T24 - Türkiye'de yargının siyasi davalar ve cinsel davalar karşısındaki ''farklı'' tutumu bir kez daha gözler önüne serildi. Aylar önce kamuoyunda ''taş atan çocuklar'' olarak anılan gençler hakkında tam 11 yıl hapis cezası verilirken; 26 yaşındaki N.Ç'ye tecavüz eden 26 kişi için 4 yıl 2 ay ceza verilmesi bunun en tartışmasız örneklerinden biri oldu. Yargının bu içler acısı durumunun bir başka örneği ise KCK davasıyla ortaya çıktı. Tecavüzcülere en alt sınırdan ceza verilirken, Diyarbakır'da görülen ''ana'' KCK davasında yıllardır tahliye yokl! Üstelik tutuklu yargılananlar arasına silahtan ve savaştan nefret ettiklerini her platformda dile getiren Ayşe Bertkay, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gibi aydınlar da var... Baskın Oran'ın Radikal gazetesinde yer alan haberi şöyle: Subayından muhtarına Mardin'in 26 ''saygıdeğer'' sakininin hastanelik etmecesine 13'lük NÇ'ye tecavüzü. Mardin mahkemesinin ''zorlamayla değil, rızayla tecavüz etmişlerdir' demesi.Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin buna katılması. Hepsi birden, galiba herkese biraz fazla geldi.Oysa geçmiş kararları bilselerdi, hiç şaşırmazlardı. Her şey yazıldığı için ben burdan meseleye biraz daha geniş bakmak istiyorum. Yargının ve özellikle de Yargıtay'ın siyasal ve cinsel davalardaki tutumunu ele alınca şu ortaya çıkıyor... Bu iki dava arasında fevkalade çarpıcı bir fark ve ortak nokta var. Fark: Türk yargısı siyasal davalarda sanıklara ne kadar katı davranıyor ve cezaları ne kadar en üst sınırdan veriyorsa, cinsel davalarda sanıklara bir o kadar yumuşak davranıyorve cezaları enalt sınırdan veriyor. Ortak nokta: Her ikisinde de Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmeleri görmezden gelmesi ve inanılmaz bir tutucu erkek egemen zihniyet sergilemesi. Siyasal davalara çok sert! N:Ç'ye tecavüz eedenlere 4 yıl 2 ay ceza veren Türk yargısı, bomba değil taş atanlara tam 11 yıl veriyor. Hem e yakalandıklarında ''faniları terli'' gibi ''kanıt''larla. Daha geçenlerde Ayşe Bertkay, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu gibi silahı sadece polisin belinde görmüş, silahtan iğrenen aydınlar KCK davasında tutuklandı. Diyarbakır ana KCK davasonda yıllardır tahliye yok, çünkü Anayasa Md. 90/5'in güvencesi altındaki Lozan 39/5'in açık hükmüne rağmen Kürtçe sözlü savunma yasak; ifadelere geçilemedi. Hakkari Mahkemesi Kürtçe savunmaya izin verince Adalet Bakanblığı Yargıtay'a yazılı olarak başvuruyor o da Kürtçe savunma yolunu kapatıyor... (G. Tahincioğlu Milliyet, 07.11.11) Bu konuda benzer o karar o kadar çok ki, ben yazacak olsam siz okuyacak zaman bulamazsınız. Cinsel davalarda çok yumuşak Adam kadının boynuna eşarbı bağlayıp tecavüz ediyor. Yargıtay 5. Ceza dairesi ''Bağırıp yardım çağırmadığı için rızası vardır, şiddet yoktur'' diyor. 11 Ağır Ceza Mahkemesi karısı öldüren adama, ''kadın kot pantolon giymiş, tanımadığı adama cilveli şekilde saat sorarak adamı tahrik etmiştir'' gerekçesiyle müebbet verip 24 yıla indiriyor. Sonra adam pişmandır diye 20 yıla indiriyor. Adam kızına tecavüz ediyor, Yargıtay Genel Kurulu şöyle diyor: Rızaya dayanan cinsi münasevbet suçu vardır... Uluslararası sözleşmeler Çocuk konusunda çok önemli uluslararası sözleşmeler var; onlar ne oluyor? Mesela, Türkiye'nin 10.09.11'de onayarak iç hukuk yaptığı Avrupa Konseyi Çocukkların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi 18 yaş altı olarak tanımladığı çocuğun yargı aşamasında uzaklaştırlmasını öngörüyor. Ama yargımız bunları gözardı ediyor... Varsa yoksa TCK'yı biliyor ve gelip işin şu özetine varıyor: Çocuk ortalığı birbirine katmadıysa rızası var demektir ve artık kötü çocuk olmuştur. Sonuç: Ben bütün bunlara ''razı'' olacağım da , kanıma dokunan başka bir şey var; 1) Yargıtay bizi yazılı açıklama yağıp tehdit ediyor: (Daha fazla yorum yapılması adil yargılama ilkelerini zedeleyeceği değerlendirilmiştir) Son kelimesi Genelkurmay e-muhtırasına uygun bu cümlenin tercimesi: Bizi eleştirmeye devam ederseniz TCK 288'den 6 ay ila 3 yıl veririz. 2) Tehditten öte bir de alay ediyorlar: a) Kararımızı beğenmeyen itiraz etsin b)Medyanın bu yayınları çocukları bunalıma sokuyor kimsenin buna hakkı yok. Korkarım ki yargımız özetle: ''Irzına geçilmiş çocuğun davası olmaz'' diyor