Silahlı Kuvvetler'de yeni işbölümü

TSK komuta kademesinde yeni bir işbölümü yapıldığını belirten Radikal gazetesi yazarı Mehmet Ali Kışlalı, bunun, görev değişikliği törenlerinde yapılan konuşmalardan ortaya çıktığını söyledi. Orduya yakınlığıyla tanınan yazar Kışlalı'nın yazısı şöyle:Ayrıntılar Koşaner’den  Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinde yeni bir işbölümü yapılmış görüntüsü Orgeneral Başbuğ ile Koşaner’in görev değişikliği töreninde yaptıkları konuşmalarla ortaya çıktı. Başbuğ, TSK yaklaşımlarının temel çizgilerini vurguladı. Koşaner ise bu çizgilerin nasıl uygulanacağı hakkında konuştu. Ortaya çıkan tablo alışılmışın ötesinde, keskin ve önemli çizgiler taşıyor. Konunun esası ülkenin güvenliği olunca TSK önce tehdit değerlendirmesi yapıyor. Sonra da tehdidin önlemlerini alıyor. TSK’nın küreselleşmeye duyduğu kuşku bilinir. Harp Akademileri’nde yıllar önce, bu durumu irdeleyen sempozyumlar yapılmıştı. Şimdi bu konuda devletten devlete algılanan tehdidin ‘çok boyutlu ve asimetrik’ hale geldiği değerlendirilmiş. Üzerine titrenen ‘ulus-devlet’in bu koşullarda tehlike hedefi oluşu yeni açılardan irdeleniyor. Bunlara karşı savunma yöntemleri önerme görevini de Kara Kuvvetleri Komutanı üstleniyor. Bu konudaki TSK yaklaşımı, uç liberal görüşler yanlılarını çok tedirgin ediyor. Koşaner kökeni bakımından asimetrik savaş kurallarının eğitimini görmüş ve bunları çeşitli kademelerde uygulamış bir komutan. TSK gelenekleri içinde komutanlar kademe kademe yükselip en üst rütbelere gelirken, genelde NATO’nun yurtdışı görevlerinden de geçiyorlar. O da Napoli’de, istihbarat subayı olarak üç yıl kalmış. Ama bugün karşı karşıya olduğumuz asimetrik tehdit konusunda, hem komando olarak, hem de özel kuvvetler unsuru olarak çeşitli görevlerde bulunmuş. Şimdi İlker Paşa’nın, görece öncelik verdiğini sandığım, bu tür mücadelede Kara Kuvvetleri’ni deneyimlerinden yararlandıracak. ‘Her seviyedeki komutanların eğitimi’ne öncelik vereceğini söylemesi de, bu yönde işaret sayılabilir. Herhalde bizde de, ABD’de olduğu gibi; asimetrik savaşın kendine özgü subayları-komutanları yetiştirilecek. Koşaner’in üç yıllık Milli Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı ve iki yıllık Jandarma Genel Komutanlığı görevlerinin TSK’nın klasik komutanlığa yönelme yöntemlerinin parçası olduğu görülüyor. Bu görevlerde edindiği deneyimler neticesi; “İletişimde kazanılan yeni imkânlar ve medya, ulus-devlet aleyhine kullanılmakta, toplumları ayakta tutan geleneksel değerler ile ahlak ve adalet anlayışının aşındırılmasına çalışılmaktadır” değerlendirmesini yapabiliyor. Koşaner askeri alan dışı gelen tehditleri önemsiyor. Ulus-devletin, demokrasi adına dağılmaya, insan hakları adına bölünmeye mahkûm edilmekte olduğunu söylüyor. Jeopolitik ve jeostratejik bakımdan Türkiye’nin çok önemli olduğunu vurgularken ‘küresel güç dengesinin önemli ve kilit bir ülkesi’ olduğunu da düşünüyor... Bunun için “Küreselleştirilmek istenen model ülke olarak uluslararası arenada rol üstlenmeye zorlanıyor” diyor. TSK’nın, kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı’ndan oluşan yüksek komuta heyeti, bilinen temel misyon ile ilgili konularda nadiren farklı uygulama yöntemlerine sahiptirler. Ama bu farklıklar, daima Genelkurmay Başkanı tarafından toparlanır, belli bir çerçeveye oturtulur. 12 Mart 1971 döneminde bile, üç kuvvet komutanının (Faruk Gürler, Celal Eyiceoğlu, Muhsin Batur) reformcu görüşleri, Muhtıra’yı imzalamak zorunda kalan Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç tarafından engellenmiştir. Bugünkü durumu ne Tağmaç dönemiyle, ne de içeriği görece yayınlara sebep olmuş Hilmi Özkök dönemiyle karşılaştırmanın olası olduğunu sanmıyorum. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile K. K. Komutanı Koşaner’in, konuşmaları birlikte incelendiğinde, ciddi bir ortak çalışma ürünü olduğu düşünülüyor.