T24 -
Toplumsal Bellek Platformu, Perşembe günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne 1948’den bugüne kadar işlenmiş organize, siyasi cinayetlerin araştırılması amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için dilekçe verecekler.Can Dündar'ın, Milliyet gazetesinde bugün (8 Şubat 2010) yayımlanan yazısı şöyle:Bazen bir jest, binlerce sözden, sözcükten daha etkili olabiliyor. Nükhet İpekçi’nin bir gece yayınında eski bir torbadan, kanlı bir gömlek çıkarıp göğsüne bastırması, sanki milyonlarca yürekte kaybolduğu sanılan bir vicdan azabını uyandırdı.“Ben bunca sene bu gömleğe dokundum; bu acıyla yüzleştim” diyordu Nükhet İpekçi ve dönüp ekrandan kendisini izleyenlere sesleniyordu sanki:“Şimdi sıra sizde... Siz de yüzleşin.”Kederlenmek yetmezO gece yayından sonra ikimizin telefonları da susmak bilmedi. Herkes kederini dile getiriyordu.Nükhet İpekçi ise hepsine aynı şeyi söylüyordu:“Acıya ortak olmak iyi de, bize daha fazlası lazım.”Nihayet gece yarısından sonra telefonlar kesildiğinde bu acıları nasıl umuda dönüştürebileceğimizi konuştuk.“Her ailenin kendi torbasını açması” mı?“Katillerin yeniden yargılanması” mı?Yeni bir “1 dakika karanlık” kampanyası mı?Bütün öneriler içinde en iyisi, Meclis’in kapısını çalmak ve onları bu karanlığı aydınlatmaya zorlamak gibi görünüyordu.Aileler buluşuyorErtesi gün, Savcı Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz’ü ağırladık programda... O da tiyatro sanatçısı kızı Bengi ve yine 70’lerde katledilen devrimci yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan’la birlikte geldi.Onlarla da konuştuk Meclis önerisini...Diğer ailelere de danışma ihtiyacı doğdu.“Aileler” geçen yılki babalar gününde yapılan “Benim Babam Bir Kahramandı” etkinliğinden beri “Toplumsal Bellek Platformu” (Bkz:
www.toplumsalbellekplat-formu.com) adı altında bir aradaydı.Geçen cuma İstanbul’da bir tiyatro salonunda toplandılar.1940’lardan günümüze Türkiye’yi ışıtmış ve bunun bedelini canıyla ödemiş pek çok aydının ailesi oradaydı.Filiz Ali, belki de bu kanlı zincirin ilk halkasında katledilen babası Sabahattin Ali’yi temsilen gelmişti.Orhan ve Arat Dink, zincirin son olmasını ümit ettiğimiz halkasıydı.Özgür ve Özge Mumcu, bu cinayetlerin aydınlatılması için çok çabalamış babalarından bayrağı devralmış gibiydiler.Katılımcıların taşıdığı “Emeç”, “Cebenoyan”, “Öz” soyadları, kimleri yitirdiğimize dair belgeler gibiydi.Derya Sazak, onlara hep destek vermiş bir gazeteci olarak oradaydı; avukat Engin Cinmen, Susurluk’taki aydınlık kampanyasının deneyimini aktardı.Aysan’lar, Tütengil’ler, Yurdakul’lar, Gültekin’ler, Erdost’lar, Göktepe’ler, Çimen’ler, Anter’ler, Dursun’lar, Türkler’ler, Kışlalı’lar ve daha niceleri aileye dahildi.Perşembe Ankara’daİşte o toplantıdan, Toplumsal Bellek Platformu’nun, 11 Şubat günü Ankara’ya, Meclis’e gitmesi kararı çıktı.“Hâlâ gizli tutulan güçlerin haince saldırıları neticesinde yakınlarını kaybedenler”, bugün Hrant Dink’in duruşmasında dayanışma sergileyecek.Ardından da perşembe günü Ankara’ya hareket edecekler.Özge Mumcu’nun deyişiyle “boğazlarında yumru, dillerinde acı sitem, yüreklerinde haksızlığa karşı ateşle; babalarının, eşlerinin adını, umudu gösteren birer yıldız gibi taşıyarak” Meclis’e gidecekler. Meclis Başkanı ve Başkanvekillerine “1948’den bugüne kadar işlenmiş organize, siyasi cinayetlerin araştırılması” amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması için dilekçe verecekler.Araştırılan, hepimizin mazisi ve aslında istikbali olacak.