Ayşe Arman’ın, Sinpaş reklamı için İstanbul’a gelen İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in benzeri Mary Reynolds’la yaptığı söyleşinin dün Hürriyet’te (30 Mart 2016) yayımlanmasının ardından, gazetenin bugünkü nüshasında Sinpaş GYO’nun Bomonti’deki rezidans projesinin tam sayfa ilanı yer aldı. Mary Reynolds’un reklam yüzü olduğu ilanda, Queen (Kraliçe) Central Park adlı proje için “Kraliçeleri bile kıskandıracak bir yaşam” sloganı kullanıldı.
Ayşe Arman, “Yalan da olsa Kraliçe’yle röportaj” başlığıyla yayımlanan söyleşi için teklifin Sinpaş GYO Genel Müdür Yardımcısı Barış Ekinci’den geldiğini belirtmiş ve ‘merakına kulak vererek’ bu teklifi kabul ettiğini söylemişti.
Ayşe Arman, Aralık 2012’de Brandium Ataşehir’in reklam yüzü olması nedeniyle Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici tarafından eleştirilmişti. Faruk Bildirici, 7 Ocak 2013 tarihli yazısında “Hem reklamcı, hem gazeteci olunamaz. O nedenle de başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyada habercilerin, yazarların ve haberle ilgili editoryal kadronun reklam yapmasına izin verilmez” demişti.
Ayşe Arman, dün Sinpaş'ın önerisi üzerine 2. Elizabeth’in benzeri Mary Reynolds’la söyleşi yapmayı niçin kabul ettiğini şu ifadelerle aktarmıştı:
Barış Ekinci aradı. Sinpaş GYO'nun genel müdür yardımcısı.
Ve dedi ki...“Kraliçe’yle röportaj yapmak ister misin?”
“Deli misin? Kim istemez? Tabii... Hadiiii” dedim, sonra makineli tüfek gibi devam ettim, “Nasıl izin aldınız? Şahaneymiş! Türkiye’ye gelmiyor herhalde Kraliçe? İngiltere’de mi yapıyoruz?”
O zaman durdu.
Bir sessizlik oldu, “Kraliçe ama gerçeği değil!” dedi, “Hayatı boyunca kraliçeyi canlandıran Mary Reynolds!”
Önümde iki seçenek vardı.
“Sağ ol, ben almayayım!” demek.
Ya da ‘b’ şıkkı, merakıma kulak vermek.
Tabii ki ‘b’ şıkkı, hep ‘b’ şıkkı!
Kraliçe’nin benzeri olarak dünyaya geliyorsun ve bundan bir kariyer yapıyorsun, onun dublörüsün, çeşitli filmlerde onun gibi giyiniyor, oturuyor, gülümsüyor ve halkı selamlıyorsun...
Acaba nasıl bir şeydir kraliçenin “benzeri” olmak?...Mrs. Mary’le 5 çayında buluştuk...
Söyleşinin yayımlanmasının ardından Hürriyet’in bugünkü nüshasında, SİNPAŞ GYO’nun Bomonti’deki yeni projesi olan Queen Central Park’ın tam sayfa ilanı yer aldı.
“Kraliçeleri bile kıskandıracak bir yaşam!” sloganlı ilanın reklam yüzü Mary Reynolds oldu.
Ayşe Arman, 2012 sonunda Brandium Ataşehir’in reklam yüzü olmuştu:
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, 7 Ocak 2013’te kaleme aldığı yazıda “Hem gazeteci, hem reklamcı olunmaz” diyerek isim vermeden Ayşe Arman’ı eleştirmişti.
Faruk Bildirici, yazısında şu ifadelere yer vermişti:
“Gazeteci sadece medyaya değil, halka karşı da sorumludur” hatırlatması yapılıyor Unesco’nun gazetecilikle ilgili evrensel ilkelerinde. Gazetecinin bu sorumluluğu, okurları yanıltmamayı, onlara sadece ve sadece “gerçeği” aktarmayı zorunlu kılar. Gerçeği aktarabilmenin temel koşulu da “her türlü çıkar ve nüfuz ilişkisi”nin dışında çalışabilmekten, bağımsız kalabilmekten geçer.
Bir gazeteci ve gazete, ancak bağımsız kalabildiği, başka bir deyişle hiçbir maddi ve manevi çıkar gözetmeden işlevini yerine getirdiği ölçüde okurun güvenini kazanır. Üstelik bu temel koşulları yerine getirse bile okurun güvenini sağlamak öyle kolay bir iş değildir, emek ister, sabır ister. Okur, zamanla inanır o gazeteci ve gazetenin okurlarına gerçeği aktarırken başka kaygılar gütmediğine, bilgiyi en yalın haliyle aktardığına.
Okur Temsilcisi olarak çok tanık oldum, “Ben bu reklamın Hürriyet’te çıkmış olmasına güvendim” deyip, reklamı şikâyet eden okurlara. Her defasında da Hürriyet’in bu güveni oluşturmak için ne kadar çok çaba harcadığını hatırladım. Okurların o güvenine saygı duydum.
Hürriyet örneğinden de anlaşılacağı gibi, okurlar bir kere güven duymaya görsün, ondan sonra neredeyse gözü kapalı güvenir o gazetecinin yazdığına, söylediğine. Onun doğru bilgi verdiğinden kuşku duymazlar. Böyle olunca da güvenilirlik gazetecinin elindeki güçlü bir silaha dönüşür.
Reklamcılar da bu silahın gücünün farkında oldukları için şöhretli gazetecileri, yazarları reklamlara çıkarmak isterler. Gazeteci ve gazetesinin “güvenilirliğini” ve “inandırıcılığını” kullanmaya çalışırlar.
Bizim meslekte okuru yanıltmama sorumluluğu vardır ama her reklamcının böyle bir endişesinden söz edilemez. Ayrıca gazetecinin reklamına çıktığı malla ilgili en ufak bir problem hem o gazetecinin, hem de gazetesinin güvenilirliğine darbe vurur. O ürün, mal ya da hizmetin kalitesiz çıkması ya da zamanında teslim edilememesi durumunda gazeteci, yazar ve gazetesi ne yapacaktır? Bırakın olumsuz yazmayı, olumlu haberler bile üzücü yorumlara yol açabilir.
İşte tam da bu yüzden Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde gazeteci tanımı yapılırken, “Gazeteci, mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştıramaz” deniyor. Oysa reklam yapan gazeteci, çıkar çatışması halinde olan iki alanı birbirine karıştırmış, reklamcı olmuştur.
Hem reklamcı, hem gazeteci olunamaz. O nedenle de başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyada habercilerin, yazarların ve haberle ilgili editoryal kadronun reklam yapmasına izin verilmez.