Şiddete Son Platformu'ndan kadına şiddete karşı 28 acil talep

Şiddete Son Platformu'ndan kadına şiddete karşı 28 acil talep

71 kadın ve LGBTİ örgütünün bileşeni olduğu Şiddete Son Kadın Platformu, Meclis Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu’na taleplerini iletti. Özgecan Aslan cinayeti üzerinden iktidarın idam ve hadım tartışmalarını kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyleyen Şiddete Son Kadın Platformu, “Bizler devletin bir kimsenin yaşam hakkını elinden almasını sağlayacak her hangi bir düzenlemeyi kabul etmiyoruz” dedi.

Kaos GL’nin haberine göre, Meclis’in, Komisyon çalışmalarını beklemeden kadın ve trans cinayetlerini engelleyecek ve takip edecek özel bir birimi derhal kurmasını ve konuyla ilgili tüm bakanlıkların acil olarak ortak bir eylem planı oluşturmasını isteyen Platform taleplerini 28 maddede topladı:

 

Platform’un talepleri

 

1. Kadınların Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na değil kendileri için politika üretecek Kadın Bakanlığı’na ihtiyaçları bulunmaktadır. Kadın ve erkek arasındaki eşitliği sağlamak için politika ve kalıcı çözümler üretmesi gereken devlet bunu yapmadığı gibi tüm kurumları ile aileyi güçlendirmeyi hedefliyor. Kadın Bakanlığı kurulmasını ve tüm bakanlıkların kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği giderici politikalar üretmesini;

2. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün görev alanının genişletilmesini ve bütçesinin yeterli düzeyde artırılarak, neredeyse doğrudan kadın sorunlarıyla ilgili tek kalmış bu önemli kurumun daha da etkin çalışmasının kolaylaştırılamasını;

3. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı 2008-2013”nın yenilemesi, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2012-2015”nın gözden geçirilmesini ve Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmasının (2014) sonuçlarının paylaşılmasını;

4. Şiddete maruz kalan, şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadınların sığınak dışındaki psikolojik, sosyal ve hukuki destekleri de alabilecekleri, deneyimlerini paylaşarak karşılıklı güçlenebilecekleri, ulaşılabilir, kadın danışma ve dayanışma merkezlerinin olmasını;

5. 6284 Sayılı yasa ile elde ettiğimiz hakların altyapı eksiklikleri, uygulayıcıların bilgisizliği ve kadından yana olmayan uygulamalar nedeniyle kağıt üstünde kaldığını görüyoruz. Uygulamalar bahane edilerek yasanın değiştirilmesi söz konusu olamaz. Bu aksaklık ve eksikliklerin giderilmesi ve iyileştirilmesi Hükümet’in yükümlülüğüdür ve bunları Hükümet’in yerine getirmesini;

6. Kadınların şiddete karşı mücadele ederken destek aldıkları kurumlarda karşılaştıkları personelin, kadından yana olmayan, yargılayıcı bir yaklaşım sergilemesi kadınları güçsüzleştirmektedir. ŞÖNİM’ler ve sığınaklar başta olmak üzere tüm kamu kurumlarında, kadına yönelik şiddet alanında çalışanların, kadının beyanını esas alan, yargılayıcı olmayan ve bu alanda yeterli donanımı olan kadın çalışanların istihdam edilmesi gerekir. Ayrıca kadına yönelik şiddet alanında çalışan kadınların ikincil travma ve tükenmişlik belirtileriyle baş etmesi için, sistematik destek ve süpervizyon uygulamalarının yapılması, yaygınlaştırılması ve örgütlenmesini;

7. ŞÖNİM’lerin hala sadece 14 ilde bulunması, varolan ŞÖNİM’lerde çalışan kadrolu personelin az oluşu -çoğunluğunun geçici görevli ve hizmet alımı yoluyla istihdam edilmesi- ve meslek elemanı sayısının az olması verilen hizmeti olumsuz etkilemektedir. Ayrıca ŞÖNİM’lerin şehir merkezlerinden uzak yerlerde konumlandırılmaları, kadınların ihtiyaç duydukları hizmetlere erişimini engellemektedir. Kadınların şiddetten uzak hayatlar kurması için destek vermesi gereken ŞÖNİM’lerin şiddet uygulayan erkeklere de hizmet veren bir kurum olması, hatta arabuluculuk rolü üstlenmesi, kadınların şiddet gördükleri ilişkilerden uzaklaşamayıp şiddet döngüsü içinde kalmasına neden olmaktadır. Kadınların istedikleri anda erişebilecekleri, arabuluculuk için değil şiddetten uzaklaşmak için her türlü hizmeti 7 gün 24 saat alabileceği merkezleri açmasını ve yürütmesini;

8. 6284 Sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde arabuluculuk yapmak suçtur. Fakat Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Diyanet ile yaptığı protokol ve boşanma ombudsmanlığı/kamu denetçiliği uygulamaları ile arabuluculuk devlet eliyle fiilen gerçekleşmektedir. Kadını şiddet gördüğü yere dönmeye mecbur bırakan hiçbir uygulama ve arabuluculuk kabul edilemez. Arabuluculuğa hizmet eden kurum ve protokollerin kaldırılmasını;

9. İstanbul Sözleşmesi kapsamında erkek şiddeti ile mücadelede devletin yükümlülüğü olarak düzenlenen, kadına karşı şiddeti önlemek, korumak, kovuşturmak ve kadınlar için destek mekanizmalarını oluşturmak için gerekli politikalara dair tüm hukuki ve idari yapının derhal kurulması ve hayata geçirilmesini; bu süreçte kadına yönelik şiddet alanında çalışan kadın örgütleriyle işbirliği yapılmasını;

 

'Haksız tahrik indirimi erkeklik indirimidir!'

 

10. Haksız Tahrik indirimi “erkeklik” indirimidir. Kadın cinayeti davalarında haksız tahrik indirimi kaldırılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi’nde tarif edildiği biçimiyle, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı nedeniyle kadın cinayeti işlemenin ağırlaştırıcı neden sayılmasını;

11. Kadın cinayetleri davalarına kadın örgütlerinin müdahilliğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Kadın cinayetlerini önlemekle yükümlü olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) bu davalarda müdahil değil, faildir. ASPB kadına yönelik erkek şiddetine karşı yasa ve uygulamaların takipçisi olmadığı, kadınların şiddetten uzak hayat kurmalarını destekleyici mekanizmalar kurmadığı için sorumluluk sahibidir. Bu yüzden, ASPB’nin müdahilliğini kabul etmiyoruz.

12. Şiddetten uzaklaşmak için destek almak isteyen ve/veya sığınakta kalan her kadına ana dilinde destek verilmelidir. Şiddeti önleyici ve koruyucu tedbirlerin, İstanbul Sözleşmesi’nde tariflendiği biçimiyle; dil, din, etnisite, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı yapılmaksızın, göçmen, sığınmacı, mülteci ve seks işçisi kadınları da kapsayacak şekilde sunulmasını;

13. Mecliste kadın cinayetleri ile ilgili daimi komisyon ve alanda çalışan kadın örgütlerinin oluşturacağı izleme komisyonunun kurulmasını;

14. Devletin kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine ilişkin verileri düzenli olarak tutması ve sonuçları kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşması görevleri arasındadır. Mevcut resmi rakamlar hala 2008 yılında yapılmış ve 2009 yılında açıklanmış verilere dayanmaktadır. 2014 yılında yapıldığı söylenen araştırmanın sonuçlarının derhal tüm kamuoyuyla paylaşılmasını;

15. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kullandığı “kadın konukevi” ifadesinin “sığınak” olarak değiştirilmesini talep ediyoruz. Ev içinde maruz kaldıkları şiddetten uzaklaşmak isteyen kadın ve çocuklar konuk değil, şiddetten uzaklaşmak ve güçlenmek için sığınağa ihtiyacı olan kişilerdir.

16. İsmi acilen “Kadın Sığınakları Yönetmeliği” olarak değiştirilmesi gereken “Kadın Konukevi Yönetmeliği”, sığınakta kalan kadınları ve çocukları güçlendirecek ilkeler barındırmamaktadır. Yönetmeliğin içeriğinin, sığınak deneyimi olan kadın örgütlerinin sığınak pratiklerinin danışmanlığında değiştirilmesini;

17. Türkiye’de varolan sığınakların sayısı kadın ve çocukların ihtiyaçlarının çok altında. Nüfusu 100.000’i geçen belediyeler, 5393 sayılı Belediye Yasası’nda yapılan değişikliğe göre sığınak açmak zorunda olduğu halde çoğunun sığınak açmadığını görüyoruz. Bu belediyelerin derhal sığınak açmasını, açmayan belediyeler için yasal yaptırımın hayata geçirilmesini;

18. Varolan sığınakların engelli kadınlar ve çocukları gözeterek iyileştirilmesini, yeni açılacak sığınakların bu ilkelere göre kurulmasını;

19. Sığınaklarda şiddete maruz kalan ya da tanıklık etmiş çocuklarla çalışacak yetkinlikte personelin istihdam edilmesini ve sığınakla çocuklarla ilgili çalışan birimin yalnızca bir kreş olmayıp, ihmal ve istismar konularında çalışmış deneyimli kadınların çalıştığı bir çocuk birimi haline dönüşmesini;

20. 6284 Sayılı yasada yer aldığı şekliyle belediye sığınaklarında kalan kadınlara ve çocuklara maddi destek verilmesini, belediyelerin yıllık mali planlarında bu destekler için bütçe ayırmalarını;

21. Kadınların, varsa beraberindeki çocukların bulundukları yerlere ilişkin gizlilik kararları çıktığı andan itibaren, tek elden Nüfus Müdürlüğü, Milli Eğitim, SGK gibi ilgili kurumlara ulaştırılmalı. Kadınların her bir kuruma tek tek başvuru yapmasına gerek kalmadan kayıtların gizlenmesini;

22. Merkezi Hastane Randevu Sistemi, E-okul gibi merkezi sistemlerde, kadınların ve çocukların bilgilerine ilişkin gizlilik kararına rağmen şiddet uygulayan erkeklerin bilgilere kolayca ulaşabildiği görülmektedir. Sistemde gizlilik kaydını aktif hale getirecek altyapı eksikliklerinin giderilmesini ve bu kurumlarda çalışan görevlileri bilgilendirme amaçlı genelge hazırlanıp gönderilmesini;

23. 12 ve 12 yaş üstünde erkek çocuğu olan kadın ve çocuklar için, Kadın Konukevi Yönetmeliği’nde yer aldığı şekli ile giderleri devlet tarafından karşılanan, “bağımsız bir ev kiralanmak suretiyle”, kadın ve çocukların sığınak ihtiyaçlarının giderilmesini;

24. 6284 Sayılı yasada yer alan kreş desteğinden kadınların büyük bir kısmı halen yararlanamamaktadır. 0-3 ve 3-6 yaş arasındaki çocuklar için kreş sayısının arttırılmasını ve kadınların çalışma saatleri dikkate alınarak gereken düzenlemelerin yapılmasını;Sığınaklarda çocukları “oyalama” bakış açısından ziyade bütüncül bir destek sistemi içerecek çocuk birimleri oluşturulmasını, sığınaklarda çocuklarla çalışma yapacak sosyal hizmet çalışanlarının olmasını ve pedagojik destek sunulmasını;

 

'Yasa uygulansın, delil istenmesin'

 

25. 6284 Sayılı yasaya göre, koruyucu tedbir kararını alabilmek için delil gösterilmesi zorunlu değildir. Fakat uygulamada, hem koruma kararını alabilmek hem de kararların uzatılması için yapılan başvurularda delil istendiği görülmektedir. Yasanın belirtildiği şekilde uygulanmasını;

26. Hükümet, başta kadınlar ve yargı mensupları, mülki amirlikler ve kolluk güçleri olmak üzere, kadına yönelik şiddet alanında görevli olan tüm personeline toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve 6284 sayılı yasaya ilişkin eğitimler vermelidir. Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlık ve SHÇEK 2011 yılında kapatılmadan önce resmi bir protokol kapsamında 1998-2012 arasında binlerce kadına ulaşan Kadının İnsan Hakları Eğitim Programı (KİHEP), hükümetin yaptığı köklü değişiklikler sonucunda ASPB ile uygulanamaz bir noktaya gelmiştir. Halihazırda yaklaşık 50 ilde ASPB personeli olarak çalışmakta olan 130’dan fazla KİHEP eğiticisi pasifize edilerek atıl bırakılmış durumdadır. Oysa ki bakanlıktan beklenen, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama konusunda kritik bir önem arzeden kadınların yasal hak bilinci edinmesi, bireysel olarak güçlenmeleri ve erkek şiddetine karşı önleyici ve koruyucu, yani bütüncül bir yaklaşımla hazırlanmış KİHEP gibi bir programı personeli konumundaki eğiticiler aracılığıyla daha yaygın ve etkin uygulamasıdır. Bakanlık bunun yerine son 3 yıldır kendi bünyesinde geliştirdiği ve yaygın olarak uygulamakta olduğu Aile Eğitim Programına öncelik vermektedir. Kadına yönelik şiddete karşı etkin ve kalıcı çözümler üretmek bakımından çok önemli olan eğitim kapsamında hükümetin ve komisyonunuzun aile odaklı değil kadınları güçlendiren eğitimleri geliştirmesi ve KİHEP gibi mevcut olanları uygulanmayı kolaylaştırmasını;

27. Koruma kararı çocukları da kapsıyor olmasına rağmen boşanma sürecinde babalara görüş hakkı verilmekte, erkekler bu süreci kadınların bulunduğu adresi ya da sığınağın yerini öğrenme fırsatı olarak kullanmaktadır. Kadınların ve çocukların güvenliğini gözetmek için görüşmelerin bir uzman refakatinde yapılmasını;

28. 2006/17 Başbakanlık ve 2007/6 sayılı İçişleri Bakanlığı genelgeleri kapsamında kadına yönelik şiddetle mücadelede görevli ve sorumlu kılınmış kurum/kuruluş ve kadın örgütleri işbirliğinde illerde ve ilçelerde kadına yönelik şiddetle mücadele amaçlı koordinasyon komiteleri kurulmasını ve bu kurumlardan gelen raporların kamuoyuyla paylaşılmasını talep ediyoruz.