“Şiddete maruz kalan çocuklar, hayvanlara zarar verebilir”

“Şiddete maruz kalan çocuklar, hayvanlara zarar verebilir”

İSTANBUL, (DHA)- HAYVANLARA zarar veren çocukların genellikle şiddete maruz kaldığını belirten Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Meltem Budak, “Empati eksikliği, çocuğun kendisine ve bir başka canlıya zarar vermesindeki en önemli unsurdur” dedi.

Şiddete maruz kalmanın veya şiddete tanık olmanın çocukta empati eksikliğine neden olduğunu söyleyen Budak, bu aşamadaki çocuğa ailelerin vereceği desteğin önemli olduğunu, cezalandırıcı bir yaklaşım yerine ailenin çocuğa psikolojik ve sosyal destek sağlaması gerektiğini söyledi.

“ACI ÇEKEN CANLIYI GÖRMEK, ÇOCUKTA HAZ DUYGUSUNU ARTTIRABİLİR”

Hayvanlara zarar veren çocukların hayatlarında ciddi sorunlarla karşılaştığını ve empati eksikliği yaşadıklarını belirten Budak, acı çeken bir canlıyı görmenin çocukta haz duygusunu arttırabilceğini söyledi. Budak, “Hayvanlara zarar veren çocuklarla ilgili araştırmalar, bu çocukların kendilerinin de şiddete maruz kalmış olabileceğine işaret etmektedir. Birey ve aile ile ilgili faktörler, çocuğun psikolojik gelişimi açısından önem taşımaktadır. Bunun dışında çevresel faktörler, özellikle yoksulluk ve kaynaksızlık içinde yetişkin desteğinden, yönlendirmesinden yoksun büyüme çok önemli. Olumsuz  ebevenlik tutumu ile büyümek, aile içinde şiddete maruz kalmak veya tanıklık etmek empatinin gelişmesinin önüne geçer. Empati eksikliği kişinin kedisine ve başkalarına zarar vermesindeki en önemli unsurlardan biridir. Şiddete maruz kalmış çocuklarda bu alt yapı erozyona uğrar. Acı çeken bir canlıyı veya kişiyi görmek onda haz duygusunu artırabilir ” diye konuştu.

“MAĞDUR OLAN HER ÇOCUK BİZİM SORUMLULUĞUMUZDA”

Yokluk ve yoksunluk içindeki her çocuğun aslında toplumun da sorumuluğunda olduğunu söyleyen Budak, “Empati, bilişsel ve duygusal süreçleri kapsar. Bilişsel empati, kişinin bulunduğu durumu ve sonuçlarını kişi için kavramayı içerirken, duygusal ise kişinin hissettiği duyguyu hissetmek diğer bir deyişle duyguya ortak olmaktadır. Örneğin; seri katiller de bilişsel empati gösterebilirler ve genelde kurbanlarını bu becerileriyle ikna ederler. Ancak acı verdikleri kişinin acısına ortak olmazlar. Otizmli bir birey için ise bilişsel empati yapmak çok zordur. Birbirimizle iletişim kurabilmek için programlıyız. Ta ki bu altyapı çevresel faktörler tarafından bozulana dek. Ebeveyinlik tutumları, çocuğun anne/babaya nasıl bağlandığı ya da başa alınan yapısal değişikliğe neden olan darbeler buna örnek gösterilebilir. Genetik ve maruz kaldığımız çevresel faktörlerin etkisi yine burada söz konusu aynı zekada olduğu gibi. Aslında empati, duygusal zekamızın temelini oluşturuyor. Burada toplumsal olarak da konuya bakmak gerekiyor. Yokluk ve yoksunluk içinde her çocuk hepimizin sorumluluğunda” dedi.

“AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR”

 Çocuğun kişilik ve duygusal özelliklerinin referans olarak aileden aldığını belirten Budak, \"Çocuklar davranışlarını ve duygularını yönetmeyi öncellikle ailelerini referans alarak öğrenirler. Burada bir modelleme vardır. Hayatta kalmak her canlı için önemlidir. Yeni doğan bebeklerde bir dizi refleks hareketi gözlenmektedir. Bunlar çocuğun dünya ile ilişkiye geçmesini ve hayatta kalmasını sağlar ve çocuğu hayatta tutmaya programlıdır. Saldırganlık, şiddet ne olursa olsun hayatta kalmaya programlanma daha sonra çocuğun nasıl bir bakım aldığı ile çok yakından ilgilidir. Hayatta kalmayı bir dürtü olarak ele alırsak bunun nasıl olacağı ve diğer canlılarla beraber nasıl barış içinde yapılacağını çocuğa öğretmek, modellemek önem arz etmektedir. ‘Ağaç, yaşken eğilir’ sözünü bir gelişim psikoloğu olarak çok değerli buluyorum. Çocuğu ve davranışını anlamanın ve onu iyileştirmenin yolunun onu eğen faktörlerin iyi incelenmesinden ve desteklenmesinden geçtiğine inanıyorum” diye konuştu.

Küçük yaşta başlayan bir canlıya zarar verme alışkanlığının ileriki  yaşlarda da devam edebileceğinin altını çizen Budak, ailelere şu uyarılarda bulundu:

“Her çocuk için bu bireysel ve çevresel faktörler değişiklik ve çeşitlilik göstereceği için her birinin bir katil olacağını savına varmak doğru değil. Bu çocukları cani, saldırgan gibi ayrıştırmak yerine hangi faktörlerden ötürü çocuğun bu davranışı sergilediğini anlamalıyız ve çocuğa psikolojik, gerektiği yerde sosyal destek sunmalıyız. Bunu yaparken ailenin ve çocuğun içinde bulunduğu ortamın da iyileştirilmesi büyük önem taşımaktadır.”

(FOTOĞRAFLI)