Silvan’da sokağa çıkma yasağı 12. günde kaldırıldı. Konak, Telel ve Mescit Mahalleleri 12 gün boyunca yoğun çatışmalara sahne olurken Silvanlı bir anne yaşadıklarını, “Ben her gece uyumadan çocuklarıma vasiyetimi söylüyorum. Ama ben burada ölsem de çocuklarımı buraya gömsem de başka bir yere gitmeyeceğim” sözleriyle anlattı.
Evrensel’den Cumhur Daş’ın haberine göre, Konak, Tekel ve Mescit Mahallelerinde silah ve bomba sesleri eksik olmadı. Bu mahallelerde hâlâ elektrik ve su yok. İçeriden gelen kısıtlı bilgilere göre evlerin güvenli görülen yerlerine saklanan yurttaşların durumu giderek kötüleşti. Bu durum sadece valilik yetkilisinin ‘Haritadan sileceğiz’ dediği 3 mahalleyle sınırlı değil. Silvan’ın tamamı bu durumdan olumsuz etkiledi.
2 Kasım’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı 12. günde kaldırıldı. Yasak süresince Silvan’da 7 kişi hayatını kaybetti. İlçede yapılan cenaze törenlerine binlerce kişi katıldı. Ölümün her türlüsünü yaşamış olan Silvan’da her ölüm büyük bir acı yaşattı.
Silvan halkı ayakta. Gün içinde belediye binası önünde toplanan binlerce kişi yasağın sürdüğü mahallelere yürüdü. Bu yürüyüşlere de polisin çok sert saldırısı oldu. Buna rağmen genç yaşlı, kadın, çocuk binlerce kişi ablukanın kırılması için direndi. Devletin zor kullanarak dağıtmak istediği halk bir araya gelmekten vazgeçmedi.
Silvanlı anne Gül abla yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Yeni değil ki bu. Uzun süredir zor günler yaşıyoruz. Biz burada zaten perişandık. Bir ekmek için eşlerimiz batıya çalışmaya gidiyordu. Biz de ara sıra evlere temizliğe gidiyorduk. Bakmayın caddedeki binaların büyüklüğüne, çoğumuz yoksul insanlarız. Ama devlet bizi daha çok mağdur etti. O mahallerdeki insanlar hepimizin akrabası. Bize ‘terörist’ diyorlar. Ne istemişiz? Kendi dilimizi konuşmak, ekmeğimizi burada kazanmak. Mahallede silahlı insanlar var diyorlar. Ben yürüyüşe gidiyorum. Beni de tarıyorlar. Ben her gece uyumadan çocuklarıma vasiyetimi söylüyorum. Ama ben burada ölsem de çocuklarımı buraya gömsem de başka bir yere gitmeyeceğim.”
Türkan abla ise Tekel Mahallesi’nden kısa bir süre önce taşınmış. Şunları aktarıyor: “Şimdi orada akrabalarımız var. Ne halde olduklarını bilmiyoruz. Elektrik, su, yemek yok. Telefon şebekeleri kesik. Yaralılar olduğunu duyduk. Durumlarını bilmiyoruz. Silvan’ın tamamı aynı aslında. Bize de burada saldırıyorlar. Dışarı çıkan ailelerin durumları da perişan. Bazılarında yorgan, döşek bile yok. Çocuklar yerde yatıyor. Dört çocuğum var. Daha okula gidemediler.”
Çiçek abla ise batıdaki insanlara sesleniyor: “Bize terörist diyorlar, gelsinler yaşadıklarımızı görsünler. Kan dursun diye insanlar oy verdi. Ama her gün çocuklarımız ölüyor. Gece 2’de uyuyoruz sabah 5’de silah sesiyle uyanıyoruz. Bu zulüm bitsin diye yürüyüşe katılıyoruz, bize de saldırıyorlar.”
Sohbetimizin sonuna doğru Süleyman Güleç’in cenazesinin geldiğini duyuran siren, alkış, slogan sesleri geliyor. Gül abla gözyaşlarını tutamıyor ve ekliyor: “İşte bak. Bu gelen kim? Bizim çocuğumuz.”