Hazal Özvarış
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’la, karşılıklı açıklamalarla gerginleşen açlık grevi sürecini konuşmak üzere Meclis’te buluştuk.
“Şunu herkes iyi bilsin; cezaevlerinde başlayan ve şimdi ölüm orucuna dönüşen açlık grevleri bizim çağrımızla sonlanmaz” diyen Sakık, grevcilerin taleplerini şöyle sıralalıyordu:
“1- Anadilde eğitim, 2- Anadilde savunma, 3- İmralı'da uygulanan tecrit politikasının son bulması.”
“Bu ülkede silahlar sustuğu müddetçe Kürt sorunu yok hükmünde sayılıyor. Silahlar konuşunca Kürt sorunu gündeme geliyor” notu düşen Sakık, “Açlık grevleri olmasaydı, anadilde savunma belki bir, iki yıl sonra ancak gündeme gelirdi” dedi.
BDP’nin açlık grevi sürecindeki tavrına dair soru işaretlerini sorguladığımızda Sakık’ın cevabı netti:
“BDP üzerine düşen her türlü şeyi yaptı. Bu noktada vicdanen şunu yapsaydık, eksik kaldı dediğimiz hiçbir şey yok.”
Sakık’la görüştükten bir gün sonra PKK lideri Abdullah Öcalan’ın açıklamaları akşam saatlerinde televizyon ve haber sitelerinde yayımlanmaya başladı.
Öcalan, İmralı’ya gelen kardeşi Mehmet Öcalan’la şu mesajı yolluyordu:
“Ağabeyimin çağrısı şöyle: 'Açlık grevine girenler dışarıdakilerin yapması gereken işi ve sorumluluğu kendi üzerlerine almışlardır. Dışarıdakiler, kendi görev ve sorumluluklarını zaten zor şartlarda olan, hasta olan, dört duvar arasındaki tutsaklara yüklemesinler. Açlık grevi eylem tarzı olarak genel itibariyle doğru bulmamakla birlikte, açlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerin değil dışarısının yapması gerekir. Açlık grevi eylemi çok anlamlıdır. Bu eylem yerini bulmuş ve amacına ulaşmıştır. Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler.”
Öcalan’ın açlık grevinin seyrini değiştiren kritik açıklamasının ardından Sırrı Sakık’la tekrar görüştük. Son gelişme üzerine söyleşinin açlık grevlerinin nasıl sona erebileceğine odaklanan kısmını çıkarmaya karar kıldığımızda Sakık, şu notu düştü:
“Açlık grevleri içeride ölümler yaşanmadan kazasız belasız atlatıldı. Bu konuda emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Öcalan’ın açlık grevi sürecine katkısının büyük olduğunu gördük. Bugün de içeriye karşı gösterdiğimiz hassasiyeti, dışarıdaki ölümlere karşı gösterilmeliyiz. Bunun için diyalog ve müzakerelerin devam etmesi gerekiyor. Özellikle Başbakan’ın ötekileştiren dilden vazgeçmesi ve sorunun çözümüne katkı sunabilecek bir dil kullanmasını diliyoruz; mücadeleden müzakereye geçiş olmalı. Türkiye’de bugüne kadar yapılamayan tek şey bu.”
Sakık, Abdullah Öcalan’ın mesajındaki “dışarıdakilere” yönelik eleştiriyi nasıl yorumladığını sorduğumuzda şu yanıtı verdi:
“Cezaevindeki insanlar bu mücadelenin bedelini en ağır şekilde ödüyorlar. Bu talimatı veren biz değiliz. Bu rolü dışarıdakilerin üstlenmesi gerektiği konusunda Öcalan’la hemfikirim.”
Cuma günü gerçekleştirdiğimiz söyleşinin geri kalan kısmında Orhan Miroğlu hakkında hakkaniyetli bir tavırla “Farklı düşünebilir ama mücadeleye bizim kadar emeği geçmiş biridir” diyen Sırrı Sakık, Miroğlu’nun Taraf için öne sürdüğü “PKK’ya hizmet ediyor” iddiasını “haksız eleştiri” olarak nitelendirdi.
Sakık, ısrarımız üzerine şimdiye kadar susmayı tercih ettiği kardeşi Şemdin Sakık için de, küçük de olsa, bir parantez açmayı kabul etti. Biz de T24 olarak Ergenekon davasında “Deniz” kod adıyla gizli tanık olarak ifade veren Şemdin Sakık’ın kimliğini açıklamasının ardından öne sürdüğü bazı iddiaları sorduk.
Sırrı Sakık’la söyleşimizin ilgili kısmı şöyle:
- Orhan Miroğlu sizin için ne ifade ediyor?
Orhan'la uzun yıllar birlikte mücadele ettik. 2007 seçimlerinde vekilliği hilelerle elinden alınmış bir arkadaşımız kendisi. Farklı düşünebilir, bizi yapıcı şekilde eleştirmeye de hakkı var ama bu kadar keskin bir viraj olmamalıydı diye düşünüyorum. İktidar partisinin methiyeleri hak ettiğini düşünmüyoruz.
- Miroğlu’nun Taraf ve dolayısıyla Ahmet Altan ile Yasemin Çongar'ın PKK'ya hizmet ettiğini söyledi. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?
Bu yapılan haksız bir eleştiridir. Altan ve Çongar bu ülkede uzun zamandır demokrasi mücadelesi veren şahsiyetlerdir. Bu şahsiyetler, Miroğlu'nun bu eleştirilerini hak etmiyor.
- Sizin konuşmaktan imtina ettiğiniz, benzer bir çıkışta bulunan bir isim de...
Hiç sormayın.
- Her zorlu konuda konuşabilen sizin için Şemdin Sakık neden bu kadar büyük bir tabu?
Şemdin Sakık benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Onu konuşmak da, tartışmak da istemiyorum. Zaten istenilen de onunla polemiğe girilmesi ama böyle bir durum söz konusu olmadı, olmayacak.
- Bu konudaki tavrınızın net olduğunu biliyoruz, ancak en azından şu soruyu yanıtlamanız kıymetli; Şemdin Sakık'ın Ergenekon davasındaki tanıklığına siz itibar ediyor musunuz?
Ergenekon tanıklığı dahil Şemdin Sakık’ın söylediği hiçbir şeye itibar etmiyorum. Söylediklerinin ne hukuken, ne de toplumda bir karşılığı vardır. Ergenekon sürecinde Kürt coğrafyasında eli kana bulaşmış onlarca isim var ama bunlara dair ifadelerde tek söz yok; sadece kulaktan dolma bilgiler var. 15 yıldır fiilen cezaevinde olan bir kişi ne söyleyebilir?
1957 Muş doğumlu, 19 kardeşi olan Sırrı Sakık, üniversitede turizm işletmeciliği okuduktan sonra bu alanda işletmecilik yaptı. Cumhuriyet ve Vatan gazetelerinde bir süre muhabirlik de yapan Sakık, 1991’de SHP’nin Halkın Emek Partisi (HEP) adaylarına Güneydoğu Anadolu listelerinde yer vermesiyle milletvekili oldu. 1994’te dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla tutuklanan milletvekilleri arasında yer aldı. Demokrasi Partisi (DEP) ve Demokratik Toplum Partisi (DTP) kurucu üyelerinden oldu. 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde DTP' den, 2011'de de BDP'den Muş Milletvekili olarak seçilen Sakık, aynı zamanda TBMM idare amirleri arasında BDP grubunu temsil ediyor.