Eski HDP milletvekili, yönetmen ve senarist Sırrı Süreyya Önder "Bu dönemi yapmak istesem riyakâr muhafazakârlığı mutlaka irdelemekle işe başlarım. İslami bir yönetim şeklinin fragmanı olsa, ülkeden ilk kaçacak olanlar bunlar" dedi. Önder, "Bu ülkede de siyaseten mahkûm olmakla siyasi iktidarın paydaşı olmak arasındaki mesafe çok kısadır. Yani bugün siyaseten mahkûm olan yarın bu ülkede bakanlık yapabilir” açıklamasını yaptı.
Sırrı Süreyya Önder, Ayşegül Doğan’ın Yıldırım Türker ve Hâle Şerif’le birlikte hazırladığı “İtirazım Var” adlı programına konuk oldu.
12 Eylül darbesinin kendisinden sonraki bütün kötülüklerin anası olduğunu söyleyen Önder, “Hepsi ondan doğdu, ondan cesaret aldı, onun zamanında kurumsallaştı. Baskı ve zulüm arasında dönemsel hiyerarşi kurmak hem zor hem de faydasızdır. Ama şunu söyleyebiliriz, iki dönem hukuksuzluk kulvarında yarışsa ipi beraberce göğüslerler” diye konuştu.
Gezi davasında tutuklanan yapımcı Çiğdem Mater’in çekmediği bir filmden dolayı cezaevine bulunduğunu ifade eden Önder, şöyle devam etti:
Bu dönemi yapmak istesem riyakâr muhafazakârlığı mutlaka irdelemekle işe başlarım. Bu dönemde hakim yapının çözümlemesini buradan yapmazsanız yaptığınız bütün karakterizasyon, karakter yaratma süreçleri eksik kalabilir. Dolayısıyla ikili bir şeyi var. Karşınızda savunduğu şeye inanan bir yapı yok. Mesela karşınızda İslami usul ve esaslara göre bu ülkeyi yönetmek isteyen bir yapı yok. Muhtemelen İslami bir yönetim şeklinin fragmanı olsa, ülkeden ilk kaçacak olanlar bunlar. Bir fragman olsa da görsek ilk terk edecek olan bunlardır. Bir bu boyut var İki bu hukukla ufak ufak oynama biçimi önce mahcup bir şekilde, giderek de pervasızlaşan, biz kendi işimize bakarız noktasına kadar getiren o süreçlere yoğunlaşırdım.
Şimdi sinema demişken, Çiğdem Mater’i anmadan geçmeyeyim. Çiğdem şu an Gezi meselesinde çekmediği bir filmden cezaevinde tutuluyor ve tıpkı geziden dolayı içeri alınan başta Kavala olmak üzere oradaki bütün arkadaşlarımız gibi. Hukuk hiç bu kadar usulen bile olsa gözetilmeyen bir noktada değildi. Bir analoji kurmak gerekirse İstiklal Mahkemesi yargılamalarında önce idamına sonra delillerin tahkikatına kafasına geri dönülmüş bir noktada. Bu itibarla Çiğdem ve Osman başta olmak üzere bütün Gezi’deki tutsak arkadaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.”
Cezaevinin ve cezanın kendisi üzerinde bir yaptırım etkisini bulunmadığını ifade eden Önder,
Cezaevi şey değil benim için, böyle düşünülecek, kaygılanacak bir şey değil. Bu ülkede de siyaseten mahkûm olmakla siyasi iktidarın paydaşı olmak arasındaki mesafe çok kısadır. Yani bugün siyaseten mahkûm olan yarın bu ülkede bakanlık yapabilir. Gerçekten o ara çok kısadır. Onun için siyasi mahkûmiyetleri çok önemsemem. Sadece ülke adına kaygılanıyorum ve bir sürü genç arkadaşımız adına kaygılanıyorum. Sağlığını kaybeden arkadaşlarımız var, bunlar adına kaygılanıyorum. Seçilmiş bir halk temsilcisinin yasama ve temsiliyet görevini yaparken ve bu süreçte sarf ettiği sözler ve yaklaşımlardan dolayı mahkûm edilmesinden ülkem adına derin bir utanç ve üzüntü duyuyorum” şeklinde konuştu.