Sözcü gazetesinin Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, Şırnak'taki helikopter kazasında şehit olan Tümgeneral Aydoğan Aydın'ın son gününü yazdı. Şehit Tümgeneral Aydın'ın hayatını kaybetmeden 10 gün önce yargılandığı 'FETÖ' davasında beraat ettiğini belirten Sözcü yazarı, tümgeneralin şehit olduğu sabah Şırnak Şehitliği'ne giderek dua okuduğu, komutanlıkta görev yapan erlere maddi yardımda bulunduğunu yazdı.
Saygı Öztürk'ün Sözcü gazetesinin bugünkü (4 Haziran 2017) nüshasında yayımlanan "Aydoğan Paşa’nın veda günü" başlıklı yazısı şöyle:
Onların öyküsü “Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Tümgeneral Aydoğan Aydın vardı. Şırnak'ın Şenoba beldesindeki askeri birlikten 12 arkadaşıyla birlikte helikoptere bindi. Helikopter, havalandıktan 3 dakika sonra düştü. Tümgeneral Aydın ve 12 silah arkadaşı şehit oldu. Türkiye onlar için yandı, onlar için ağladı” diye anlatılmaya başlanacak.
Güneydoğu şehitleri yalnız onlar değil. Sadece geçen yıl, 723 asker, polis ve güvenlik korucusu şehit edildi. Bu yılın ilk 5 ayında 102'si asker, 26'sı polis, 8'i güvenlik korucusu olmak üzere 136 şehidimiz var. Bölücü örgüt, yaz döneminde terörü daha da tırmandırmanın hesabında. Güvenlik güçlerimiz ise yıllar sonra yeniden “ara-bul-yok et” dönemine geçti.
Şırnak bölgesinde operasyonlar aralıksız devam ediyordu. O sabah, Tümgeneral Aydoğan Aydın önce Şırnak Şehitliği'ne gitti. Orada dualar okudu. Mermere kazılmış şehitlerin fotoğrafı onu öylesine duygulandırmıştı ki bazılarına bakıp konuşuyordu. Korumaları onu uzaktan izliyor, ne dediğini de tahmin ediyorlardı. Ayağa kalkmadan önce göz yaşlarını sildi, daha sonra büyük bir üzüntü içinde otomobilinin bulunduğu yere doğru ilerledi.
Makamına geldiğinde 20 zarf istedi. Cebinden çıkardığı paraları özenle ayırıp zarflara yerleştirdi. Zarfların ağzını kapattı. Bazılarının üzerine kurşun kalemle askerlerinin isimlerini yazdı. Onlara biraz daha fazla miktarda para koymuştu. Komutan, isimlerini yazdıklarının dışındaki maddi durumu iyi olmayan askerlere zarfların verilmesini istedi. Bir isteği de kendisinin verdiğinin söylenmemesiydi.
Her zaman yanında olan koruması da komutanıyla beraber helikoptere binecekti. O an yine bir ilginç durum yaşandı. Komutan o askere, “Sen çok yoruldun. Bugün istirahat et. Başka bir arkadaşınız gelsin” dedi. Öyle de yaptılar. Komutan, helikopterle oradan ayrıldığı saatte, zarfları dağıtmakla görevli asker de, Aydoğan Paşa'nın hayrını yerine getirmeye başlamıştı.
Baba Ahmet Aydın, köy enstitüleri geleneğinden gelen emekli bir öğretmendi. Oğlu Aydoğan'ı da Atatürk ilke ve devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, kuruluş felsefesine göre yetiştirdi. Laikliğin asla vazgeçilmezlerimiz arasında olduğuna inandığı için hiçbir dini inanca göre yeni bir şekillenmeyi kabul etmeyen bir anlayıştaydı. Adaletin en yüce değer olduğunu, kul hakkı yenilmeyeceğini o aile çok iyi biliyordu. Baba Ahmet Aydın oğlunu anlatıyordu. Sesi titredi ve sözlerine şöyle devam etti: “Şehit olmadan 3 gün önce konuştuğumuzda, ‘Baba, şunu bilin kursağıma haram lokma asla girmedi, girmeyecek. Askerimizin yaptığı tıraşın da, içtiğim, ısmarladığım çayın da fişlerini toplayıp hepsinin parasını ödüyorum' dedi.”
Baba, o gün söylenenlere pek anlam verememişti. Şimdi, o sözlerin manevi bir çağrı gibi olduğunu düşünüyor. Baba Ahmet Aydın, oğlunun bu sözlerinden çok etkilendi. Gurur da duydu. Darbeyle ilgisi olmamasına rağmen oğlunun gözaltına alınması, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması aileyi çok etkilemişti. 10 gün önce beraat kararı almıştı. Avukatlığını da kardeşi Burcu yapmıştı. Üç gün önceki o konuşmada, baba oğluna şöyle dedi: “Oğlum, çok şükür mahkemeden beraat kararın da çıktı. Sen de yoruldun. Artık emekliye ayrıl.”
Tümgeneral Aydoğan Aydın ise babasına, “Daha ülkemiz için yapacağım çok hizmetler var. Onları yerine getirmeden emekliye ayrılmayı düşünmüyorum. Merak etmeyin beni” dedi. Aydoğan Paşa ve silah arkadaşlarının şehit olmaları ülkemizde her kesimi üzdü, ulusal bütünlüğün adeta simgesi oldu. Ahmet Aydın da şehit babası olarak bundan gurur duydu. Ülkemizin milli birliğe, bütünlüğe ihtiyaç duyduğunu da anlattı. Şırnak'tan, Ankara'ya başsağlığı dileğinde bulunmak için gelenler, aile için çok anlamlıydı. Dün ziyaretçileri arasında Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak da vardı.
Pilot açığı bütün kuvvetlerde ve jandarmada devam ediyor. Güneydoğu'da pilot açığı bulunduğu için, bu açık diğer bölgelerden 15 günlüğüne geçici görevle gönderilen pilotlarla doldurulmaya çalışılıyor. Geçici olarak görevlendirilenlerin de daha önce o bölgede görev yapmış pilotlar olduğunu hatırlatalım.
13 şehidin olduğu kazada da, iki gün önce geçici görevle gelen pilot olduğunu öğreniyorum. Helikopterin takıldığı yüksek gerilim hattının, yeni gelen pilotlar tarafından görülmemiş olabileceği değerlendirildi. Tele çarpmadan önce helikopterde neler yaşandığı da bilinmiyor.
Hatırlatalım, Şenoba'nın karşısı Irak toprakları. Bölücü örgütün Sinaht ve Haftanin kampları bulunuyor. ABD'nin, PKK'nın Suriye uzantısı YPG'ye yaptığı silah ve mühimmat sevkiyatının bir bölümünün PKK'nın elinde olduğu biliniyor. Hava araçlarına karşı alabildiğine etkili olan SA16 füzesi kullanılmış olabilir mi? Buna pek ihtimal verilmese de, Genelkurmay Kaza Kırım Heyeti bunu da araştırıyor.