Sırrı Süreyya Önder: Genelkurmay 'teşekkür' açıklamasını yapmasaydı Ağrı'da ihaleyi askere yıkacaklardı

Sırrı Süreyya Önder: Genelkurmay 'teşekkür' açıklamasını yapmasaydı Ağrı'da ihaleyi askere yıkacaklardı

HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, hükümetle HDP arasında karşılıklı tepkilere yol açan Ağrı saldırısına ilişkin olarak, "Alandaki askerlerin bu duruma zorla itildikleri ve hoşnut olmadıkları bilgisine de ulaştık. Kısa süre sonra Genelkurmay açıklama yapmak zorunda kaldı. Yoksa ihale genelkurmaya yıkılacaktı" dedi. 

"Genelkurmay’ın teşekküründen sonra bile yapılan ‘halk ucundan tutmuştur’ açıklamasıdır" diyen Önder, "İktidarın yaptığı bu açıklama valinin katırlar intihar etti açıklamasından daha az kerih değildir" ifadesini kullandı.

Zaman'ın sorularını yanıtlayan (20 Nisan 2015) Sırrı Süreyya Önder'in açıklamalarından satır başları şöyle:

Geçen hafta Ağrı’daki operasyon ile başladı, önceki gece genel merkezinize silahlı saldırı oldu. HDP seçim barajını geçme sınırına gelmişken neler oluyor?

Süreç Ağrı ile başlamadı aslında. Biraz dikkatlerden kaçtı ama çözüm sürecine yönelik yaklaşım değişikliği Mardin Mazıdağı’ndaki operasyonla başladı. Bu operasyonları devreye sokan akıl, halkın olası reflekslerini görerek plan yaptı. Ama halkın beklentimizin üstünde bir sağduyu ile canlı kalkan olması nedeniyle akamete uğradı. İkinci girişim Roboski’de katırların katledilmesiydi. 500-600 kişilik bir kalabalığın içine askerin ‘üs bölgesi’ dediği bir bölgeden, keskin nişancılar tarafından ateş açıldı. Direk katırlar hedef alındı ve 8 katır öldürüldü. Buradaki hayasızlık, insanların geçim kaynağı olan katırların katledilmesi değil, ardından ‘katırlar intihar etti’ açıklamasının yapılmasıdır. Tüm ümmeti-i Muhammed biliyor ki katırlar orada tek geçim kaynağıdır. Beklediler ki orada halk da askere bir şey yapsın. Biz durumun farkına vardık, bölgeye gittik, ben bizzat bir oyun kurgulandığını çözüm kurulunun tüm üyelerine tanıklı olarak ilettim.

Neye dayanarak bölgede bir oyun kurgulandığını söylüyorsunuz?

Bakın, Ağrı’da Cumhurbaşkanı ve Başbakan ellerine önceden tutuşturulan bilgileri sıcağı sıcağına paylaştılar. Olayın bir iktidar organizasyonu olduğunu gösteren en net veri budur. Neredeyse çatışma meydanından canlı yayın yaptılar.

Evet, Erdoğan çatışmanın sürdüğünü miting meydanında açıkladı.

Ama mızrak çuvala sığmadı ve biz ön aldık. Alandaki askerlerin bu duruma zorla itildikleri ve hoşnut olmadıkları bilgisine de ulaştık. Kısa süre sonra Genelkurmay açıklama yapmak zorunda kaldı. Yoksa ihale genelkurmaya yıkılacaktı. Burada da hayasızca olan, başka bir kavram bulamıyorum maalesef, Genelkurmay’ın teşekküründen sonra bile yapılan ‘halk ucundan tutmuştur’ açıklamasıdır. İktidarın yaptığı bu açıklama valinin katırlar intihar etti açıklamasından daha az kerih değildir.

Devlet kademelerinden gelen çelişkili açıklamaları neye bağlıyorsunuz?

Ağrı’da şöyle bir manzara ortaya çıktı. İktidar bloku Dolmabahçe deklarasyonu ile ortadan ikiye bölünmüş durumda. Bu iki parça da kendi içinde kaç parçaya ayrılıyor bilmiyorum. Kalıcı olmayabilir ama gerçek bir bölünme var. Egemen iktidar bloku fayda temelli bir ittifaktır ve uzlaşma zeminini kolayca bulabilirler.

Kobani eylemlerinde asayişi sağlamak için Öcalan’dan yardım isteyen iktidar, sokakların karışmasını neden istesin? Çatışmalar iktidara oy kazandırır mı?

Allah bir kuluna zeval vermeden önce aklını alırmış. Tek açıklaması bu… Rasyonel akıl devrede olsa, feraset devrede olsa, böyle davranmazlar. Bir de akıllarınca Kobani’den sonra gereken önlemi aldıklarını düşünüyorlar. Kobani’de kabul edilemez boyutlara ulaşan tepkileri önlemek için İç Güvenlik Yasası’nı çıkardılar. Zannediyorlar ki yasa ile tepkileri önleyebilirler. Ama unuttukları bir şey var, işin içinde halk varsa kağıt üzerinde rasyonel görünen planlar irrasyonel çıkar. AKP bunu anlamıyor çünkü bir tarihi, bir hafızası yok. AKP’nin kuruluş felsefesinde bir reddiye vardır ama riyakâr bir reddiye vardır. Kendi iç çatışmaları ayyuka çıkınca bunu görüyoruz. Bakmayın siz AKP’lilerin ‘baldıran zehiri içeriz’ dediklerine. Ayaklarına taş değmedi. Ne bedel ödediler bugüne kadar? Oysa Kürt hareketi çok badireler atlattı. Bölge halkı, İç Güvenlik Yasası’ndan daha şedit neredeyse pogrom yasalarının geçerli olduğu dönemleri yaşadı. Dişiyle tırnağıyla bugünlere getirdiği barış sürecinden geri dönüşe izin verir mi? Biledikleri bu… Dünyanın bütün mazlumları hafızalarıyla var olur, onları o yaşatır. AKP böyle bir hafızadan yoksun.

Eğer bu olaylar planlı ise amaç iktidarın Orta Anadolu’da oy kaybettiğini gösteren anketler olabilir mi?

Olayın arkasında keşke böyle kalabalık bir değerlendirme olsa. Ben bunun bile iyimser bir değerlendirme olduğunu düşünüyorum. Bakın açık konuşayım, bunun arkasında sadece can telaşı, can havli var. Fizikî bir can korkusu değil, elindeki mutlak iktidarın kayıp gitmekte olduğunu görüyor. Onun korkusu ve gerçeği var.

Bizdeki devlet aklı bu teveccühü saha kenarından izlemeyecek anlaşılan…

Hüseyin Avni Ulaş’ın Türkiye’deki muktedir sistem için söylediği çok sevdiğim bir lafı var: ‘Sistem, yukarda becerikli hain, aşağıda muti köleler ister.’ Biz hain muktedir de muti kul da olmadan mücadele edeceğiz, o devlet aklıyla…

Efkan Ala’nın ‘Temenni ederim HDP barajı geçemez.’ açıklaması iktidarın çözüm sürecini sürdürmeye pek de niyetli olmadığı anlamına gelmiyor mu?

Bir siyasetçi için çok riskli bir değerlendirme olacak ama ben muhataplarımız içinde Efkan Bey’i ayrı bir yere koyarım. Meseleyi en iyi anlayanlardan biri olarak görüyorum. Umarım barajı aşamaz dese de öyle görüyoruz. Baştaki söylediğimiz can havli meselesine dönüyoruz yine. Efkan Bey düşünseydi HDP barajın altında kalırlarsa bu bütün ülkeyi, başta kendileri olmak üzere zor duruma sokar.

İktidar kontrollü bir gerginliği, hatta çatışmayı göze almışsa?..

Bu nasıl göze alınır? Bunun bedeli çatışmadır, insan canıdır.

Ala’nın açıklamaları süreçle ilgili şüpheleri artırmıyor mu?

Süreçle ilgili kuşkuyu artıran bu demeçten daha vahim gelişmeler var. İç Güvenlik Yasası, süreci sabote etmek için çıkarılan bir pratiktir. Bu yasa bizim ısrarımız olmasa bu süreci fiilen bitirmek üzere atılmış bir adımdır. Ama biz bu hamleyi de boşa çıkardık. Çünkü bizim için sadece yukarıdan tesis edilecek bir barışın mühendislikten başka bir anlamı yok. Önemli ama bir mütemmim cüzü var, o da tabanda bu barışı sağlamaktır. Hükümetten doğan bu boşluğu toplumdaki aklıselim ve irfan sahibi kesimler doldurdu. Birçok toplum kesimi, ‘bu süreci bırakmayın’ mesajı verdi. Bizim açımızdan muhatap artık tüm Türkiye’dir. Hükümet bundan bir hayır devşirmek istiyorsa üzerine düşeni yapacak.

Yani iktidar sorumluluğu Kürt tarafına yıkamadığı için mi sürece devam ediyor?

Fotoğrafın adı tastamam budur. Üstelik kabullenemediğimiz riyakar yaklaşımlar dillendiriliyor iktidara yakın kalemler tarafından. ‘Ya işte seçim dönemidir’ filan diye ifşa ediyorlar.  Bu kabul edilemez. Olup bitenden rahatsız olan, irfan sahibi, hamiyet ehli insanlar var partide. Evet, AK Parti bir koalisyon ama ben bir şer koalisyonu olarak görmüyorum. Bu sıkıştırma politikasına en büyük tepki kendi içinden gelecektir. Dar bir zümrenin istikbal hesabı için böyle bir vebali kimse omuzlayamaz. Bunun çok alameti de belirmeye başladı zaten.

 

'Oy kaybının nedeni çözüm süreci değil, yolsuzluk'

 

Mardin, Roboski ve Ağrı’da yaşanan iktidar kaynaklı bir kışkırtma ise hedef yeniden çatışma sürecinin başlaması mı?

İktidar burada bloku yanlış bir değerlendirmeden yola çıkıyor. İktidarın oy kaybettiğini artık işitme engelli sultan bile biliyor. Ama iktidar sebebini yanlış yerde arıyor. Neden biliyor musunuz? Bugün partinin kurucusunun dile getirdiği şirket metaforu AKP’de cisim bulmuş durumdadır. Aslında karşımızda bir parti yok, bir şirket ve onun hissedarları ve CEO’su var. Bu kâr paylaşımda niza çıkınca çarşı karıştı, hisseler tepetaklak oldu. Şunu söylemek istiyorum. İktidar, kaybettikleri oyu bütün bu yolsuzluklara uğursuzluklara bağlamak yerine çözüm sürecine bağladı. Oysa ellerinde kalan oyun büyük kısmının nedeni çözüm sürecidir. Verili siyaset için veri ve onu yorumlayacak akıl lazım. Bu olmadığı için ‘Ne yapalım Kürt’e yüklenelim’ dediler. Bu ülkede devlet, siyaset zaten tüm yakın tarih boyunca hep iç çatışmalarını Kürt’e ihraç ederek kompanse etti.

 

'İktidar, muhalefete nefes alacak alan bırakmadı'

 

Nedir sizi bu seçimde popüler yapan?

Eskiler ‘Hubb-u Ali mi, buğz-u Muaviye mi?’ derlerdi. Bu seçim biraz böyle bir seçim… Hepsi makbulümüzdür, kabulümüzdür.  Yani ser çava, başımız üstüne… Kürt partilerinde âbâd olan bir tane insan yoktur ama hayatını, yakınlarını kaybeden birçok insan var. Bir Meclis grubunda kâğıt-kalem aldık ve hesap yaptık. 25 vekil toplam 117 yıl hapis yatmışız.  Bu partinin gerisinde böyle bir bedel var. Öte yandan hükümet özgürlük alanlarını, yok ondan da vazgeçtim nefes alma alanlarını o kadar daralttı ki, insanlara nefes aldırabilecek bir auraya ihtiyaç hasıl oldu. HDP bu bu insanlara zemin sağlamaya başladı. Birbirimizi daraltmadan dindar, Alevi sol, sosyalist başka inançlar ve halkların temsiliyeti var bizde. Hükümetin buraya ittiği insanlar var. CHP ve MHP, iktidarın işini kolaylaştırmaktan başka bir şey yapmıyor. O kadar ki iktidar üyeleri yer yer pervasızca ‘Sizin gibi muhalefete can kurban’ bile diyorlar.  İnsanlar eski ağza yeni taam niteliğinde bir yeniliği HDP’de gördü. Buna tam yetkin miyiz, hayır değiliz. Biz de öğreniyoruz. Lenin’in bir lafı var, canı rahmet istedi, (kahkahalar atıyor) aynen böyle yaz, Allah amelince rahmet eylesin. Diyor ki: ‘Bir hatayı büyütmek istiyorsanız onda ısrar edin.’ Biz hatamızda ısrar etmemeyi biliyoruz.