HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Silopi ve Silvan’a yaptıkları ziyareti ve izlenimlerini anlattı. Kerestecioğlu, Kadın Özgürlük Meclisi’nden bir heyetle sokağa çıkma yasağı ilan edilen Silopi’ye operasyonların başlaması gerekçesiyle giremediklerini bu nedenle Silvan’a doğru yöneldiklerini söyledi. Silvan’ın girişinin özel harekat polisleri, akrep ve TOMA’larla kapandığını anlatan Keresticioğlu, ilçeye giriş ve çıkış yasağı bulunduğunu ve kimseye izin verilmediğine dikkat çekti. Kaymakamın izniyle milletvekillerine giriş izni verildiğini ifade eden Kerestecioğlu, “Silvan hayalet şehir gibiydi. Sokaklar, akrepler, TOMA’lar ve zırhlı araçlarla doluydu. Arada sokağa çıkan çocukları bile TOMA’lar suyla dağıtıyordu. Arabalarda gaz fişeklerinin izleri vardı” dedi.
TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Kerestecioğlu’nun açıklamaları şöyle:
Dün Kadın Özgürlük Meclisi'nden bir heyetle Silopi'ye gitmek üzere yola çıktık. Fakat Silvan'da sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ve operasyonların başladığı haberleri üzerine Silvan'a yönelmek durumunda kaldık. Silvan'ın girişinde Özel Harekat Polisleri akrep ve TOMA’lar yolu kapatmıştı. İlçeye giriş ve çıkışlara müsaade edilmiyor, babasının cenazesini almak için şehir dışından gelen bir kadının bile ilçeye girmesine izin verilmiyordu. Bölgede internet ve telefon bağlantıları, su, elektrik kesilmişti. Halk akrabalarından haber alamıyor, ilçe girişlerinde bekliyor, gece 01.30'dan itibaren akrabalarıyla irtibatlarının kesildiğini söylüyordu. Özel Harekat Polislerinin görüştüğü kaymakam, ilçeye yalnızca milletvekillerinin girişine izin verdi. Silvan'a vardığımızda Silvan hayalet şehir gibiydi. Sokaklar, akrepler, TOMALAR ve zırhlı araçlarla doluydu. Arada sokağa çıkan çocukları bile TOMALAR suyla dağıtıyordu. Arabalarda gaz fişeklerinin izleri vardı.
Çatışmaların yoğun yaşandığı birkaç mahallede ise özellikle sivil halkın durumu çok zordu. Bölge halkı, apartmanların üstüne keskin nişancıların yerleştiğini, başından vurularak hayatını kaybeden Serhat Bilen'in bu keskin nişancılar tarafından hedef alındığını söyledi. Ayrıca 55 yaşlarında kalp krizi geçiren bir vatandaşımız ambulans bölgeye girmediği için maalesef dün gece evinde yaşamını yitirmişti. Barış ihtimalini yok eden bu savaşın 90'lardaki imha politikalarından farkı; özellikle Kürt halkına yönelik bu saldırılara artık hepimizin tanık olması! Ayrıca asker cenazelerinde ailelerin gösterdikleri tepkilerin de 90’lardan çok farklı olduğunu görüyoruz.
Yine dün, sessizce yaklaşan bir polisin "lütfen bu savaşı yukarıdan durdurmak için bir şeyler yapın" sözleri de iç acıtıcıydı.
Herkes Silvan, Varto, Şemdinli... halkını yalnız bırakmazsa ve savaşa hayır derse bu savaş bitebilir.
Biz kadınlar, çeşitli ülkelerle görüşme masalarına oturup savaş başlatan “önemli insanlar” arasında değiliz. Ne savaşın yarattığı yeni elit sınıfa mensubuz ne de savaşa gösterdikleri rıza karşılığı erkek-lere vaat edilen imtiyaz, hizmet, fedakarlık ilişkilerinin parçasıyız. Savaş en çok bizlere zarar veriyor. Savaş evlerimizden çatışma bölgelerine, bedenlerimizi ve benliğimizi işgal ediyor. Tıpkı, son örne-ğini Varto’da, Kevser Eltürk (Ekin Wan)’ün bedenine ve kimliğine yapılanlarda gördüğümüz gibi… Biz kadınların, aramızdaki eşitsizlikleri ve farklılıkları inkar etmeden, birbirimizi dinlemeye ve de-ğişmeye ihtiyacımız var. Savaşın ümitsizliği içinde bizler köprüler kurabiliriz.
Savaşın Türkiye’de yaşayan tüm kadınların hayatında büyük etkisi var. Örneğin savaşa gidip dönen eşlerin ve çocukların travmalarını iyileştirmek de taşıdıkları şiddet potansiyeliyle baş etmek de hep kadınlara düştü. Türkiye’de milliyetçilik ve militarizm kadınları hem siyasi sahneden dışladı hem de yarattığı şiddet ortamıyla kadınları daha fazla şiddete açık hale getirdi. Eğitime, sığınaklara, iş ve barınma sorunlarına harcanacak bütçe, yıllarca askeri harcamalara ayrıldı. BM’nin denetimine karşı güvenlik harcamaları büyük oranda kamufle edilmesine rağmen Mili Gelir’deki payı çok büyük.
Bu sebeplerle Türkiye’de kadınlar savaşa karşı ortak bir ses çıkarmak için bir araya geldiler. Aslında dünyanın dört bir yanında birbirinden farklı tecrübelerden geçen kadınların mücadeleleri birbirine çok benziyor. Tüm dünyada erkekler savaşa yürürken barışa yürüyen binlerce de kadın vardı; fakat tarih yalnızca erkekleri yazdı.