Sığınmacıların ‘bayramı'; 3 günde en az 300 kişi Yunan adalarına geçti, geçişler geçen yıla göre 2 katına çıktı

Sığınmacıların ‘bayramı'; 3 günde en az 300 kişi Yunan adalarına geçti, geçişler geçen yıla göre 2 katına çıktı

Sığınmacı krizi 2015 yılında zirve yaptığında Yunan adalarından gelen fotoğrafların her biri yeni bir tepki dalgası doğuruyordu. 3 yaşındaki Alan Kurdi’nin Türkiye sahillerine vuran cesedi bir anda gündemin en tepesine yerleşmiş; fotoğrafı aralarında Independent’ın da bulunduğu dünyanın önde gelen gazeteleri ilk sayfalarına taşımıştı.

Sığınmacı krizi artık dünyanın dört bir yanında gündemdi ve sorunun 'çözümü' bulunmuştu. Kamuoyu oluşmuştu; gerekli adımlar atılacak ve küresel savaşı destekleyen iktidarlara oy vermemişcesine içinde bulunduğumuz insanlıkdışı durumdan şikayetçi olan herkes huzura kavuşacaktı.

Ama tabii ki işler böyle ilerlemedi...

Türkiye'den Yunanistan'a sığınmacı geçişleri, Brüksel ile Ankara arasında imzalanan anlaşma sonrasında hızını yitirse de; Orta Doğu'da ve Pakistan, Afganistan gibi ülkelerde çatışmanın devam etmesi ve 'normal' bir hayata dönüş umudunun ufukta görünmemesi Avrupa-dışı yaşam şartlarının kötülüğüyle birleştiğinde 'gelecek için başka bir alternatif kalmadığı gerçeği' binlerce sığınmacı için güncelliğini korumaya devam etti. 

AB-Türkiye anlaşmasından sonra birçok uluslararası sivil toplum örgütü (NGO) sığınmacı krizinden en çok etkilenen noktalar olan Yunan adalarındaki operasyonlarını sonlandırdı. Krizin bütün 'yükü' hâlâ faaliyet göstermeye devam eden ve hem geliri hem de insan gücü kısıtlı birkaç 'butik' NGO'nun üzerine kaldı. 

Başta Midilli olmak üzere, sığınmacıların adalardaki durumları giderek kötüleşti; savaş ya da ekonomik nedenlerle ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan binlerce insanın yanı sıra ekonomisini turizme bağlayan adalardaki yerli halk da bu süreçten paylarına düşeni aldı. 

Şimdi ise her ne kadar gözardı edilmeye devam edilse de adalardaki durum yeniden değişiyor. 

BM Mülteci Örgütü’nün (UNHCR) son yayınladığı verilere göre, Temmuz ayında Yunan adalarına geçen sığınmacı sayısı 2016’da bin 554’tü. Bu sayı 2017’de 2 bin 12’ye, 2018’de ise 2 bin 439’a çıktı.

2018’in ilk 7 ayında Yunan adalarına geçen sığınmacıların yüzde 53’ü Midilli’ye ulaşırken; yüzde 20’si Samos’a, yüzde 13’ü ise Sakız’a geçti.

Geçişler, sadece Midilli odaklı değerlendirildiğindeyse rakamlar durumun ciddiyetini daha iyi ortaya koyuyor. Birleşik Krallık merkezli Refugee Rescue grubunun verilerine göre, Ağustos 2017’de Türkiye’den Midilli’nin kuzeyindeki sahillere geçen sığınmacı sayısı 385’ti. Yardım botu Mo Chara ile 365 gün/24 saat adanın kuzey sahillerinde sığınmacılara ulaşmaya çalışan, Midilli’deki en etkili yardım oluşumlarından biri olan Refugee Rescue’ya göre 2018’in aynı ayında ise sayı 685'e çıktı. Bu, yaklaşık yüzde 80'lik bir artışa tekabül ediyor. 

Sadece bayramın ilk günü 120 kişi Yunan adalarına geçti

Ege denizindeki sığınmacı geçişlerine dair bilgi veren ve kaynaklarını açıklamasa da hem Yunan hem de Türk sahil güvenliğinin verilerini doğru bir şekilde paylaşan Aegean Boat Report isimli Twitter hesabının verilerine göre ise sadece bayramın ilk günü Türkiye'den adalara geçiş yapanların sayısı en az 120. Hesabın verdiği bilgilere göre geçişler şu şekilde: 

Günün ilk 15 saatinde, Kos’a 2 bot ulaştı. Yunan Sahil Güvenliği tarafından tespit edilen ilk botta, 9’u kadın, 9’u çocuk 23 kişi vardı. İkinci bot ise sabah 06:50’de Kos sahillerine kendiliğinden ulaşmayı başardı. 6’su çocuk, 3’ü kadın 16 kişiyi taşıyordu. Günün ilk ışıklarıyla Samos’a varan botta 22 kişi vardı, gün ortasında Midilli’ye ulaşan bot da 59 kişi taşıyordu.

Bunlar sadece tespit edilebilenler. En az 120 kişi bayramın ilk gününde Türkiye’den Yunanistan’a ulaşmak için zorlu bir yolculuğu göze aldı.

Bayramın ikinci ve üçüncü gününde ise adalara geçen sığınmacıların sayısı artarak 180’e ulaştı. Türkiye’den yola çıkan 4 tekneden yaklaşık 150 kişiyi taşıyan üçü Midilli’ye ulaşırken; dördüncüsü ise Nera adası açıklarında tespit edilmesinin ardından Samos’a götürüldü.

"Durum b*ktan ve daha b*ktan"

Sezon öncesinde Midilli'ye doğru yol alan botlar, Yunan kara sularına girmelerinin ardından Yunan Sahil Güvenliği (HGC) tarafından alınarak Mytilene'deki ana limana götürülüyordu. Ancak adaya gelen turistlerin 'rahatsız' olmasından endişelenen yerellerin talebi üzerine HGC, karaya varmadan önce sığınmacı botlarına yardım etmeyi bıraktı. Şu anda sığınmacıların 'karşılanması'nın sorumluluğu NGO'ların omuzlarında. 

Midilli'nin kuzeyinde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarından birinde çalışan bir görevli, sığınmacıların doğrudan limana götürülmesiyle karaya çıkmalarının beklenmesi arasındaki farkı, "B*ktan ve daha b*ktan" sözleriyle anlatıyor:

"Yerlilerin onları limanda istememesi kötü, bazen kıyıya yanaşmaya çalışırken sorun yaşadıkları oluyor. Ama ana limana götürülmediklerinde onları en azından gülümseyerek karşılayabiliriz. Bir insanın hayatını riske atıp böyle bir yola çıkması kolay değil, onları biz aldığımız zaman en azından liman polisi ve çevredekilerin bağırıp çağırmasına maruz kalmıyorlar.

Bu durum bizim omzumuzdaki yükü de artırdı. Eskiden sadece botları gördüğümüzde sahil güvenliğe haber veriyorduk, şimdi ise gidip onları karşılamamız gerekiyor. 25-30 kilometrelik bir şeridi kıt imkanlarla kolaçan etmek kolay değil."

Adaya gelenlerin büyük kısmı Afgan ya da Pakistanlı

Adada değişen tek şey, sığınmacıların karaya çıkışı da değil. Önceki yıllarda sığınmacıların büyük bir kısmını Suriyeliler oluştururken, bu ağırlık son dönemde değişmiş. Midilli'ye gelenler arasında neredeyse hiç Suriyeli ya da Iraklı bulunmadığını söyleyen yardım çalışanı, adaya ulaşanların büyük bir kısmının Afgan ya da Pakistanlı olduğunu söylüyor. 

Sığınmacılar, adaya ulaşmalarının ardından eğer kuzey sahillerine çıktılarsa, Skala Sikamineas'taki '1. etap' kampına götürülüyorlar. Burada kuru kıyafetler ve yiyecek-içecekle karşılanan sığınmacılar, daha sonra ise polis tarafından Moria ya da Karatepe ana kamplarına transfer ediliyor; işlerini bozduklarını düşünen Midillilerin bakışları altında...

Gelirinin neredeyse tamamını turizmden elde eden ve 2015'te krizin zirve yapmasının ardından bu gelirinin büyük bir kısmını yitiren, şu anda da toparlanmaya çalışan adada yerlilerin sığınmacılara yönelik 'saldırgan' tavrı yeni değil. Sığınmacılar, çoğu zaman neden oraya geldiklerini sorgulayan Midillilerin tepkisiyle karşılaşıyor. Daha sonrasında ise yolculuğun asıl 'korkunç' kısmı başlıyor. 

Adadaki ana kamp olan Moria'nın kapasitesi bin 500 kişi ama resmi kayıtlara göre kampta yaklaşık 9 bin kişi kalıyor, resmi olmayan rakam ise bunun da üzerinde... Kadınların güvenlik kaygısıyla geceleri tuvalete gitmemek için 'bebek bezi' bağladığı, yer yer etnik kavgaların çıktığı kampta şu anda ana problem hijyen. 

The Greek island of Lesvos now holds 10,000 refugees. The policy of indefinitely holding refugees on the islands means pressure on camps, resources and local communities is growing. It’s up to us to help. Please #chooselove and support our vital work: https://t.co/dpDWAEUcGm pic.twitter.com/nTAjsFw2qY

— Help Refugees (@HelpRefugees) August 21, 2018

 

Ana karaya nakledilmeden önce yer yer 2 yıla yakın süre kamplarda bekleyen sığınmacılar, yeterli hijyen standartlarına sahip olmadıkları için yiyeceklerini ve suyu temiz tutmakta zorlanıyor. Adada çalışan görevlilerin aktarımına göre, Moria ve Kara Tepe kamplarındaki sığınmacıların büyük bir kısmı hasta, özellikle de çocuklar. 

 

Ancak sığınmacıları tedavi eden doktorlar, hastalığın asıl sebebini rapor edemediklerini çünkü bunu yaptıklarında yetkililerle gerilim yaşadıklarını söylüyorlar. 

 

 72 kişiye bir tuvalet, 84 kişiye bir duş

 

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) grubunun birkaç gün önce Twitter’da paylaştığı videoda da kamplardaki şartlara dikkat çekiyor. Yaklaşık 10 bin sığınmacının adada bulunduğunu belirten MSF, 72 kişiye bir tuvalet, 84 kişiye bir duş düştüğünü belirterek kamplarda sıklıkla intiharların görüldüğünü belirtiyor ve soruyor:

 

"Avrupa neden bu insanlara sırtını dönüyor?"