'Sığınmacılar, AB‘nin kırılma noktası'

'Sığınmacılar, AB‘nin kırılma noktası'

Avrupa'ya her türlü riski alarak akın akın gelen sığınmacıların çoğunun nihai hedefi Almanya. Özellikle Suriye'den gelenlere kapılarını açan Almanya, şimdi artan sığınmacı sayısı karşısında önlemler almaya ve yeni politikalar geliştirmeye çalışıyor. Almanya'daki pek çok siyasetçi, sığınmacıların Almanya için de AB için de bir kırılma noktası olduğunu dile getiriyor. Bu isimlerden biri de Almanya'nın Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz. Bakan Özoğuz, sığınmacı sorununu ve Almanya'nın bu konudaki politikalarını DW Türkçe'den Özlem Coşkun'a değerlendirdi.

DW: Sayın Özoğuz, Alman siyasetçiler arasında sığınmacı sayısının planlananın üstünde olabileceği tartışması var. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

Özoğuz: "Şu anki durumu göz önünde bulundurursak, 800 binden fazla mülteci olabilir bu sene. Öyle bir sayı olabileceğini mutlaka hesaplamamız gerekiyor. O nedenle zaten 24 Eylül'de eyalet yönetimleri ile bir araya geleceğiz; bundan sonra tüm eyaletlere hangi konularda daha fazla destek gerektiğini konuşacağız. Ama bunun yanı sıra şunu da düşünmemiz lazım; buraya gelenlerin arasında burada kalacak olanların sayısı çok yüksek. Bunun için dil kurslarını hemen başlatmamız gerekiyor, onlara çok çabuk istihdam olanakları sunmamız lazım. Yani tüm işlerin aynı anda yapılması gerekiyor. Bu, şu an hepimiz için çok büyük bir görev."

DW: Ülkede sığınmacı sorununa çareler aranırken, Almanya'da Federal Göç ve Mülteci Dairesi Başkanı Manfred Schmidt istifa etti. Bu istifayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özoğuz:"Kendisinin çok ciddi çalışan biri olduğunu biliyorum. Ancak yapılan son toplantılarda da gördük ki, bu tempomuz yetmeyecek; mültecilerin sadece bir bölümünün isimlerini ve nerelerden geldiklerini biliyoruz. Burada hızlanma gerekiyor. Ve anladığım kadarıyla İçişleri Bakanı kendisini zorlamamış, Manfred Schmidt ‘ben bu şekilde, bu tempoda devam edemeyeceğim' demiş. Bundan sonra oraya kim gelecekse biliyor ki, çok büyük değişiklikler gerekiyor. Biz parlamento olarak yüzlerce kişinin kuruma alınmasını garantiledik. Oraya gelen kişiyi her halükarda büyük bir görev bekliyor."

DW: Almanya sınırlarında artan güvenlik önlemleri bir diğer tartışma konusu. Buna dair Schengen'in askıya alındığı, sınırların kapatıldığı yönünde değerlendirmeler var. Bu konuda neler söylersiniz?

Özoğuz:"Sınırları tabii ki kapatmadık. Sınırlarda kontrol yapıyoruz. Burada sığınmak isteyen, yardım isteyen mültecilere her zaman yardım vereceğiz. Ama görüyoruz ki gelenler sadece savaştan kaçan Suriyeliler değil; Almanya'ya gelmek isteyen bir sürü başka insan da onların aralarına katılmış. Dolayısıyla şu anki durumda çok hızlı ve kontrollü çalışmamız gerekiyor, her şey yeniden düzgün bir şekilde işleyebilsin; düzeni sağlayabilelim. Alman halkı bunu bekliyor bizden."

DW: Alman toplumu mültecilerin göç yollarında yaşadıkları trajedilerin ardından bir anlamda onlara kucak açtı. Ancak beraberinde eleştirel sesler de geliyor. Artan mülteci sayısı ile birlikte ülkede yeniden bir yabancı düşmanlığı patlak verebilir mi?

Özoğuz:"Almanya'da her zaman yabancılara karşı olan bir kitle zaten var. Burada dikkat etmemiz gereken konu şu; başkalarının korkularından onlar istifade etmesin. Yani halkta bir korku oluşursa ‘buraya sürekli insanlar geliyor, hiçbir kontrol yok. İsteyen geliyor, ne yapacağız ileride?' Böyle bir durumla karşı karşıya gelinirse, tabii ki bu her halk için tehlikeli. Burada çok dikkatli olmamız gerekiyor. Ayrıca mülteciler konusunda gönüllü çalışanları da desteklememiz gerekiyor ki, herkesin bu konudaki duyarlılığı devam edebilsin."

DW: Sayın Özoğuz, Almanya'nın önerdiği sığınmacı kotasına AB içinden itirazlar geliyor. Bazı siyasetçiler, bu tutumun Birlik'i çözülmeye götürebileceğini söylüyorlar. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

Özoğuz : "AB sadece avantajların bir birliği değil, haklar, sorumluluklar ve değerleri paylaştığımız bir birlik. Bunun ciddiyeti ortaya konulacaksa, bugün konulması gerekiyor. Mülteci meselesi AB için bir kırılma noktası. Ama sanırım bunu, artık çoğu AB ülkesi anlamaya başladı. Ayrıca' yardım yapmazsak, ihtiyaç duyduğumuzda diğer ülkeler de aynı reaksiyonu gösterebilir' gerçeğini fark ettiler. Dolayısıyla bir yumuşama var. Tabii bir iki ülke fire verebilir; bunu çarşamba günü yapılacak zirvede göreceğiz. Belki bu konuda bir adım atmış oluruz. Belki bazı şeyleri daha iyi anlamış oluruz."