptığın daha önemli.”
Konferansların ardından Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın ödül törenine geçildi. Asya İnce, Ekin Toygur, Fatma Vural, Pelin Biçen’in ödül kazandığı yarışmanın seçici kurulundaki isimler Faruk Duman, Feridun Andaç, Gaye Boralıoğlu, Müge İplikçi ve Müren Beykan. Ödül törenini sunan Beykan, yurt içinde düzenlenen yarışmaya 500’e yakın öykünün katıldığını ve seçim yapma aşamasının çok zor olduğunu söyledi. Törende kazananlara ödülleri ise Gülten Dayıoğlu, Behiç Ak, Yekta Kopan ve Sevim Ak tarafından takdim edildi.