*Özge Artunç
Türk sinemasında yapımcı ve dağıtımcılar arasında yaşanan bilet geliri krizine reçete olarak hazırlanan yasa teklifi eleştirilerin odağında. İlk onayı alan teklif, sansür ve tekelleşme tartışmasına neden oldu. Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay, "Birçok muhalif filmin, yapımcının seyirci ile buluşma hayallerini rafa kaldırmaktan söz ediyoruz" derken; CHP milletvekili Sera Kadıgil, "Desteklerin kime ne şekilde verileceğine artık siyasi irade karar verecek" eleştirisnde bulundu.
Türk sinema sektöründe tekel durumundaki dağıtımcı şirket Mars Cinema Group ile büyük yapımcılar arasında bilet gelirinin paylaşımı konusunda yaşanan krize çözüm için Ankara'nın bulduğu formül, sinema dünyasında sansür ve tekelleşme tartışmalarını alevlendirdi.
Krizin aşılması için 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun'da değişiklik teklifi hazırlandı. Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'ndan geçen teklifin en çok tartışma yaratan noktası, Kültür Bakanlığı tarafından sinema sektörüne sağlanan destekleri dağıtan kurulun yapısında yapılması önerilen değişiklikler oldu.
Hangi film ve senaryoya destek sağlanacağına karar veren kurul, şu an 14 kişiden oluşuyor. Bu üyelerin 10'u meslek birliklerinin temsilcileri. Yani kurulda çoğunluğu, sinema sektörünün temsilcileri elinde tutuyor. Yeni teklife göre üye sayısı 7'ye düşürülecek. Kurulda 3 üye meslek temsilcilerinden, 4 üye ise bakanlık temsilcilerinden olacak.
Kültür-sanat hukuku alanında uzman olan CHP milletvekili Sera Kadıgil, "Çok tehlikeli" olarak nitelendirdiği bu değişikliği "Desteklerin kime ne şekilde verileceğine artık siyasi irade karar verecek" sözleriyle eleştiriyor.
Bu kanunun varlık amacının bağımsız sinemayı ve sinema sanatını desteklemek olduğunu vurgulayan Kadıgil, kurula üye isimlerin çoğunluğunun meslek örgütlerinden gelmesi gerektiğinin altını çiziyor. Kadıgil, "Öbür türlü Bakanlık canı istediğine destek verir, canı istediğine vermez gibi bir sonuca gideriz" uyarısı yapıyor.
Sinemacıların ve yapımcıların bakanlıktan aldığı destekle ayakta kalmaya çalıştığını vurgulayan Türkiye İşçi Partisi Milletvekili Barış Atay ise artık sinemacıların karşısına bürokratların ağırlıklı olduğu bir kurul çıkacağını söylüyor. Kendisi de yönetmen ve oyuncu olan Atay, yaptığı açıklamada, "Birçok muhalif filmin, yapımcının seyirci ile buluşma hayallerini rafa kaldırmaktan söz ediyoruz" diyor.
İlk filmi Babamın Kanatları'nı bakanlıktan aldığı destekle çeken yönetmen Kıvanç Sezer ise zaten sağlıklı işleyemen kurulun daha da sağlıksız hale geleceği görüşünde.
Sezer, "İfade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek projelerin desteklenmediği, festivallerde kendini ispatlamış yönetmenlerin yeni projelere destek alamadığı bir kurul zaten son birkaç yıldır. Fakat bu yeni yapıyla beraber bu daha da perçinlenmiş oldu" diyor.
Yönetmenlere yönelik kara listeler olduğunu vurgulayan Sezer, "Bazı yönetmenlerin bazı yapımcıların hiçbir şekilde destek alamamasını sağlıyorlar" değerlendirmesini yapıyor.
Kanun teklifine sinema dünyasının önde gelen başka isimleri de mesafeli yaklaşıyor. Aralarında Nuri Bilge Ceylan, Kadir İnanır ve Çağan Irmak'ın da olduğu 75 yönetmen, yayınladıkları bildiri ile endişelerini dile getirdi. Teklifte eski yasanın gerisine düşülen konular yer aldığı vurgulandı. Onlardan biri, bir filmin izleyici ile buluşması için gerekli onayı veren Değerlendirme ve Sınıflandırma Kurulu'nun yetkileriyle ilgili. "Kurulca uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz" ifadesi yeni teklifte de yerini korudu. Bu durum sinemada sansür tartışmasını bir kez daha alevlendirdi.
Kadıgil, kurulun işleyişini "Değerlendirme-Sınıflama Kurulu dediğimiz şey, farklı farklı günlerde toplanıyor. Üç kişiden oluşuyor. Bir psikolog oluyor, bir Meslek Birliği temsilcisi, bir de Bakanlık temsilcisi. Bir yönetmeliği var. Ama objektif bir kriter yok" sözleriyle anlatıyor. Kurulun İngiltere ve Fransa'da olduğu gibi bir mevzuatı olmadığına dikkat çeken hukukçu Kadıgil, "İnsanlara diyorlar ki 'Şu sahne ile şu sahneyi çıkarsan iyi olur. Yoksa yasak gelir.' Böyle bir sansür yasası alttan alta işliyor" değerlendirmesini yapıyor.
Sansür deyince insanların aklına 80 darbesi döneminde kurguların kesilmesi ve filmlerin yakılmasının geldiğini söyleyen Atay ise sinemada tekelleşmenin oluşturduğu sansür tehdidine dikkat çekiyor. "Asıl problem birçok bağımsız yapımın bu tekel içerisinde kendisine salon bulamaması" diyen Atay durumu şu sözlerle özetliyor:
"AKP diyor ki 'Ben film çekilmesine karşı çıkmıyorum'. 'Film çekebilirsiniz' diyor 'Ama uygun bulmazsam vizyona sokmam'. Biz de diyoruz ki 'Bu dağıtım tekeli ile filmlerin izleyiciye ulaşmasını engelleyerek bir sansür mekanizması oluşturuyorsunuz'. Bu post-modern bir sansürdür zaten."
Yönetmen Sezer'e göreyse sansür konusu büyük yapımcılar ile dağıtımcılar arasındaki çekişme nedeniyle gölgede kalıyor. Sezer, "Yılmaz Erdoğan TRT'de bunun iyi birşey olduğuna dair açıklama yapıyor çünkü büyük yapımcıların aralarındaki haksız paylaşımı düzenleyen bir tarafı da var yasanın. Dolayısıyla bu tarafını tartışıp, diğer tarafını gölgede bırakma gibi bir taktik izlediklerini düşünüyorum. (Teklifin) Devam eden bir sansür durumunu daha da perçinlediğini söyleyebiliriz" sözleri ile görüşünü dile getiriyor.
Sinemaya ilişkin yasa teklifinin gündeme gelmesinde yapımcılar ile dağıtımcılar arasında yaşanan bilet krizi yatıyor. Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan gibi büyük yapımcılar, tekel konumundaki Mars Cinema Group'un promosyonlu sinema biletlerine tepki göstermişti. Mısır ve içecek ile birlikte satılan promosyonlu biletlerin yapımcıların gelir kaybetmesine neden olduğunu söyleyen Kadıgil, yaşananların perde arkasını şu sözlerle anlatıyor:
"Tekelleşme neticesinde 2014'ten bu yana yapımcıların satılan biletten aldığı pay aynı kaldı. Ama bilet fiyatları gittikçe yükseliyor. Bunun yanı sıra Mars promosyonlar yapmaya başladı. Mısır 20 lira, o 10 lira, bu 10 lira sonra bunları topluyor 40 lira, ben bunda indirim yaptım 30 lira diyor. Ama yapımcılara payını vermeye iş geldiğinde biletin yarısı senin. Ben bu indirimi biletten yaptım, mısır ve kola parası benim diyor."
Yeni düzenleme ile dağıtımcı firmanın promosyon yapması, yapımcı ile mutabık kalma şartına bağlanıyor. Yeni teklif ayrıca sinemalardaki reklam sürelerini kısaltıyor. Film öncesinde gösterilen reklam kuşağı 10 dakika ile sınırlandırılıyor. Bu durumun seyirci adına olumlu bir adım olarak görülebileceğini söyleyen CHP vekili Kadıgil, "Reklam gelirlerinin azaltılması nedeniyle bilet fiyatlarının yükseltilmemesi gerekir. Bunun da kontrollü gitmesi lazım" diyor. Komisyon onayını alan teklifin, gelecek hafta Meclis Genel Kurulu'nun gündemine gelmesi bekleniyor.