Sinemalarında bugün dram, romantik, komedi, korku, savaş ve tarihi türlerinde 4'ü yerli, 8 film izleyiciyle buluşacak.
'Birleşen Gönüller'
Çekimleri Türkiye ve Bulgaristan'da gerçekleştirilen film, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen bir aşk hikayesini konu ediniyor. Filmin yönetmen koltuğunda Hasan Kıraç bulunurken oyuncu kadrosunda Hande Soral, Serkan Şenalp, Sema Çeyrekbaşı ve Atılgan Gümüş gibi isimler yer alıyor.
Niyaz ve Cennet yeni evli bir çifttir. Ancak alevlenen savaş, yaşadıkları köye kadar yaklaşır ve Nazi işgalinden kaçmak isterken yolları ayrılır. Niyaz trenden atlar, Cennet ise atlayamadan yakalanır. Doğumunu dahi trende yapar ve birçok sefaletle tek başına yaşamak zorunda kalır. Takvimler 1990 yılına ilerler ve tıpkı onlar gibi birbirlerine aşık bir çift Türkiye'den Kazakistan'a gider. Amaçlarıysa çorak topraklarda okul inşa etmektir.
'Sabit Kanca'
Alper Mestçi'nin yönettiği komedi türündeki filmde başrolleri İsmail Baki Tuncer, Turabi Çamkıran, İrfan Arslanhan oynuyor.
Bir televizyon programında gördüğü Rencide Posuk'u beğenen Sabit Kanca'nın ev sahibi, bir an önce Rencide ile evlenmeyi kafasına koymuştur. Bir buluşma ayarlanır ancak Rencide, Rıfat Amca'yı beğenmez. Bu noktadan sonra işin sorumluluğunu Sabit Kanca üstlenir. Zira ev sahibi Rıfat Amca'ya birikmiş kira borcu bulunmaktadır. Kanca bu dertle uğraşırken Rencide'nin kızı Zeliş'e deliler gibi aşık olan Turabi adında biri ortaya çıkar ve Zeliş'le evlenmek için Rencide'yi kaçırır. İşler iyice çığırından çıkar, hepsini çözmek Sabit Kanca'ya kalır.
'Delisin! Delisin!'
Çetin Altay, Turgut Tunçalp, Ender Gülçiçek'in başrollerini oynadığı 'Delisin! Delisin!' filminin yönetmenliğini Tolga Baş'ın üstlendiği komedi türündeki film, akıl hastanesinde arkadaş olan üç yakın arkadaşın komik maceralarını ele alıyor.
Hastanedeki diğer hastalardan biraz farklı olan üç arkadaş Sadri, Rami ve Fırat, şizofreni teşhisiyle sonradan aralarına katılan Arhan'ın anlattıkları sonrasında dışarıdaki hayatı merak etmeye başlarlar. Bunun sonrasında hastaneden kaçmaya karar veren ve başarılı da olan üç kafadar dışarıda daha önce hiç görmedikleri bir maceraya atılırlar. Hastaneden aldıkları eski minibüsle başladıkları yolculuk, özgür ruhlu bir kadın olan Burcu'nun da aralarına katılmasıyla eğlenceli bir yol hikayesine dönüşür.
Brad Pitt, Shia LaBeouf, Logan Lerman, Michael Pena gibi isimlerin oynadığı 20. yüzyılın en kanlı senelerinden biri olan 1945 yılında geçen ve müfrezenin geçirdiği bir günü ele alan savaş dramı filminin yönetmenliğini David Ayer yapıyor
Fury, 1945 yılının Nisan ayında, İkinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde geçiyor ve Komutan Wardaddy, topçu Boyd Swan, yükleyici Grady Travis, şoför Trini Garcia ve yardımcı şoför Norman'dan oluşan müfrezenin, 300 düşman askeriyle karşılaştığı ve tüm imkansızlıklarla savaşmak zorunda kaldığı 24 saati konu alıyor. Beş askerden oluşan küçük ekip, zırhlı tanklarıyla, Almanya'da savaşın ortasında kalır ve bu ekip bölgede kalan son Amerikan ordusu askerlerinden oluşur. Birlik az sayıda askerden oluşmasının yanı sıra cephane anlamında da bir hayli zor durumdadır. Gruba komuta eden Çavuş Wardaddy'nin Avrupa'nın tamamını yıkıma uğratan bu savaştaki son görevi, askerlerini Nazi birliklerinin kuşatması altında olan bu bölgeden sağ salim çıkarabilmektir.
Annabelle, yönetmenliğini James Wan'ın üstlendiği Korku Seansı filminin öncesini konu alıyor. Filmin yönetmen koltuğunda, ağırlıklı olarak televizyon piyasasına yönelik işleriyle tanınan ve Dead Silence filminden bu yana James Wan'ın projelerinde görüntü yönetmenliği yapan John R. Leonetti oturuyor.
John Form, oyuncak bebek koleksiyonu yapan hamile eşi Mia için yeni bir oyuncağı gözüne kestirir. Beyaz gelinlik giydirilmiş, eşine zor rastlanır bu antika oyuncak bebek Mia için kusursuz bir hediye olacaktır. Mia beklediği gibi hediyesi Annabelle'i görünce mutlu olur, ancak bu güzel anlar çok uzun sürmez. Form ailesinin evi bir gece evleri sapkın bir tarikat tarafından basılır ve ciddi bir saldırıya uğrarlar. Saldırganlar uzaklaşırlar ancak hiçbir şey çözülmüş değildir. Zira ailenin hiç tahmin edemeyeceği bir kötü ruhu evde bırakmışlardır.
Yönetmenliğini Michael Dows'ın yaptığı filmde başrolleri Daniel Radcliffe, Zoe Kazan, Megan Park oynuyor.
Film, 5 senedir sevgilisi Ben ile yaşayan Chantry ile karşı cinsten yana şansı hiç bir zaman yaver gitmemiş olan Wallace'ın arkadaşlık ilişkisinin zaman içerisinde yaşadığı değişimi konu alıyor. Wallace'ın, en yakını olan ev arkadaşı Allan da dahil olmak üzere, çevresindeki herkes aşktan yana şanslıdır. Bir tek o aşkla ilgili planlarını bilmediği bir tarihe dek ertelemiştir. Ancak bu esnada Chantry ile yolları kesişir ve kısa zamanda çok iyi anlaşan bir ikiliye dönüşürler. Bu uyum, ilişkinin arkadaşlıktan öte bir yere gidebileceğinin sinyallerini verse de bu kararı almak kolay olmayacaktır.
Senaristliği ve yönetmenliği diğer filmlerde olduğu gibi Ned Benson’a ait olan yapımın başrollerinde James McAvoy ve Jessica Chastain’i izliyoruz. Onlara kadroda eşlik eden isimlerse William Hurt, Viola Davis, Isabelle Huppert, Ciarán Hinds ve Bill Hader.
Conor ve Eleanor aşkla evlenmiş ve beraberliklerini mutlu bir biçimde sürdüren bir çifttir. Ta ki bir gün yine birbirlerine ne kadar yabancılaştıklarını fark edene kadar… Daha önce karşımıza The Disappearance Of Eleanor Rigby: Him ve Her başlıklarında iki ayrı bakış açısına sahip iki farklı film olarak çıkan yapıt, bu sefer çiftin hayatı yeniden keşfedişini subjektif bir bakış açısıyla yeniden beyazperdeye taşıyor.
Yönetmenliğini Görkem Şarkan’ın üstlendiği Nergis Hanım filminin başrollerini ise Zerrin Sümer ve Settar Tanrıöğen paylaşıyor.
50’li yaşlarını süren Ekrem’in annesi Alzheimer hastasıdır ve tüm bakımıyla Ekrem ilgilenmektedir. Fakat annesi Nergis Hanım, çoğu zaman adını dahi hatırlamamaktadır. Ekrem annesine bakabilmek için kendi hayatına dair planlarının hepsini bir kenara bırakır. Zar zor yeten maddi durumlarından dolayı her gün bir diğerinin tekrarı gibi yaşarlar. Nergis yemeklerini çöpe döker, evin orasına burasına tuvaletini yapar. Annesi kaçmasın diye evin tüm kapılarını ve pencerelerini kilitleyen, Ekrem hem bu eve hem de bu hayata hapsolmuştur. Ama bir gün Nergis Hanım gerçekten sabrının sınırlarını zorlayan bir hamle yapar.