MHP’den ihraç edilen Sinan Oğan önceki gün tahliye edilen gazeteci Deniz Yücel konusunda ortada bir takas varsa Almanya’dan ne alındığının Türk kamuoyunun bilmesi gerektiğini söyledi.
Alman Die Welt Gazetesi’nin Türkiye muhabiri Deniz Yücel hakkında yürütülen soruşturma tamamlanmış savcılık, "Örgüt propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik" iddialarıyla 4 yıldan 18 yıla kadar hapis talebiyle iddianame düzenlemişti. İddianameyi kabul eden 33 Ağır Ceza Mahkemesi, Yücel’in tensiple tahliyesine karar vermişti.
Türk yargısının en kötü dönemlerinden geçtiğini ifade eden Oğan, “Uluslararası alanda talimatla işleyen, yürütmenin emrine girmiş yargı fikrinin yaygınlaşmaması gerekiyor. Bunun için de bir yargı kararının ötesinde devletlerarasında karşılıklı bir takas noktasına getirmeniz lazım ki, bu bir anlam ifade etsin. Yoksa, oradan Merkel istedi, burada yargıya talimat verildi ve bırakıldı gibi bir algı kamuoyuna yerleşmiş bulunmaktadır” diye konuştu.
Oğan, Afrin’in iç politikaya alet edilmemesi gerektiğini, “Ne muhalefetin ne iktidarın, hiçbirimizin Afrin'de şehit verirken, askerimiz orada dişini tırnağına takmış mücadele ederken Afrin üzerinden siyaset yapmaya hakkı yoktur” diye konuştu. Sinan Oğan, Habertürk TV’de önceki gün katıldığı programda dış politika ve güncel gelişmeler hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:
“Afrin Üzerinden kimsenin siyaset yapmaya hakkı yoktur” İç politikaya Afrin'i alet etmemek lazım. Ne muhalefetin ne iktidarın, hiçbirimizin Afrin'de şehit verirken, askerimiz orada dişini tırnağına takmış mücadele ederken Afrin üzerinden siyaset yapmaya hakkı yoktur. Afrin’deki insanlarımızın kim olduğu, hangi partiye üye olduğu, mezhebi maalesef sosyal medya üzerinden tartışılıyor. Öte yandan, Başbakan Binali Yıldırım Afyon mitinginde “Sandıkları öyle bir doldurun ki, bunların hepsi cevabını alsın” babında bir açıklama yaptı. Bu açıklamaları yaparken dikkatli olmak gerekir. Seçim zamanı isteyen parti propagandasını yapıp sandıkları doldursun ama bugün seçim zamanı değil Afrin zamanıdır. Bugün birlik beraberlik zamanıdır. Afrin’de savaşan askerlerimizin moralini bozmaya onların kökeninin, inancının ne olduğunu sorgulamaya ne iktidarın ne muhalefetin hakkı yoktur. Bu konuda mutabakat sağlamamız lazım. Zira, Afrin’de başarılı olmak milli güç unsurlarından en önemlilerinden birisi olan iç gücün sağlam durması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Deniz Yücel’in ajan/terörist olduğunu ifade ederek “Bu koltukta oturduğum sürece asla hapisten çıkmayacak” tarzı bir söz söyledi. Bunun üzerine Deniz Yücel’in tahliye olması mümkün değil diye düşündük doğal olarak. Ondan sonra bakıyorsunuz ki, Merkel ile görüşmenin ertesi günü salıverilmiş. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi eğer Deniz Yücel ajan/terörist ise karşılıklı olarak bir takasa konu edilmesi her devlet arasında olabilecek konudur. Biz şu an Deniz Yücel’i verdiğimizi biliyoruz ama karşılığında ne aldığımızı bilmiyoruz. Ne aldık karşılığında? Alman basınına baktığınızda Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Roma’da görüştüğünü ardından İstanbul’a gelip ikinci bir görüşme yaptığını ve bir takım pazarlık yapıldığına ilişkin haberler görüyoruz. Devletler arasında bu tip pazarlıklar normaldir ve her zaman yapılabilir. Kamuoyu olarak ne verdiğimiz gibi ne aldığımızı da bilmemiz gerekiyor. Bunu açıklamazsanız elindeki tutukluluk kararıyla ajan/teröristten bahsedersiniz ve bu yol açar. Yarın baskıyı yapan Türkiye’yi yapan Türkiye’den aldığını söyler. Örneğin, Almanya’dan kaç FETÖ’cüyü aldık ya da kaç FETÖ’cüyü Yunanistan’dan alabildik? Kimden hangi FETÖ’cü hangi baskıyı yaparak alabildik? Böyle bir şey var mı? Yok.
Türk yargısı zaten en yılların en kötü dönemlerinden geçiyor. Uluslararası alanda talimatla işleyen, yürütmenin emrine girmiş yargı fikrinin yaygınlaşmaması gerekiyor. Bunun için de bir yargı kararının ötesinde devletler arasında karşılıklı bir takas noktasına getirmeniz lazım ki, bu bir anlam ifade etsin. Yoksa, oradan Merkel istedi, burada yargıya talimat verildi ve bırakıldı gibi bir algı kamuoyuna yerleşmiş bulunmaktadır.
FETÖ’nün büyük ölçüde kırıldığı kanaatindeyim ama elbette FETÖ gibi yıllardır devletin içine işlemiş böyle bir yapının birdenbire sökülüp atılması çok kolay değil. Benim için ilginç olan konu; yargıda, orduda, sağlık alanında, eğitim alanında yürüyen FETÖ operasyonlarının ne zaman siyaset edeceği muammasıdır. Çok merak ediyorum, FETÖ gibi bir yapı her alana sirayet etmiştir de siyasete ayağına acaba sirayet mi etmemiştir? Siyasette FETÖ operasyonları ne zaman yapılacak? Benim merak ettiğim konu budur. Diğer alanlarda FETÖ operasyonlarının başarılı şekilde yürütüldüğü kanaatindeyim, mağduriyetler var mı? Elbette var, mağduriyetin de giderilmesi gerektiğini düşünüyorum. Askeri okul öğrencilerinden tutunuz da ebe hemşire birçok kimse var. Bir bakıyorsunuz, bir kişi bölgede başka okul olmadığından o okula çocuğunu verdiği için görevinden alınmış. Bunların bir an önce mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor ama esas bu işin kaynağında olup FETÖ’ye imkan yaratan, FETÖ’nün palazlanmasına müsebbip olan kişilerin de bu operasyonlara dahil edilmesidir. FETÖ’de öğretmen olanı alıyorsunuz ama FETÖ’nün okulunun arazisini tahsis edeni ve o okula müsaade edene bir şey yapmıyorsunuz. Bu doğru değil. Hangi partide olursa olsun FETÖ’nün siyasi ayağına da operasyon yapılması gerektiğini ifade ediyorum.