Suriye iç savaşının ardından Türkiye üzerinden Avrupa'ya yasadışı yollardan gitmek isteyen Suriyeli mülteciler Edirne'nin Meriç ilçesinden Yunanistan'a ulaşmaya çalışıyor. Türkiye ile Yunanistan sınırını oluşturan 191 kilometrelik Meriç Nehri'nde mülteciler üzerinden 'ekonomi' oluşturulduğu ortaya çıktı. Mültecileri sınır yakınına taşıyan özel taksiler 10 kilometrelik mesafeye 150 euro istiyor. Taksiciler parası yetmeyenleri ise 'soğuğun' ortasında bırakıyor.
Habertürk'ten Uzay Kesmen'in haberine göre, Türkiye - Yunanistan sınırını oluşturan 191 kilometrelik Meriç Nehri’nde insan kaçakçılarının cirit attığı, mültecilerin dramının yaşandığı sınır hattında, bu durumun yarattığı insanlık dışı, vicdansız bir ekonomi oluşmuş.
Saat 03.30... Hava 5 dereceye kadar düşmüş. Sisli bir gecede Meriç Nehri’ne yakın iki çeltik tarlası arasındaki patika yolda ilerliyoruz. Zifiri karanlıkta farlarımızın ötesini görmemize imkân yokken kaçak mültecileri arıyoruz. 3 kilometre ilerledikten sonra patika yolun yamacında bir hareketlilik göze çarpıyor. Biraz daha yaklaşınca farlarımızın aydınlattığı patika yoldaki hareketlilik artıyor. Gördüğümüz 20 kişilik sırt çantalı Pakistanlı bir grup ve az ileride ticari bir taksi... ‘Hiç olmaması gereken bir yerde’ diye geçiriyor insan içinden. İki araba farı arasında Pakistanlılar bizi, biz onları süzüyoruz. Yolun yamacında oturmuş bekliyorlar. Ancak aralarında insan kaçakçıları var mı bilmiyoruz. Yaklaşık 800 metre arabayla ilerledikten sonra gördüklerimiz karşısında şaşırmamak elde değil: Yolun kenarında kucağında bebeğiyle oturan bir anne ve oğluna sarılan bir baba...
Muhammed adlı Suriyeli baba, ailesiyle taksi bekliyor. 3 ay önce Halep’ten Türkiye’ye geldiklerini anlatan baba, “Eşim ve ben kişi başı 3 bin dolara kaçakçılarla anlaştık. Çocuklarımız dahil toplam 6 bin dolar ödeme yaptık. İstanbul’dan minibüse bindirildik. Pakistanlılar ve Afganlarla birlikte Yunanistan’a geçmek için Meriç’e getirdiler. Kaçakçılar, sınıra yaklaşınca da bizi yol kenarına attı. Bu sefer de Pakistanlı ve Afganistanlılar, paralarımızı alıp gruptan attı. İstanbul’a döneceğiz. Onlar ise Yunanistan’a geçecekler” diyor.
'Pazarlık payı yok'
Bu sırada bize doğru yaklaşan bir aracın farlarını fark ediyoruz. Yaklaşan bir taksiydi. Suriyeli ailenin hemen yanında duruyor. Taksiden inen şoför, Muhammed ve eşi Nesrin ile oğulları Ahmed’in ayakkabılarına bakıyor: “Ayakları çamurlu değil, bunlar sınırı geçmemiş belli ki.” Ailenin Suriyeli olduğunu ve diğer grup tarafından yol kenarına atıldığını öğrenen taksi şoförü, “Uzunköprü, 150 euro. Pazarlık payı yok” diye söze giriyor. Muhammed ise üzerinde 200 lira olduğunu, daha fazla para veremeyeceğini söylüyor. Teklifi kabul etmeyen taksici, soğuktan titreyen mültecileri karanlığın ortasında kaderlerine terk ederek hızlıca gözden kayboluyor...
Bu kez Meriç’e yakın bir köydeyiz. Birkaç sokak lambasının aydınlattığı köy meydanında kalabalık bir göçmen grubu daha var. Göçmenlerin yanına doğru yürümeye başlıyorum. Bu sırada ürkek bakışlar bana yöneliyor. Grupla aramda 3-4 metre mesafe var. Yabancı biri olmamın onlarda yarattığı çekinceyi fark edince iyimser bir ses tonuyla “Suriyeli misiniz?” diyorum. Hemen, “Su var mı abi?” diye karşılık veriyorlar. Kaldırımda bitkin düşen 40’lı yaşlarındaki bir adam, baş parmağı ile ağzını göstererek su istiyor. O kadar susamıştı ki, uzattığımız bir şişe pet suya karşılık elini cebine sokup 20 lira vermeye kalkıyor. Parayı utanarak geri çeviriyoruz. Onlar da şaşkın biz de. Suriyeli adam kana kana suyunu içerken bize teşekkürünü tebessümüyle gösteriyor. Bölgede bir şişe suya 20 lira alınması alışıldık bir durum haline gelmiş. Çok geçmeden onların da Meriç Nehri’ni aşmaya çalıştığını ama başarısız olunca döndüklerini anlıyoruz.
Türkiye’den Avrupa’ya ulaşmak isteyen mülteci bazıları Meriç Nehri’ni geçme karşılığında organizatörlerle anlaşıyor. Daha fazla parası olanlar ise Avrupa’da istedikleri kente ulaştırılma garantisiyle kaçakçılarla anlaşma sağlıyor. Yasadışı geçiş sırasında jandarma tarafından yakalanan veya sınırın öteki tarafında yakalandıktan sonra Yunanistan makamlarınca deport edilen mülteciler, ya Edirne’de birkaç gün bekliyor ya da yine kaçış için para biriktirmek üzere otobüslerle İstanbul’a dönüyor.
Sınır köylerinde yaşayan halk, köylerinde gördükleri mültecilerin sınırı kaç kez geçmeye çalıştığını ve başarısız olduğunu biliyor. Çünkü aynı kişiyi defalarca köylerinde gördüklerini söylüyorlar.
Meriç Nehri’nin yanına güvenlik güçleri dışında sadece özel izin belgesi bulunan çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanlar girebiliyor. İsmini vermek istemeyen kimi köylüler, özel izin belgesi bulunan bazı yerlilerin de para karşılığı kaçakçılık yaptığının altını çiziyor. Köylüler, “Organizatörlük yapmasalar da para karşılığı içimizde gözcülük yapanlar var” diyor. Köy sakinlerinin anlatımlarına göre yerel halk içinde insan kaçaklığı yapan çok sayıda insan bulunuyor. Geçim kaynağınız nedir diye sorduğumuz bir köylü ise, “Birinci sırada pirinç, ikinci sırada insan kaçakçılığı” cevabını veriyor.
Meriç, aylardır hem geçişlere hem dönüşlere hem de ölümlere tanıklık etti. Alabora olan botlardan suya düşen mültecilerin çoğunun akıbeti belirsiz. Meriç Nehri üzerinden Yunanistan’a ulaşmaya çalışan Ferhat Omar (20) ve annesi Hnof Omar da Meriç Nehri’nin son kurbanları. 21 Ekim 2017’de Almanya hayaliyle yola çıkan Ferhat ve annesinin bindiği 8 kişilik bot, ağaç dalına çarpınca patladı. Ferhat ağaç dalına tutunurken, annesi Hnof Omar ile bir göçmen kaçakçısı akıntıya kapılıp gözden kayboldu. Anne Omar’dan ve organizatörden bir daha haber alınamadı. Şubat 2017’de ise İpsala İlçesi’nden yasadışı yollarla Yunanistan’a geçmeye çalışan göçmenlerin bindiği bot, Meriç Nehri’nde devrildi. 3 mülteci boğularak hayatını kaybederken, 5 kişi ise kurtarıldı. 2017 Nisan ayında da Yunanistan’a geçmeye çalışırken Türk-Yunan sınırındaki Meriç Nehri’nde mahsur kalan 64 sığınmacı kurtarıldı. Kaçakçılar tarafından Meriç’e bırakılan ve telefonla uluslararası yardım merkezini arayarak yardım çağrısında bulunan sığınmacılar, Yunan sınır muhafaza birlikleri tarafından hastaneye kaldırıldı.