'Sistemde reforma partilerimizden başlayalım, AKP adaylarını programında yazdığı gibi lider seçmesin!'

'Sistemde reforma partilerimizden başlayalım, AKP adaylarını programında yazdığı gibi lider seçmesin!'

Başkanlık sistemi tartışmalarına değinen Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol, “Türkiye'yi sistem arayan, getireceği sistemin başarılı olup olmayacağı da belirsiz bir ülke durumuna sokmayalım; ekonomiye de çok zarar verir” dedi.

Taha Akyol, “Reforma çok daha kolay yerlerden, kendi partilerimizden başlayalım: Yürütme yasamayı ‘sürü’ haline getirmesin diyorsak, milletvekili adaylarını lider ve çevresi tayin etmesin, önseçimle tabanda belirlensin... AK Parti'nin tüzük ve programında bu hüküm var ama uygulanmıyor” görüşünü dile getirdi.

Akyol, yazısında “Unutmayalım; demokrasilerde sandık tek değil, ikidir: Biri milletin önüne konulan sandık, öbürü aday belirlemek için partilerin içine konulan sandık. Bu ikinci sandığı raftan indirirsek partilerin kurumlaşması, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve hata kamu kurumlarının rasyonel işleyişi bile güçlenir” ifadelerini kullandı.

Taha Akyol’un Hürriyet gazetesinin bugünkü (5 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, “İkinci sandık” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘İkinci sandık’

 

Burhan Kuzu daha ortada AK Parti yokken başkanlık sistemini savunurdu.

Ömrü boyunca başkanlık sistemi aklına gelmemiş fakat partili olunca başkanlık sisteminin ateşli savunucusu olmuş hukukçulardan değildir.

Dün Hürriyet'te Ahmet Hakan'a yaptığı açıklamalara da fazla bir teorik itirazım yoktur. İtirazım metotla ilgilidir. Malum, metot teorik içerikten daha önemlidir.

Metot dediğim şu:

Bir, ABD'de ve kâğıt üzerinde güzel görünen başkanlık sistemi, bizde nasıl işler?

İki, bize getirilmek istenen başkanlık sistemi öyle bir sistem mi?

 

'Parti'nin önemi

 

Prof. Burhan Kuzu, "Her Yönüyle Başkanlık Sistemi" kitabında, ABD'de başarılı olan başkanlık sisteminin, güney Amerika'da niye diktatörlüklere dönüştüğünü çok iyi anlatır. Bunun en önemli sebeplerinden biri partilerin yapısı ve siyasi kültürün farklı olmasıdır.

Liberal ve bireyleşmiş Amerika'da partiler gevşek, lidersiz ve eyaletlere göre yapılanmıştır. Partide dayanışma vardır fakat emir-kumanda işlemez. Bunu belirten Kuzu, Latin 1990'lara kadarki Güney Amerika partilerini şöyle anlatıyor:

"Bir Güney Amerika partisi, bir Kuzey Amerika partisinden bütünüyle farklıdır. Güney Amerika'da parti, temelde, bir adamın çevresinde toplanmış ve kendini bütünüyle ona hizmet etmeye adamış bir 'chens'ler topluluğu; sözün kısası, gerçek bir partiden ziyade bir 'klan'dır." (s.107)

Madem başkanlık sistemi bu tür partiler elinde otoriter bir sisteme dönüşüyor, bizde durum nasıldır?

Buradan başlamak gerekmiyor mu?

 

Kurumlaşmamış partiler

 

Ülke TV'de Elif Çakır'ın programında, Sayın Kuzu'ya bu satırlarını okuyarak sormuştum. Cevabı, bizde yasama organının durumunu anlatırken Ahmet Hakan'a da söylediği gibiydi:

"Sürü psikolojisi. Grup başkan vekili parmağını kaldırıyorsa kaldırıyor, indiriyorsa indiriyor."

Siyaset biliminin büyük isimlerinden İtalyan LaPalombara, gelişmekte olan ülkelerde partiler ikide bir kapatılan partilerin kurumlaşmadığını, etnik ve dini kimliklerin parti gibi işlemeye başladığını yazmıştı, hem de 1996'da!

Askerlerin parti kapatmasının ne büyük kötülük olduğunu görüyor musunuz?

İşte Türkiye: 1960'tan beri kurumlaşamayan partiler batıp çıkıyor, karizmatik liderlerin etrafında, onun mutlak hâkimiyeti altında partiler oluyor.

Kuzu da kabul ediyor; partiler kendi içinde nasıl işliyorsa, "Başkanlık" da öyle işliyor. Kurumlaşmamış partilerle başkanlık sistemi kuvvetler ayrılığı getirmez. Nitekim...

 

Parti reformu

 

Metot bakımından ikincisi, getirilmek istenin sistemin niteliğini, AKP'nin Uzlaşma Komisyonu'na verdiği taslakta görmek mümkündür: Başkan'a aşırı yetkiler verilirken, Amerikan sisteminde başkanı frenleyen mekanizmalar hayli budanmıştır!

Herhalde istenen, "Zavallı Obama" sistemi değildir!

Diyorum ki, Türkiye'yi sistem arayan, getireceği sistemin başarılı olup olmayacağı da belirsiz bir ülke durumuna sokmayalım; ekonomiye de çok zarar verir.

Reforma çok daha kolay yerlerden, kendi partilerimizden başlayalım: Yürütme yasamayı "sürü" haline getirmesin diyorsak, milletvekili adaylarını lider ve çevresi tayin etmesin, önseçimle tabanda belirlensin... AK Parti'nin tüzük ve programında bu hüküm var ama uygulanmıyor.

Unutmayalım; demokrasilerde sandık tek değil, ikidir: Biri milletin önüne konulan sandık, öbürü aday belirlemek için partilerin içine konulan sandık.

Bu ikinci sandığı raftan indirirsek partilerin kurumlaşması, kuvvetler ayrılığı ilkesi ve hata kamu kurumlarının rasyonel işleyişi bile güçlenir.