Muzaffer Kuşhan'ın zayıflama kampında geçen hafta 19 yaşında bir genç kız öldü: Dila Kurt. Dila fazla kilolarından kurtulmak için girdi kampa. 45 gün sonra 15 kilo zayıflamış olarak çıktığında, ölüydü...
Türkiye'de kadınlarda obezite daha fazlaEge Üniversitesi'nde obezite okulu açıldı‘Türkiye’de sağlıklı zayıflama merkezi yok’ diyen Prof. Dr. Ziya Mocan, Star gazetesine verdiği röportajda uyarıyor: Şişmanları rahat bırakın. 19 yaşında bir genç kızın zayıflamak isterken ölmesi, doğru beslenme ve doğru zayıflamanın hayati önemde olduğunu bir kez daha gösterdi. Prof. Dr. Mocan ‘Obezite tedavisi zor bir hastalıktır. Hasta kampa değil mutlaka uzman hekime gitmeli’ diyor
Obez kime denir? Vücutta fazla yağ kitlesi birikmesidir obezite. Bir, genel obezite, bir de göbek, kalça ya da bacaklarda görülen lokal obezite vardır. Obezite bir hastalıklar kompleksidir. Hastaların yüzde 80’i fark etmediği için hastalıklar gizli kalır.
Vücut hastalık sinyali vermiyorsa hasta nasıl bilecek durumunu? Aşırı kilolu ise bir uzmana giderek vücut kitle endeksine baktırması lazım. Yöntem basittir; kilo, boyun metrekaresine bölünür. 100 kiloluk birinin boyu 2 metreyse; 100:4=25, vücut kitle endeksi 25’tir. Obezite olması için 30’un, aşırı obezite için 40’ın üzerinde olması lazım. Genel görünümü normal ama mesela haşmetli bir göbeği var. Bu kişi obez midir, değil midir? Göbek konusunda konsensus yok. Türk ölçüleriyle Amerikan ölçüleri birbirine uymaz. Akdeniz ırkında erkekler daha göbeklidir. Onun için kadınlarda 88 cm, erkeklerde 102 cm üstü bel kalınlığı lokal obezite olarak kabul edilir.
Obezite bir hastalıktır Her şişman obez midir? Hayır. Şişmanlıkta hastalık yok ama obezitede aşırı kilo ve hastalıklar var. Dünyada tedavisi en zor hastalık, kanserden sonra obezite. Süreklilik ister, her an komplikasyon çıkabilir çünkü. O yüzden sürekli kontrol gerektirir.
Pek çok zayıflama merkezi var ama sağlıklı yapılıyor mu bu iş burada? Hayır. Hastalar şu merkezde bilimsel ve sağlıklı bir şekilde zayıflatılıyor, diyebileceğim bir merkez yok maalesef. Ama bu işin bir piyasası var ve birkaç marka ismin etrafında dönüyor her şey. Hiçbir şey yedirtmedikleri halde çok da pahalılar üstelik! Şunu söyleyebilirim: Obez hastalar tam hedefli yerlere değil uzman hekime gitmeli, tekrar ediyorum bu bir hastalık. Hekim hastanın iç organlarını taramalı, tahliller yapmalı ve durumuna göre diyetisyene yönlendirmeli. Herkese aynı diyeti veremezsiniz. Birinin ürik asidi yüksektir, diğerinin karaciğerinde sorun vardır, biri zeytin sevmez... Aç mı kalacak bu kişiler? Hastayı spora da hekim yönlendirmeli. Aşırı kilolu birine ‘git koş’ denmez. Kalp krizi geçirebilir, eklemleri haşat olur, kıkırdak ezilir. O yüzden biz koşu değil yüzme ya da yer hareketleri veriyoruz. Yürüme de kısıtlı.
‘İğrenç manda’ denir mi hiç? Zayıflamayı sağlayan irade mi? Evet ama hekim ve aile de önemli. Bu üçgen iyi kurulmalı yoksa olmaz.
Hastanın iradesini güçlendirmek için kışkırtıcı konuşmak bir yöntem midir? Mesela Kuşhan’ın hastalara ‘iğrenç mandalar’ dediğini okudum. Dediğini sanmam ama dediyse kesinlikle yanlış. Böyle onur kırıcı sıfatlar hastaları depresyona sokar. Karakterleri icabı zaten çok alınganlar. Biraz yüksek sesle konuşmak bile ağlamalarına sebep olabiliyor. Bu tip sözler hastanın içine kapanmasına ve o sentetik ortamda 5 kilo verse de çıktığında daha fazlasını almasına yol açar.
Haftada kaç kilo vermek sağlıklı? İdeali 1 kilo. Ama şahsın kilosu sağlığını tehdit ediyorsa 2 kilo da verebilir.
Tedavide başarı oranınız ne? Yüzde 95. Ama hastanın haftada bir bize gelmesi, tedavinin bir yıl sürmesi gerekiyor. Hala sonuç alınamamışsa o zaman mideye balon ya da kelepçe takılması için cerrahiye yönlendiriyoruz.
Riskli bir yöntem değil mi bu? Bıçak sırtı bir durum zaten ama kişi için hayati tehlike varsa, medikal tedavi sonuç vermemişse, hasta sağlığı için bu daha uygunsa cerrahiye yönlendiriyoruz.
Kilo verince deri toparlanıyor mu? Büyük kilolarda toparlanamıyor ama uygun kültürfiziklerle sarkma minimale inebiliyor. Genelde kol bacak ve karında sarkma oluyor. O zaman cildin gerilmesi için hastayı estetik cerrahiye yolluyoruz.
Yağ aldırmak çok mu sağlıksız? Tamamen sağlıksız. Büyük komplikasyonlara yol açabiliyor. Çok büyük yağ alımında kötüsü de olabiliyor. ‘Yağ aldırdı öldü’ haberlerini herkes okumuştur.
Nedeni ne obezitenin, genetik mi, yanlış beslenme mi? Yoksa bu iki şey birbirini mi tetikliyor? Üçüncüsü. 80 civarında obezite geni var ve sayıları gün geçtikçe artıyor ama obezitenin ne kadarı genetik, ne kadarı beslenmeden, henüz saptanmış değil.
Üstelik obezite yaygınlaşıyor... 1980’lerde yüzde 14 buçuk oranında rastlanırken 2000’lerde bu oran yüzde 30 buçuğa çıktı. Kadınlarda daha çok görülüyor, çocuklarda da gittikçe artıyor.
Hadi biraz hareket lütfen Sebebi ne bu artışın? Yaşadığımız modern hayatın bir sonucu bu. Daha çok enerji alıyor azını harcıyoruz. Yakın mesafelere bile araba ile gidiyoruz. Merdiven çıkmıyoruz, bilgisayar, televizyon başında saatlerce hareketsiz oturuyoruz, evlerimiz uzaktan kumandalarla dolu. Spor yapmıyoruz.
Çevre ve hava kirliliğinin, hormonlu gıdaların rolü yok mu bu artışta? Tabi var. Bu konuda yapılan ilginç çalışmalar var. Mesela ekonomik refah seviyesi yüksek ülkelerde obezite, daha fakir olan gruplarda daha çok görülmüş. Refah seviyesi daha düşük olan ülkelerde ise -Türkiye gibi- daha zengin olan grupta obezite daha fazla görülmüş. Bir diğer çalışma da şu: Colorado’da yaşayan, genetik şifresine obezite geni hakim olan bir grubu ikiye ayırıp bir kısmını Meksika dağlarına çıkarmışlar, daha da yükseğe. Bu kişiler hızla kilo vermiş. Nedeni hareket. Alçaklarda yaşayanların hareketleri sıcaktan ötürü daha yavaştır. Yükseklerde yaşayanların ise fizik aktiviteleri daha fazladır.
En obez toplum Amerikan toplumu mu dünyada? Hayır. Avrupa’nın doğusu, Rusya’nın batısındaki ülkelerde daha yaygın. Nedenini hamburger tipi daha fazla enerji verecek yağlı yiyeceklere bağlıyoruz.
Aman dikkat Türkiye! Türkler için durum ne? Ortalarda Türkiye. Akdeniz ülkesi olduğu için şanslı ama bunun ne kadar farkında? Coğrafyanın sunduğu bunca güzel meyve sebzeye rağmen hazır yiyeceklere, meyve sularına yöneliyoruz. O nedenle de obetizite artıyor Türkiye’de. Bunda hareketsiz bir toplum olmamız da etkili tabi. Tıpkı Amerika gibi. Halbuki Avrupa’da her yaştan insan yürüyor koşuyor bisiklete biniyor. Devlet de spora önem vermiyor. Yurt dışında sporcu çocuklara okullarda öncelik, kolaylık sağlanıyor. Biz de ise beden dersi rapor alınıp asılacak bir ders olarak görülüyor.
Amerika devlet olarak obeziteyle mücadele için fast foodlara yönelik bir takım politikalar uyguluyor. Türkiye’de de devletin bu tür bir sorumluluğu yok mu? Ne yapılabilir? Dünya Sağlık Teşkilatı gelişmekte olan gençlerde obeziteyle savaşmanın çeşitli yollarını arıyor, tedbirler öneriyor. Türkiye de bu teşkilatın tedbirlerini alırsa bu konuda büyük ilerleme olur.
Sakın ola ‘yedin yedin böyle oldun’ demeyin ‘Su içsem yarıyor’ lafı komiğe kaçan bir klişe ama tıbben ne kadar doğru? Eğer o kişinin metabolizması yavaş çalışıyorsa doğru bir laf olabilir.
Genelde şişmanlara yönelik ‘yersen işte böyle olursun’ gibi kınayan bir bakış; yakın çevre, mahalle, medya, modadan örülü yoğun bir baskı var. Onları rahat bırakın, diyelim mi buradan? Diyelim çünkü kilolu şahıslar zaten içe dönük ve çok hassastırlar. Hemen alınırlar. Kişi kendiliğinden böyle olmamıştır zaten, bir şekilde çevre yapmıştır bunu. Kişi çevresel psikolojik travmaya maruz kalmaktadır. Bunun kırılması gerek. Başta bir hastalığı nasıl doğal karşılıyorsak obeziteyi de öyle karşılamalıyız. ‘Zevkinden yedi yedi şişmanladı, ha ha’ dememek, bilakis yakın davranmak gerekiyor.
Az ve sık yersen her şeyi yiyebilirsin Hormonlu yiyecekler, dondurulmuş gıdalar.. Beslenirken zehirleniyor muyuz aslında? Çıplak gerçeği söyleyin lütfen! Tablo o kadar vahim değil. Var olan tehlikeyi de basit tedbirlerle bertaraf edebiliriz: Sağlıklı doğal gıda varken hazır gıda yenmesin. Türkiye’nin en büyük sorunu kontrolsüz kullanılan tarım ilaçları. Organikler hariç yetiştirilen her gıda ilaçlanıyor. Bunların iyi temizlenmesi lazım. Ama bu tarım ilaçları da yağda eriyen ilaçlar ve suda erimiyorlar.
Yıkayınca çıkmaz mı? Domates, elma gibi meyvelerde ilacın çok azı atılıyor. O yüzden kabuğunu soyalım. Üzümleri sirkeli suda bekletip sonra yıkayalım. Karnabahar gibi ilacı emen yağlı gıdaları suda bekletelim.
Sanki beslenmenin de modası var. Uzmanlar sürekli değişen sihirli formüller öneriyor. Kafamız karıştı. Ne yapalım? Sakın aç kalmayalım. Az ve sık yiyelim, her gıdadan uygun miktarda alalım. Şeker un ve tuzdan uzak duralım Taze meyve-sebze yiyelim.
Kadın bir tombul bir sıska Kadınlar üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan, 90-60-90’lık evrensel bir güzellik ölçüsü var. Her ırk, coğrafya ve iklimde geçerli olabilir mi bu? Mümkün değil. Farklı ırklardaki kadınlar aynı ölçüde olamaz. Bu bir moda zaten. Haklısınız, o ölçü değişti, şimdi idealize edilen; dar kalça, düz göğüs, oğlan çocuğu fiziği yani. Mankenler bile zorda. Açlıktan ölen manken bile oldu! Çok sağlıksız bir durum bu ve özellikle genç kızlar zayıf olmayı bir erdem zannettiği için ciddi sorunlar çıkıyor. Sıfır bedene ulaşma düşüncesi anoraksiya nevroza dediğimiz hastalığa neden oluyor. Yediklerini çıkartıyorlar. Ama artık yurt dışında çok ince beden modası yasaklandı. Türkiye de dışarıdan çok etkilendiği için burada da kırılacaktır bu.
İkonlarda, eski resim ve fotoğraflarda tombul denilecek kadınlar ‘güzel’ olarak tanımlanmış. 1. ve 2. Dünya Savaşının kıtlık yıllarındaki zorunlu zayıflık yeni güzellik algısını anlayışını belirlemiş. Kadın güzelliğinin bu kadar değişken olmasının sağlık üzerindeki etkisi ne? Bir kadın ne kadar kilolu ya da ne kadar zayıfsa sağlığı o kadar risk altındadır, bunun bilinmesi gerekiyor. Bu bir bilinç ve kültür olayı. Dış görüntü elbette önemli ama mühim olan beyindir. Güzellik yeniden tanımlanmalı ve temel belirleyen estetik değil sağlık olmalı.