Şırnaklı madenciler baretsiz, maskesiz çalışıyor 200 metreye iplerle iniyor!

Şırnaklı madenciler baretsiz, maskesiz çalışıyor 200 metreye iplerle iniyor!

Manisa’nın Soma ilçesinde 301 işçinin ölümünden sonra, 20 gün içerisinde 5 işçinin yaşamını yitirdiği Şırnak’taki maden ocağında işçiler maskesiz, baretsiz çalışıyor, yerin 200 metre altına bellerine bağladıkları iplerle iniyor.

Madendeki göçükte yaşamını yitiren Musa Seven’in (45), 17 yaşındaki oğlu Adnan Seven ise “Başka bir iş bulamazsam ben de madene ineceğim” dedi.

İşçiler ve işçi aileleri, Şırnak Valiliği’nin kapattığı maden ocağının güvenlik önlemlerinin alınmasının ardından tekrar açılmasını istiyor. İşçiler, “Köyümüzü bırakıp geldik. Madende çalışmaktan başka çaremiz yok” dediler.

Evrensel gazetesinin hazırladığı Şırnak’taki maden ocağı dosyasında Şırnaklı maden işçilerinin durumları göz önüne serildi. Beyar Özalp’in Evrensel’de yer alan haberi şöyle:

 

O iple inme sırası oğlunda!

 

Sadece 20 gün içinde kimi gazdan zehirlenerek, kimi göçük altında kalarak yaşamını yitiren 5 Şırnaklı maden işçisinin hikayesi, geride bıraktıkları ve ölümleriyle gündeme gelen çalışma koşulları ne kadar tanıdık. Öyle ki daha Mayıs ayında büyük bir iş katliamına kurban giden 301 maden işçisinden geriye kalan hikâyeler de tıpkı onlarınki gibi. Şırnaklı maden işçileri de tıpkı Soma’daki sınıf kardeşleri gibi, kölece çalışma koşullarının ve yaşamlarını hiçe sayan kâr hırsının kurbanı oldular. Soma’da madenden sağ kurtulan işçiler nasıl ‘Mecburuz yeniden madene girmeye’ diyorduysa ölenlerin henüz madene girmemiş çocukları, kardeşleri de ‘Madene girmekten başka ne yapabiliriz ki’ diyordu. İşte Şırnak’ta da durum bu. Bir yandan kapatılan maden ocaklarının yeniden ama bu kez koşullar düzeltilerek açılmasını isteyen işçiler, diğer taraftan yaşamını yitirenlerin, “Başka iş yok ki! Ben de madene gireceğim’ diyen çocukları.

Şırnak madenlerinde art arda yaşamını yitiren 5 işçiden biri Musa Seven’di. 18 Haziran’da Şırnak’ın Balveren beldesine bağlı Dağkonak köyü yakınlarında bulunan kaçak kömür ocağında meydana gelen göçükte yaşamını yitiren ve arkadaşları tarafından toprağın altından çıkarılan 45 yaşındaki Seven’in 8 çocuğu vardı. O çocuklardan biri henüz 17 yaşındaki Adnan. O da aynı şeyi söylüyor. Babasının ölümünün acısını yaşarken, “Başka bir iş bulamazsam ben de madene ineceğim” diyor.

Babası için kurulan taziye çadırında konuştuğumuz Adnan Seven’in anlattıkları hem Şırnaklı maden işçilerinin çalıştırıldığı kölelik koşullarını gözler önüne seriyor hem de derin bir yoksullukla örülü yaşamlarını sürdürebilmek için ölüm kuyularına inmekten başka yapabilecekleri bir şey olmadığı çaresizliğini.

 

‘Babam maskesiz ve baretsiz çalışıyordu’

 

Babasının çalışma koşullarının çok zor olduğunu anlatarak başlıyor sohbete Adnan Seven. “Babam 20 yıldır madenlerde sigortasız ve hiçbir iş güvenliği olmadan çalışıyordu” diyor. İş koşullarına dair anlattıkları Başbakan Erdoğan’ın Soma’daki maden katliamını meşrulaştırmak isterken örnek verdiği 1800’lü yıllardan daha geri değilse en az onlar kadar kötü. “Burada madenciler yerden 200 metre aşağıya bellerine bağladıkları bir iple iniyor. Aşağıda baretsiz ve maskesiz çalışıyorlar” diyor.

 

‘Zehirlendi ama çalışmaya devam etti’

 

Babasının geçtiğimiz kış madende zehirlendiğini ve ölümden döndüğünü anlatan Adnan Seven, “O olaydan sonra yaklaşık 3 ay madene inmedi. Ancak daha sonra mecburiyetten yine madene indi” diyor.

 

Devlet o köyleri boşaltmasaydı...

 

Babasını tekrar madene inmeye zorlayan şeyin ne olduğunu ondan dinlemek için soruyoruz. O da neredeyse tüm maden işçileri ve aileleri gibi aynı gerçeği hatırlatarak başlıyor söze; Çatışmalı yıllarda askerlerce zorla boşaltılan köylerini terk ettikten sonra geldikleri kent merkezindeki yoksulluk ve çaresizlik. Geçtiğimiz yıl kendileri için yeni bir ev yaptıklarını ve evin borçlarını ödemek için babasının mecburen madene indiğini söylüyor. Birçok maden işçisi gibi kendilerinin de baskılardan dolayı köylerini boşalttıklarını, kent merkezinde tarım ya da yapabilecekleri başka bir iş olmadığını tekrarlıyor hüzünle. “Tek çare madene inmek” diyor.

 

‘Babam bize okumamızı vasiyet etti ama...’

 

Adnan Seven lise son sınıf öğrencisi. Babasının ölümünden sonra ailenin en büyük çocuğu olarak evin geçim yükü de onun omuzlarında olacak. Babasının ölmeden önce kendisine tüm kardeşleriyle birlikte okumayı vasiyet ettiğini söylüyor. Adem’in 7 kardeşi var. Yaşları henüz küçük olan 2’si dışında hepsi okula gidiyor. Bir yandan babasını yitirmiş olmanın acısını, diğer yandan bundan sonra nasıl okuyacakları, nasıl yaşayacaklarının endişesini yaşıyor. “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Babamın borcunu ödeyemeden öldüğü ev dışında hiçbir şeyimiz yok. Artık ben de çalışmak zorundayım” diyor.

 

‘Ben de madenci olmak zorundayım’

 

Ne iş yapacağını sorduğumuzda tanıdık bir cevap veriyor; “Daha bilmiyorum. Ama eğer başka bir iş bulamazsam ben de mecburen madene ineceğim” diyor.

 

‘Babam madenlerde ölen ne ilk ne de son madenci olacak’

 

Şırnak’taki işçi ölümlerinin ardından Valilik geçtiğimiz günlerde kömür ocaklarını kapatmıştı. Adnan da diğer madenciler gibi madenlerin kapatılmasını istemiyor. Ama maden işletmecilerinin istediği gibi değil. Koşullar düzeltilerek açılsın istiyor madenler. “Bu insanlar köylerini boşaltarak geldi. Madenlerde çalışmaktan başka çareleri yok” diyor. Maden işletmecilerinin bu çaresizliklerini kullanarak işçileri ilkel koşullarda çalıştırdıklarını söyleyen Adnan Seven, “Patronlar çaresizliğimizi kullanmasın. İşçiler sigortalı ve güvenlik önlemlerini alınmış bir şekilde çalışsın. Yoksa benim babam madenlerde ölen ilk işçi olmadığı gibi son işçi de olmayacak” diyor.

 

Maden deyince aklıma mezar geliyor

 

Şırnak’ta herkesin gündeminde madenler var bu sıra. Madenlerin kapatılması, ölümler, madenlerdeki koşullar. Yolu madenlerle kesişen, hayatına maden ve maden işçiliği girenlerle konuşuyoruz. Babası eski maden işçisi olan Nujin, maden işçilerinin yaşama tutunabilmek için ölüme gidişlerinin çaresizliğini anlatıyor. Ağabeyi madende çalışan Mehmet ise, her sabah ağabeyi işe giderken yaşanan hüznü, annesinin endişeli gözlerini.

 

‘Bu bebeği ölümden kopararak aldım sana’

 

Üniversiteye hazırlanan Nujin Ayan’ın babası eskiden maden işçisiymiş. Babasının kendisine çocukken aldığını oyuncak bir bebekle ilgili anısını anlatıyor; “Babam madende çalıştığı dönem ilk kazandığı para ile bana oyuncak bebek almıştı. Ben de sevinçten babamın boynuna sarılmıştım. Babam o sırada bir daha asla unutamayacağım şu sözleri söylemişti; “Kızım bu bebeği ölümden kopararak aldım sana.” Babasının bu sözlerinden çok etkilendiğini söyleyen Nujin, “İnsanların kendilerini ve ailelerini yaşatmak için bile bile ölüme gitmeleri ne kadar büyük bir çaresizlik” diyor. Madenlerin kendisine mezarlıkları hatırlattığını söyleyen Nujin, “İşçiler öleceklerini bile bile, çocuklarını, ailelerini yaşatmak için ölüme gidiyor. Sırf yaşayabilmek için ölüm yolculuğuna çıkıyorlar” diyor.

 

Maden mezar olacaksa açılmasın

 

Madenlerin Valilik tarafından kapatılmasına sevindiğini söylüyor Ayan. “Eğer madenler ölüm getirecekse hiçbir zaman açılmasın. Ne zaman güvenli olacaksa o zaman açılsın” diyen Ayan, Soma’daki büyük iş cinayetine getiriyor sözü. “Soma olmasaydı, Şırnak’taki ölümler hiçbir zaman duyulmayacaktı. Burada her zaman ölümlü maden kazaları oluyor ve sadece işçilerin aileleri ile çevrelerindekiler biliyor. Başka kimse duymuyor” diyor.

 

‘Abim madene giderken bütün ev hüzünlenir’

 

Mehmet Gülce zaman zaman madenlerden çıkartılan kömürün nakliyesinde çalışan Şırnaklı bir genç. Ağabeyi ise madende işçi olarak çalışıyor. Ağabeyinin aslında aşçı olduğunu ama iki sene önce işini kaybedince, başka iş bulamadığını ve maden işçisi olduğunu anlatıyor. Mehmet Gülce’nin anlattıkları da Soma’daki maden işçilerinin anlattıklarını hatırlatıyor. “Abim her sabah evden işe gittiğinde evde hüzünlü bir hava oluyor. Hepimiz abimle vedalaşıyoruz. Biliyoruz ki ölümle burun buruna çalışıyor” diyor. Annesinin her gün maden ocaklarına giden ağabeyinin ardından endişeli gözlerle baktığını söyleyen Mehmet Gülce, “Ancak geçimimizi sağlamak için madene inmek dışında bir çare yok. Şırnak halkı köy boşaltmalardan dolayı tarım ve hayvancılıkla uğraşamadı. Tek geçim kaynağı bu oldu” diyor.