Sinemalarda bu hafta dram, komedi, macera, fantastik, gerilim, polisiye türünde 5'i yerli 8 film vizyonda.
1. Mucize
1960'ların yoksulluk içerisindeki Türkiye’sine ayna tutan film, aynı zamanda darbe sürecinin etkisini de beyazperdeye taşıyor. Ege'nin cennet gibi bir köşesinden Anadolu'nun uzak bir köyüne sürgün yiyen bir öğretmenin (Talat Bulut) hikayesini anlatan film, yokluk içerisinde okulu, okumayı eğitimi dört gözle bekleyen çocukları da konu ediniyor.
Başarılı müzik kariyerinin ardından sinemaya yönelen yönetmen ve senarist Mahsun Kırmızıgül'ün beşinci uzun metrajlı filmi olan Mucize, yine dram öğelerinin ağır bastığı bir öyküye sahip. Senaryosu da Kırmızıgül'e ait olan projede Talat Bulut, Mert Turak gibi isimler yer alıyor.
Daha önce serinin birinci ve ikinci filmlerini yönetmiş olan Shawn Levy üçüncü filminde yönetmenliğini üstlenmiş . Komedi dünyası tarafından gayet iyi tanınan aktör Ben Stiller ise diğer iki filmde olduğu gibi bu filmde de müze gardiyanı Larry Daley'yi canlandırıyor. Gündüzleri müzenin sergi malzemelerini oluşturan fakat geceleri hayata dönen canlılarla başa çıkmaya çalışırken izleyeceğiz kendisini.
Yalçın ve Bahadır, birbirine zıt karakterlere sahip olan iki yakın arkadaştır. Ancak Yalçın'ın beklenmedik ölümüyle iki dostun yolları acı bir şekilde ayrılır. Yalçın'ın deli dolu hallerini özleyen Bahadır'ın bir gün kapısı çalınıverir. Ölümüne çok üzüldüğü çılgın arkadaşı Yalçın'ın hayaletini karşısında bulur! Üstelik yalnız da değildir, yanında Bernardo adında bir İtalyan trapezci vardır. Yalçın tutmadığı bir söz yüzünden öbür tarafa geçiş yapamamış ve arafta kalmıştır. Bu sözü yerine getirebilmesi için de ona yardım edebeilecek tek kişi yakın dostu Bahadır'dır. Üç günlük zaman içerisinde Yalçın'ın sözünü yerine getirmesi şarttır, ancak bu şekilde huzur bulabilecektir. Bahadır ise bir yandan ona yardım etmeye çalışırken başına olmadık işler açılır. Öte yandan da aynı işyerinde çalıştığı ve bir türlü açılamadığı Demet'le arasındaki platonik aşk, macerasına tuz biber ekecektir.
Yönetmenliğini ilk uzun metrajlı işine imza atan Oğuz Çelik’in üstlendiği fantastik komedi türündeki Tut Sözünü filminin oyuncu kadrosunda Kemal Uçar, Giray Altınok, Burak Serdar Şanal, Demet Özdemir ve sinemamızın deneyimli ismi Zafer Algöz yer alıyor. Filmin müzikleriyle Emrah Erdemir'e ait.
Christine'nin hafızası geçirdiği bir kaza sonrası her gece adeta sıfırlanır. Kendisini 27 yaşında sanıyorken, aynada 40 olduğunu görür; fotoğraflarda "bu senin kocan" yazan adamı hatırlayamaz. Christine bir tarafta karanlık geçmişine ulaşmaya çalışırken, diğer yandan da kendisini öldürmeye çalışan kişiyi aramaktadır. Dürüstlüğü konusunda şüpheye düştüğü kocası Ben, şüpheliler listesinin en tepesindedir. Fakat hafızasını geri kazanma derdinde olan Christine, aslında kimseye güvenmemesi gerektiğini kısa sürede anlayacaktır.
Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Rowan Joffe üstlenirken, başroldeki Nicole Kidman’a kadroda Colin Firth, Mark Strong ve Anne-Marie Duff eşlik ediyor.
Dokuz yaşındaki Cassandra babasının kamyonetinde bulunduğğu esnada kaçırılır. Polis gerekli araştırmaları başlatır ve babası Matthew bir şekilde olayın baş şüphelileri arasına girer. Aradan sekiz yıl geçer, Cassandra'dan tek bir haber alınamaz. Küçük kızın hayatta olup olmadığı dahi belirsizdir. Matthew halen daha polis tarafından soruşturulmaktadır. Genç adam bu süreçte ailesinin parçalanışına tanık olur ve tek başına kızının izini sürmekten vazgeçmez.
Yönetmenliğini Atom Egoyan’ın üstlendiği ve senaryosunu David Fraser ile beraber kaleme aldığı gerilim dolu filmin başrolünde Ryan Reynolds yer alırken kadroda ayrıca Scott Speedman ve Rosario Dawson gibi isimler yer alıyor.
Megakent İstanbul diğer gecelerden pek de farkı olmayan, suçun kol gezdiği sıradan bir gecedir. Batuhan eski bir kimya öğrencisidir ve yaşadığı semtin patronu olan Levent'e borcu büyüktür. Ödeyemediğinde başının belaya gireceğini bilir. İstanbul'a aşık olduğu Kemal için gelen Leyla, adam ondan ayrılmak isteyince haplara sığınır. Son anlarında tesadüfen bir numara çevirir ve karşısına Batuhan çıkar. Borçtaki Batuhan fırsattan istifade Leyla'yı soymaya karar verir. Tüm bu olayların ortak kesişme noktası ise taksici Adem’dir. Diğer yandan Tolga ve Kemal kadın kılığına girerek Levent’i soymak ister ama planlar rayından çıkar. Levent için çalışan kiralık katil Aziz, bu işleri bırakmaya karar verdiği dönemde Levent’in son bir iş teklifini de kabul eder ve Azrail'i olmak için kapısını Batuhan'ın çalar.
Yönetmenliğini Ulaş Yiğit Ülker'in senaristliğini ise Ufuk Gökkaya'nın üstlendiği filmin başrollerini güzel yıldız Wilma Elles ve Hakan Eratik paylaşıyor.
Bir çiftçi ve torunu sakin ve tekdüze bir hayat sürmektedir. Bir tarım sezonu boyunca anlatılan hikayede bu dede ve torunun yaptığı şey, her yıl olduğu gibi toprağı belleyip mısır ekmektir. Gürcistan ile Abhazya arasındaki adada çalışan ikili, gün boyunca kıyıdan geçen askerler dışında kimseyi görmezler. Fazlasıyla sessiz ve sakin bu hayatı yeni bir gelişme biraz karıştıracaktır: Yaralı askerlerden biri, yetiştirdikleri mısırların arasına gizlenir ve bu durum bir taraf tutmaları ihtimalini yaratır.
37 yaşındaki Metin, İstanbul’da hayatını gündelikçilik yaparak kazanan bir adamdır. Kendi küçük dünyasında mutlu bir hayatı vardır. Hayranı olduğu arabesk müzik için besteler yapar. Bir gün yeğeni Ümit askerlik tayini ile İstanbul'a gelir e Metin'i ziyaret eder. Bu ziyaret ile yaşamı bir süre sekteye uğrayan Metin, esas olarak yanında çalıştığı Suzan Hanım’ın diğer gündelikçisi Neslihan’ın eve gelmesiyle alt üst olur. Bu iki kişi de kendi hayatlarında, kendi yollarına gidince Metin gene küçük dünyasında, yalnız başına kalır. Ta ki bir televizyon programı onu konuk olarak çağırıncaya dek.