Sinemalarda bu hafta gerilim, dram, komedi, polisiye, animasyon, macera, fantastik ve bilimkurgu türünde 4'ü yerli 10 film vizyona girdi.
Ali'nin kendi halinde bir hayatı vardır. Bir eczanede kalfa olarak çalışan Ali, kapıdan içeri giren bir kadını gördüğü anda her şey altüst olur. Çünkü kadın, Ali'nin çocukken hayallerini süsleyen Azra'dan başkası değildir! Külleri alevlenen aşkıyla Ali, Azra'yı tavlamak ister. Fakat bu konudaki becerileri sınırlıdır.
Umutsuzluğa kapılmışken internette bir ilana rastlar: "Yaşam Koçu Zihni", üstelik indirimden faydalanabilecek şanslı kişi seçilmiştir! Belki bir yaşam koçu hayatını yoluna sokacak ve hayatının aşkına kavuşabilecektir. Öte yandan mesleğinde işler çok da yolunda gitmeyen Zihni'yle asistanı, yeni müşterinin gelişiyle kariyerlerini yeniden canlandırabilmek için kolları sıvar. Ali'nin hayatını değiştirebilmek için birbirinden yaratıcı teknikleri uygulamaya çalışırlarken, komik olaylar birbirini izleyecektir.
Kerem Çakıroğlu'nun yönetmenliğinde çekilen komedi türündeki filmin oyuncuları arasında Alper Kul, Şinasi Yurtsever, Onur Buldu, Yılmaz Gruda, Ayça Varlıer ve Ali Kobanbay gibi pek çok zengin isim yer alıyor.
Teknik bilgisi ve becerisi yüksek olan Cooper, geniş mısır tarlalarında çiftçilik yaparak geçinmektedir; amacı iki çocuğuna güvenli bir hayat sunmaktır. Onlarla yaşayan Büyükbaba Donald çocuklara göz kulak olurken, henüz 10 yaşındaki kızı Murph şaşırtıcı bir zekaya sahiptir. Geçmişte bıraktığı biliminsanı kariyerini özleyen Cooper'un karşısına bir gün beklenmedik bir teklif çıkar ve ailesinin, dahası insanlığın güvenliği için zorlu bir karar alması gerekir.
Christopher Nolan'ın, Jonathan Nolan ile kaleme aldığı ve yönetmenliğini sırtladığı filmin yıldız oyunculardan oluşan oyuncu kadrosunda Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastain, Matt Damon, Bill Irwin, John Lithgow ve Michael Caine gibi isimler yer alıyor. Bilimkurgunun yanı sıra dramatik öğeler de içeren filmin senaryosu Fizikçi Kip S. Thorne'nun evrendeki 'Solucan Delikleri' teorisinden ilham alıyor.
Eskilerin deyimiyle Ab-ı Hayat’ın, yani Ölümsüzlük Suyu'nun peşinde olan gezgin Evliya Çelebi'nin tek arzusu dünyanın her yerini gezebilecek kadar uzun yaşamaktır. Fakat 1600'lü yıllarda Nil Nehri kıyısında ölümsüzlük suyuna ulaşan Evliya Çelebi'yi kötü sürprizler beklemektedir.
Kötü kraliçe, Evliya Çelebi'yi cezalandırır ve Çelebi uzun bir uykuya dalar. Uyandığındaysa kendisini günümüz İstanbul'unda buluverir. Üstelik 400 yıl önce suyu beraber içtiği dostu kaz da yanındadır. Fakat kötü kraliçe, asırlar ötesinden gelip Evliya Çelebi’nin yakasını İstanbul’da rajat bırakmayacaktır! Film, 1600'lü yıllarda yaşamış, tarihimizin en önemli figürlerinden biri olan ve yaşadığı süre boyunca edindiği gözlemleri Seyahatnâme ismini verdiği önemli kaynakta bir araya getiren Evliya Çelebi'yi konu ediniyor.
Animasyon türündeki filmin yönetmenliğini, gişe rekorları kıran Fetih 1453 filminin görsel efektlerinde imzası bulunan Serkan Zelzele yürütürken, seslendirme kadrosunda Haluk Bilginer'in yanı sıra Cengiz Küçükayvaz, Nurseli İdiz, Murat Cemcir ve Ahmet Kural gibi aşinası olduğumuz sesler yer alıyor.
Ali ve Sudi, on yıl sonra yeni maceralarıyla karşımızda. İçinde çalıştıkları inşaata daha önce çok fazla ceset gömdükleri için 10 yıl hapis cezası almışlardır. Cezalarını çekip çıkan ikili, bu kez ruhsatsız bir açıkhava diskosunda bekçi olarak çalışmaya başlarlar. Diskoda yasadışı olan tek şey ruhsatsız olması değildir.
Mekanın sahibi Remzi'nin komiser Şevket'le yaptığı ortaklık sayesinde yaptığı insan kaçakçılığı başını hiç belaya sokmaz. Celal ve Sedat da tarihi eser kaçakçılığıyla uğraşmaktadır. Eski suçlular bir araya gelmiştir. 10 yıl sonra özgürlüklerine kavuşan Ali ve Sudi, aşık olmuşlardır ve sevdikleri kadınları da alıp bu ülkeden gideceklerdir. Ancak geçmişleri peşlerini bırakmamaya kararlıdır. Sahile vuran iki ceset, hayatlarını yeniden alt üst edecek olaylar silsilesini başlatır.
İlki 2003'te vizyona girdiğinde hem seyirciler hem de eleştirmenler tarafından oldukça beğenilen inşaat filminin ikincisi tam 11 yıl aradan sonra beyazperdeye geliyor. Yönetmenliğini yine Ömer Vargı'nın üstlendiği filmde, Şevket Çoruh ve Bülent Kayabaş başrolleri paylaşıyor.
John Greystone ve karısı gizemli bir göktaşını inceledikleri sırada bir helikopter kazası geçirir ve hayatlarını kaybederler. Asıl adı John Clayton olan oğulları Tarzan, trajik olay sonrasında kendini uçsuz bucaksız bir ormanda bulur. Bir maymun sürüsü tarafından kendi yöntemlerince beslenen ve yetiştirilen Tarzan, uzun yıllar boyunca insan ırkıyla hiçbir iletişimi olmadan büyür. 10 yaşına geldiğinde ise yaşadığı ormanda hayatında gördüğü en güzel şey ve o zamana kadar gördüğü ilk insan olan Jane Porter ile karşılaşır.
Babasının yaptığı bir keşif gezisine eşlik etmekte olan Jane, hayvanlar tarafından yetiştirilen Tarzan'ın derinlerinde yatan insancıl içgüdüleri ortaya çıkarır. Jane'e aşık olan Tarzan gerçek hayata dönmeye başladığında karşılaştığı durum ise korkunçtur. Ailesi bir uçak kazasında öldükten sonra aile şirketlerini ele geçiren Greystoke Energies'e karşı savaş açan Tarzan, hem evini hem de sevdiği kadını kazanmak için amansız bir mücadele başlatır.
Yönetmenliğini Reinhard Klooss'un üstlendiği film klasik Tarzan öyküsünü yeniden kurgulayarak bir aile filmi çerçevesinde ve animasyon türünde beyazperdeye taşıyor. 3D çekilen filmin kadrosunda ise Kellan Lutz, Spencer Locke, Robert Capron ve Jaime Ray Newman gibi isimleri görmek mümkün.
'Kirli Para'
Bob Saginowski, barmenlik yapan, bir şekilde kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan eski bir suçludur. Bob'un kuzeni Marv ile işlettiği bar, Brooklyn'de çok önemli bir mekandır. Özellikle de kara para aklayan gansterlerin buluşma noktası olan barda işler yolunda gibidir. Yasadışı işlerin farkındadırlar ama görmezden gelirler. Ancak Bob ve komşusu Nadia, bir gün çöplüğe bırakılmış yaralı pitbull yavrusunu bulup eve götürmeye karar verdiklerinde işler karışmaya başlar. Çünkü yavrular azılı suçlu Eric Deeds'e aittir ve bu yüzden durum kontrolden çıkar. Bir yandan da Bob ve Nadia arasında bir yakınlaşma başlar.İşin kötü yanı, Eric Deeds aynı zamanda Nadia'nın eski sevgilisidir ve hem onu hem de köpeğini geri almak için her şeyi yapacaktır. Bu sırada kuzenlerin barı soyulur ve şimdi bütün yeraltı, çalınan paralarını onlardan geri istemektedir. Bob ve Marv, barlarını kimlerin soyduğunu bulmak için eski günlere geri dönmek zorundadır. Eric'in Çeçen patronu da işin içine girince olaylar gittikçe büyür.
Genç yönetmen Michael R. Roskam'ın kamera arkasına geçtiği film, yeraltı dünyasının kasvetli renklerini izleyiciye solutmayı hedefleyen incelikli bir suç dramasına ev sahipliği yapıyor. Bob ve Marv ikilisinin, kayıp para peşinde sürüklenip gittikleri ve stilize bir ganster filmi olarak tanımlanan The Drop, kelimenin tam anlamıyla yer altı dünyasına post modern bir soluk ve farklı bir grafik yaklaşım getiriyor.
1929 yılında George ve Serena Pemberton Kuzey Carolina'ya yerleşmek için yaşadıkları Boston kentinden ayrılan genç bir çifttir. Yeni yerleşim yerlerinde sadece ev değil, sıfırdan bir hayat inşa ederler ve kerestecilik işinde yükselirler. Serena genç ve güzel olduğu kadar yetenekli ve kurnaz bir kadındır. Kocasının başarısına daima destek olan Serena önlerini kesmek isteyen herkesin de ayağını bir biçimde kaydırır. Fakat kendisine dair bilmediği önemli bir gerçek kısa sürede ortaya çıkar. Serena hamile kalamıyordur, sevgili kocasına asla bir çocuk veremeyecektir.
Bu haber Serena'nın iyice hırslanmasına yol açar ve kıskançlığını tırmandırır. Çünkü George'un onların evliliklerinden önce başka bir kadından gayrimeşru çocuğu olmuştur. Serena hayata karşı tüm hıncını bu çocuğu ortadan kaldırmak için kullanacaktır.
En son 'Daha İyi Bir Dünyada' filmiyle karşımıza çıkan bol ödüllü sinemacı Susanne Bier'in yönetmenlik koltuğuna oturduğu filmin başrollerini 2012'nin parlayan oyuncuları olan Bradley Cooper ve Jennifer Lawrence paylaşıyor.
Damla 8 sene önce Ayvalık’ı terk etmiş ve Amerika’ya gelmiştir. New York’ta yaşayan, Amerikalı bir adamla evli ve başarılı bir iş kadınıdır. Dahası 6 aylık hamiledir. Türkiye’de ve geçmişinde bıraktıklarından dolayı anne olmaya kendisini halen hazır hissetmez. Bir gün Türkiye’den bir haber alır ve çocukluğunun geçtiği yazlık evin satılacağını öğrenir.
Kocasıyla beraber Ayvalık’a gelen kadının aklındaki tek şey ise yıllar önce hiçbir açıklama yapmadan terk ettiği sevgilisi Burak ile yüzleşmektir. Fakat Burak onu hayatından tamamen çıkartmıştır. Damla şimdi her şeyle yeniden barışabilmek için senelerce sakladığı sırrını anlatacaktır.
Yönetmenliğini Esra Saydam ve Nisan Dağ’ın beraber üstlendiği dramatik filmin oyuncuları arasındaysa Damla Sönmez, Ahmet Rıfat Şungar, Jacob Fishelve, Sanem Öge gibi isimler yer alıyor.
Alexander saçında bir sakızla uyanır ve gün boyunca başına gelen her şey daha da kötüye gidecektir. 11 yaşındaki Alexander gerçekten kötü bir güne uyanır ve şanssızlıklar birbirini mıknatıs gibi çeker. Sabah uyandığında, yatmadan önce çiğnediği sakızı saçına yapışmış halde bulur. Küçük kardeşi kaykaya basarak düşer ve bir yerlerini morartır. Okula giyeceği forması da sırılsıklam olunca Alexander bugünün hiç de iyi geçmeyeceğini anlar. Oysa gün daha yeni başlamıştır. İşin daha kötü yanı bu kötü günü yalnız kendisi değil, annesi, iş görüşmesine gidecek olan babası ve uzun zamandır beklediği sürücülük sınavına girecek olan ağabeyi de sonuna kadar bütün talihsizliğiyle yaşayacaklardır.
Yönetmenliğini Miguel Arteta’nın üstlendiği filmin senaryosunu Judith Viorst’un kitabından uyarlayanlar ise Lisa Cholodenko ve Rob Lieber. Bol kahkaha içeren aile komedisinin kadorsunda ise Jennifer Garner, Steve Carell ve Bella Thorne başrolleri çekiyor.
Hüseyin Karabey'in yönetmenliğinde, Sevil Demirci ve Emre Yeksan'ın yapımcılığında ve uluslararası platformda başarılar kazanmış 7 yönetmenle çekilen 'Unutma Beni İstanbul', İstanbul’un geçmişinin yalnızca mevcut Türkiye halklarına ait olmadığını hatırlatmak amacıyla bir araya gelip yaptığı altı kısa filmden oluşuyor.
Her biri 15’er dakika uzunluğundaki bu kısa filmler, yönetmenlerin kendi hayatlarından ya da tanık oldukları birinin hayatından hikâyeleri konu alıyor. Boşnak oyuncu Alma, orta yaşlı çift Dragan ve Ana, Vangelis, Martha ve Armenak. İstanbul’da olma sebepleri birbirinden farklı olan bu insanları kentin kozmopolit tarihi bir araya getiriyor.