Sinemalarda bu hafta dram, tarihi, komedi, korku, aile türünde 2'si yerli 8 film vizyonda.
1. Son Umut
Avusturalyalı bir çiftçi olan Connor, üç oğlunu da Çanakkale Savaşı'na göndermiştir. Çanakkale Savaşı'nın ardından Türkiye'ye gelen Connor'ın tek hedefi uzun süredir haber alamadığı oğullarının izini bulabilmektir. Connor'ın İstanbul'da başlayıp Çanakkale'ye ve oradan da ülkenin çeşitli yerlerine uzanan bu arayış yolculuğunda en büyük destekçileri Türk subayları Hasan ve Cemal olacaktır.
Yönetmenliğini ünlü oyuncu Russell Crowe’un üstlendiği filmin senaryosu Andrew Anastasios ve Andrew Knight ikilisine ait. Filmin oyuncu kadrosunda Russell Crowe, Olga Kurylenko, Jai Courtney ve Isabel Lucas gibi isimlerin yanı sıra Türkiye'den de Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan yer alıyor.
Süreç Film'in yapımcılığında hayata geçen film çocukluğundan bu yana otomobil tutkusu olan ve bir araba yarışçısı olmanın hayalleriyle yaşayan Yusuf'un hikayesini ele alıyor. Ancak şans Yusuf'a gülmez, gerçek hayat, hayalleri konusunda pek de cömert davranmaz. Şimdilerde Ankara'da dolmuş şoförlüğü yapan Yusuf artık tam bir modifiye tutkunudur. Bir gün yine dolmuş sürdüğü esnada papaz olan bir yolcuyu arabasına alır. Ancak bu papaz görünümlü adam, o gün Ankara'ya gelen Papa'ya suikast düzenlemek isteyen Yusuf adında bir militandır. Artık iki Yusuf bir dolmuşun içindedir ve biri can almaya çalışırken diğeri can kurtarmak için çabalayacaktır. Ersoy Güler'in senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı filmin başrollerini Ali Sunal, Burak Satıbol ve Oya Başar paylaşıyor.
Perulu genç bir ayı, teyzesi Lucy tarafından büyütülür ve teyzesinin emekli ayılar için kurulan bir evde yaşamaya başlaması nedeniyle kendisine yeni bir ev bulmaya karar verir. “İngiliz” olan her şeye karşı ilgi duyan sevimli ayıcık, kendisine bir yuva bulmak için bir geminin cankurtaran botuna binip soluğu Londra’da alır. Fakat Paddington İstasyonu'nda kaybolup tek başına kalınca, şehir hayatının hiç de beklediği gibi olmadığını anlayacaktır. Bu durum istaasyonda karşılaştığı Brown ailesinin ona evlerini açmasına kadar sürer. Son derece iyi niyetli bir aile olan Brownlar, ayıcığın boynunda yazan 'Lütfen bu ayıcıkla ilgilenin. Teşekkürler.' notuyla karşılaşıp kahramanımızı geçici olarak aileye kabul ederler. Hatta ona karşılaştıkları istasyon olan "Paddington" ismini koyarlar. Sevimli ayıcık tam şansının yaver gittiğini düşünürken kendisinin nadir bulunan bir ayı türü olduğunu düşünen bir hayvan doldurma sanatçısıyla karşılaşınca işler karışır. Bu noktadan sonra Ayı Paddington modern hayata karşı acemiliğinden başına türlü belalar açacaktır.
[REC] 2'de yaşanan dehşet verici anların birkaç saat sonrasında başlayan film, muhabir Angela Vidal'ın özel bir tim tarafından binadan kurtuluşuyla açılışını yapıyor. Zombi virüsünün yayıldığı ve esaslı bir dehşet evine dönüşen bu yerden kurtulan tek insan olan Angela, kurtarıldıktan sonra kendini okyanusta yer alan bir tankerin karantina bölümünde bulur. Tanker bir nevi, insanları mutasyona uğratıp şeytansı ölüm makinelerine çeviren bu zombi virüsünden kurtulabilen insanların buluşma noktası olmuştur. Ancak felaket burada da peşlerine bırakacak gibi değildir. Angela tüm cesaretini toplayıp gemidekilerle işbirliği yaparak öfkeli zombi sürüsüne karşı savaşmak durumunda kalır.
[REC] serisinin son ayağı olan filmin yönetmeni, [REC] ve [REC] 2 filmlerini Paco Plaza ile birlikte yöneten Jaume Balagueró. Filmin başrollerinde ise Manuela Velasco, Mark Schardan ve Paco Manzanedo bulunuyor.
Küçük bir şirkette çalışan ve maddi anlamda pek de parlak bir dönemden geçmeyen Sandra'nın işi tehlikededir. İşini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır ve ailesini zor günler beklemektedir. Şirket patronunun çözüm planına göre ya Sandra işten çıkarılacak ya da şirket çalışanları ekstra maaş bonuslarından vazgeçeceklerdir. İlk oylama yapılır ve çalışanlar oylarını maaş bonuslarından yana kullanırlar. Sandra resmi olarak işini kaybetmiş sayılır. Ancak hemen sonrasında tekrar oylama yapılmasına ikna eder. Sandra'nın elinde sadece bir hafta sonu vardır; bu iki günlük süreçte çalışma arkadaşlarını maaş bonuslarından vazgeçip çalışmaya devam etmesinden yana oy kullanmaları için tek tek ikna etmek durumunda kalacaktır. Dardenne Kardeşler'in son yapıtının başrollerini Marion Cotillard, Olivier Gourmet ve Catherine Salée paylaşıyor.
Amerika'da yaşayan Filistinli Arafat aktör olmaya çalışan ve ailesiyle birlikte yaşayan 30 yaşında bir adamdır. Ailesinin evlilik ısrarlarına rağmen aradığı kişiyi bir türlü bulamayan Arafat aynı zamanda porno bağımlılığı nedeniyle de sorunlar yaşamaktadır ve bu nedenle bir destek grubuna katılır. Arafat bu seanslar esnasında Kenny ile tanışır. Kenny ona yeşil karta ihtiyacı olan biriyle evlenmesi, bu sayede para da kazanacağı fikrini verir. Genç adam teklifi kabul eder, ailesine meydan okuyarak İsrailli bir kadınla evlenmeye karar verir.
Bandar Albuliwi ve Ghazi Albuliwi ikilisinin yönetmenliğini üstlendiği film Amerika, İsrail, Ürdün ortak yapımı. Filmin başrollerini Hiam Abbass, Ghazi Albuliwi ve Omer Barnea paylaşıyor.
Sam ve Jonathan ellerinde bavullarıyla insanlara onları eğlendirecek ürünler satmaya çalışan iki gezgin satıcıdır. Satmaya çalıştıkları ürünler vampir dişleri ya da canavar maskeleri gibi klasikleşmiş oyuncaklardan oluşmaktadır. Ancak ironik bir şekilde aslında ne Sam ne de Jonathan mutludur. İşleri ise çok da parlak değildir. Zira ikisi de satış konusunda pek becerikli değildir, üstüne yalan söylemek konusunda da başarılı değildirler. İnsanları bu eğlenceli ürünleri almak için ikna etmenin yollarını aramaya devam ederler. Artık biraz daha süslü laflar bulup kapı kapı dolaşmayı deneyeceklerdir, bu esnada da çevrelerinde tuhaf şeyler yaşanmaya başlar.
İsveç sinemasının öncü isimlerinden olan Roy Andersson’un senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği filmin başlıca rollerinde Holger Andersson, Nils Westblom, Charlotta Larsson yer alıyor.
19 yaşındaki Yusuf, mizaç olarak biraz ters, içine dönük, hayatla yıldızı bir türlü barışmayan ve sorgulamalarından dolayı Tanrı'ya olan inancını da yitiren bir üniversite öğrencisidir. Babasını görmeden büyüdüğü için de içindeki hırçınlığı bir tülü atamaz. Annesi onu her ne kadar fedakarlıklarla ve babasızlığını hissettirmeden büyütmeye çalıştıysa da Yusuf’un içinde bu hep kanayan yara olarak kalmıştır. Küçüklüğünde babasının öldüğüne inansa da büyüdükçe yaşadığından şüphe etmiş ve ömrü boyunca onu hiç arayıp sormadığı içinde öfkesini içinde büyütmüştür. Aynı zamanda kendisini bu yalanla büyüttüğü için de annesine karşı da hınçla doludur. Filmin yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını Murat Tüter üstlenirken, başrolde Emre Kentmenoğlu yer alıyor.