Silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) sivillerin vurulduğunu öne süren Tanrıkulu “Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görevi SİHA’lar yapıyor. Böyle yöntem hukuk devletinde olmaz ancak savaşta olur, savaşın da kuralları vardır” demişti. Bunun üzerine Milli Savunma Bakanlığı, sivillerin vurulduğu iddiasını yalanlamış, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise “Ana muhalefet partisinin bu milletvekilini acilen çağırıp ağzının payını vermesi lazım” demişti. Son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hedefi oldu. Erdoğan, Kazakistan ziyareti öncesi yaptığı açıklamada, “Ana muhalefet partisinin temsilcisi SİHA’larla ilgili eleştiri yapıyor. Neymiş, sivilleri vurmuş. Nerede o siviller, SİHA’lar teröristleri vuruyor. Bunu, CHP’nin temsilcileri vesaireleri durduramaz” dedi. Erdoğan'nın açıklamasını ardından Ankara Cuhmhuriyet Başsavcılığı Tanrıkulu hakkında, devletin Silahlı İnsansız Hava Araçlarıyla (SİHA) sivil vatandaşları vurup öldürdüğünü iddia ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin manevi şahsiyetini aşağıladığına dair somut deliller bulunduğu gerekçesiyle TCK'nIn 301. maddesi kapsamında soruşturma başlattı. Peki Hakkâri'de neler yaşandı?
31 Ağustos 2017'de saat 15.30 sıralarında, Hakkâri kent merkezine 20 kilometre uzaklıktaki piknik alanı olarak kullanılan Kanireş Çeşmesi'nde dört kişi, SİHA (silahlı insansız hava aracı) ile vuruldu, Mehmet Temel (35) yaşamını yitirmiş, İbrahim Sak (54), İsmail Aydın (43) ve Musa Tarhan (54) yaralandı.
Hakkâri Valiliği, olaydan sonra "Oğul Köyü Kanireş Çeşmesi bölgesinde tespit edilen (1) dinamik hedefe, 31 Ağustos 2017 Perşembe günü saat 15.30 sıralarında, SİHA (BAYRAKTAR) ile (1) bomba atılmıştır" şeklinde bir yazılı açıklama yaparak vurulanları "bölgedeki teröristlerle toplantı halindeki işbirlikçiler" olarak tanımladı.
Olayın ardından HDP Hakkari milletvekilleri ve CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, SİHA'nın vurduğu kişilerin "terörist" değil, şehir merkezinde herkesin tanıdığı siviller olduğu yönünde açıklamalar yaptı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Kurban Bayramı'nda Hakkâri'yi ziyaret ettiğinde konuyla ilgili şunları söyledi:
"İHA'larla çok terörist görüyoruz. Kısıtlarımız vardır, biz bu kısıtlarımız dışında kesinlikle hamle ortaya koymayız. Özellikle terörist olarak nitelendirmediğimiz veya vatandaşı bir şekilde teröristle yan yana gördüğümüz hiçbir noktada bir müdahale bugüne kadar ortaya koymadık.
"Teröristle vatandaşı ayırarak esas terörle mücadele ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu konuda da güvenlik kuvvetlerimiz çok dikkatli davranmaktadırlar. Bir takım hatalar, eksiklikler olabilir. Bunları da değerlendirerek gerekli tedbirleri de alıyoruz."
Abi Tahir Temel: Terörist diye tabut vermediler
Olayda hayatını kaybeden Mehmet Temel'in abisi Tahir Temel, SİHA'ların vurduğu dört kişinin sivil olduğunu söyleyerek, terörist oldukları iddiası ile yapılan yanlışlığın örtbas edilmeye çalışıldığını iddia ediyor.
Tahir Temel, kardeşi Mehmet'in, Bayram arifesinde annesini almak üzere köye gittiğini, annesinin işlerinin uzaması üzerine üç akrabası ile köyün 200 metre uzağındaki piknik alanına giderek mangal yaptıklarını söylüyor:
"Hakkâri'nin her yerinde güvenlik noktası var, kardeşim köye giderken güvenlik noktasından kontrolden geçmiş. Annemin işleri uzayınca akrabalarımızla köyün hemen yanında, kaynak suyunun olduğu piknik alanında ızgara yapıp annemin işlerin bitirmesini beklemişler.
"O sırada SİHA'lar vurmuş. Kimse görmemiş, daha sonra fark edilince köylüler kendi imkanları ile hastaneye götürmüş.
"Hastanede binlerce güvenlik görevlisi ile kuşatılmıştı, şehrin ileri gelenleri, esnaf vurulanların sivil olduğunu söyledi ama dinletemedik, yaklaşmamıza izin verilmedi, hatta gaz ve plastik fişekle saldırdılar.
"Terörist diyerek ne tabut verdiler, ne doğru dürüst yıkanmasına izin verdiler, ne de imamın gelmesine izin verdiler. Taziyeyi kendi kapıma kurduğum çadırda yapıyorum ama sokağımızın suyunu kestiler.
Kardeşinin ve akrabası olan diğer üç kişinin Hakkari'de herkesin tanıdığı bildiği isimler olduğunu söyleyen Temel, "Onlar terörist değil, sivil" diyor. Tahir Temel, kardeşi Mehmet'in aralarında devlet kuruluşlarının da yer aldığı birçok binanın kalorifer tesisatını yapan bir usta, İbrahim Sak'ın ise devlet dairesinden emekli olan bir kişi olduğunu belirtiyor.
Vurulan dört kişinin de aile babası olduğunu, kardeşinin üç çocuğu bulunduğunu, ağır yaralanan dayısının oğlu İsmail Aydın'ın ise olaydan üç gün sonra bir bebeği olduğunu söyleyen Temel "Vurulan dört kişinin toplam 24 çocuğu var. Dördü de pikniğe gitmiş, o bölgede örgütün silahlı elemanları varsa, bu onların suçu mu?" diye soruyor.
Tahir Temel, vurulan kişilerin PKK ile toplantı yaptığı iddiasına da karşı çıkıyor:
"PKK ile toplantı yaptıkları iddiası kesinlikle yanlış. O bölgede örgütün elemanları varsa, bilmem.
"Kardeşimin örgütle zerre kadar bağlantısı varsa, yapılanları kabul ederim ama onun bir sabıka kaydı bile yok. Devlet de bunu çok iyi biliyor ama onların sivil olduğunu kabul etmek, işlerine gelmiyor."
Tahir Temel, Hakkari'ye bağımsız bir heyetin gelmesini talep ediyor:
"Konuştuğum herkese şunu söyledim, bağımsız bir heyet Hakkari'ye gelsin, bizimle de değil, şehirde herhangi bir insanla konuşsunlar, vurulanların terörist mi, sivil mi olduğunu araştırsınlar, sivil olduklarını herkes söyleyecektir. Ama devlet, medyayı da arkasına alarak 'Ben teröristtir diyorsam, öyledir' diyor. Madem teröristlerdi neden tutuklamadınız bunca zaman?"
HDP'li Ahmet Yıldırım da bu olayda hiçbir sivil insanın zarar görmediği açıklamasını yapan Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli'nin cevaplaması istemiyle soru önergesi verdi, "Ölen Mehmet Temel ve yaralı üç kişinin bu olay öncesinde herhangi bir örgütün üyesi olduklarına dair mahkeme kararı ya da soruşturma var mıdır" diye sordu.
Öte yandan Hakkari Valiliği, dün yayınladığı bir basın açıklamasında SİHA'nın vurduğu İbrahim Sak ve Musa Tarhan'ın taburcu olduktan sonra 'Terör örgütüne üye olmak' suçundan tutuklandıklarını duyurdu.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında bu olayla ilgili açıklama yapmış, 'Bu yöntem ancak savaşta olur' diye tepki göstermişti:
"Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görevi SİHA'lar yapıyor. Böyle yöntem hukuk devletinde olmaz ancak savaşta olur; savaşın da kuralları vardır.
"AKP hükümeti, 2002'de seçim bildirgelerine, hükümet programlarına bakıldığında, adalet, özgürlük, eşitlik ve insan haklarına saygı iddiasıyla geldi.
"15 yıl sonunda TOMA, dozer, SİHA iktidarına dönüştü. Bu iktidarın adı TOMA, dozer ve SİHA iktidarıdır."
Soylu: Ağzının payının verilmesi lazım
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise Tanrıkulu'nun savaşta bile bu kurallar uygulanmaz sözüne sert bir cevap vermişti.
Soylu, Tanrıkulu'nun açıklamasını "zehirli" olduğunu savunmuş, "PKK'yı terör örgütü değil, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile eşit şartlarda savaşan bir yapı olarak kabul ettiğini" söylemişti:
"Aslında silahlı insansız hava araçlarını bir şekilde suçlamaya çalışırken, terörle yaptığımız mücadeleden incindikleri apaçık ortadadır. Bunu açık söyleyeyim ana muhalefet partisinin bu milletvekiline acilen çağırıp ağzının payını vermesi lazım."
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da SİHA'lar ile ilgili tartışmaya dahil olmuş ve şu sözlerle Sezgin Tanrıkulu'nun yaptığı açıklamaya tepki göstermişti:
"Muhalefetin temsilcisi 'SİHA'lar sivilleri vurdu' diyor. Nerede o siviller?
"SİHA'lar teröristleri vuruyor. Muhalefet liderinin Tanrıkulu'na 'Sen güvenlik gücünden mi yanasın, teröristten mi yanasın' diye sormasını beklerdim."
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da Tanrıkulu'nun "Eskiden JİTEM vardı, şimdi aynı görevi SİHA'lar yapıyor. Böyle yöntem hukuk devletinde olmaz ancak savaşta olur; savaşın da kuralları vardır" sözleri ile ilgili TCK 301'den soruşturma başlattı.
Tanrıkulu soruşturmanın, Cumhurbaşkanı'nın açıklamasından hemen sonra başlatılmasına dikkat çekti:
"Yargının nasıl çalıştığının çok çarpık bir göstergesi. KHK ile bu düzenleme yapıldığında 'Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Parlamentoya kayyum olarak atandı' demiştim.
"Parlamentonun kendisine ilişkin bir düzenlemenin KHK ile yapıldığı bir dönemden geçiyoruz. İlk soruşturma da bana açıldı. Milletvekili bunu konuşamayacaksa neyi konuşacak!"