"Siyasi söylemler yumuşamazsa Türkiye'de tekstil sektörü büyük yara alır"

"Siyasi söylemler yumuşamazsa Türkiye'de tekstil sektörü büyük yara alır"

Türkiye tekstil sektörü, Avrupa ülkelerine yönelik olumsuz siyasi söylemler nedeniyle zor günler geçiriyor. 17 milyar dolarlık tekstil ve hazır giyim ihracatının yüzde 70’ten fazlasının yapıldığı AB ülkelerindeki alıcıların yarısı Türkiye’ye artık gelmediği aktarıldı. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Şeref Fayat, "Siyasi söylemler yumuşamazsa Türkiye tekstil sektörü büyük yaralar alır. Referandum döneminde AB ile, Hollanda ile, hele Almanya ile yaşanan sert tutumlar müşteriler tarafından açıkça gündeme getirildi. Bunlar güvenlik ve 15 Temmuz nedeniyle gelmeyenler için ek bir bahane oldu” dedi. 

Türkiye 17 milyar dolarlık tekstil ve hazır giyim ihracatının yüzde 70’ten fazlasını AB ülkelerine yapıyor, bu ülkelerdeki yabancı alıcıların yarısı yaşanan siyasi gelişmelerden dolayı Türkiye’ye gelmeyi durdurdu. Türkiye’deki üreticiler, "ellerinde bavullarla AB ülkelerinin kapısını aşındırıp ürün satmaya çalıştıklarını" söylüyor. Bu durum fiyatların düşmesine neden olurken, AB ülkeleri bu alandaki ihtiyaçlarını karşılamak için başta Doğu Avrupa olmak üzere birçok ülkede yeni üretim yerleri kuruyor. Türkiye’deki büyük tekstil üreticileri bu ülkelere gidip üretimi araştırıyor ve müşterilerine yakın olmak için üretimlerini Doğu Avrupa’ya kaydırıyorlar.

Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'ın sorularını yanıtlayan Şeref Fayat'ın yanıtları şöyle:

"Masada iş alamıyoruz"

- 2017 nasıl geçiyor, sektörün 17 milyar ihracat hedefi tutacak mı?

Türkiye’nin ihracat performansına göre tam tersi bir performans söz konusu. 2017’de toparlanma beklerken kayıptayız. Türkiye ihracatı yüzde 8 artıda ama hazırgiyim ihracatının yüzde 11-12 ekside olduğunu düşünüyorum. Döviz kurunun da verdiği avantajla daha iyi ihracat yapıyor olabilmemiz lazımdı. Bu bir handikap. Toplam ihracatta artı olmasına rağmen hazır giyimde ekside olmamızın ana nedeni müşterilerimizin buraya gelmemesi. Biz burada masada işi alamaz hale geldik. Çok net söylüyorum, biz burada masada yüzlerce ürünü müşteriye gösterir işi burada alırdık. Bunu sunabilme imkanı maalesef elimizden alınmadı.

"Bavullarla gidiyoruz"

- Yabancı alıcılar hâlâ mı gelmiyor?

Referandumdan sonra gelmeler başladı. Ama yabancı alıcı ziyaretlerinin hâlâ yüzde 50’si yapılmıyor. Ayrıca 4 kere geliyorsa 1 kere gelmeye başladı. Hiç gelmeyen müşterimiz bile var. Bu bizim masada birebir yaptığımız tüm showroomu göstererek aldığımız işleri sekteye uğrattı. İşlerimizi kaybetmemek için çok proaktif pazarlama yaptık. Pazarlama ekiplerimiz sürekli yurtdışında. Ama tüm sohwroomu gösterme şansınız yok. Bir iki bavulla götürdüğümüz ürünün dışında bir şey gösteremiyorsunuz.

- Yabancı alıcıların gelmemesinin ana nedeni ne?

Referandum döneminde AB ile Hollanda ile hele Almanya ile yaşanan sert tutumlar müşteriler tarafından tarafından açıkçası gündeme getirildi. Bunlar güvenlik ve 15 Temmuz nedeniyle gelmeyenler için ek bir bahane oldu. Bunun da etkili olduğunu söylemek zorundayım. Türkiye’nin yüzde 70-75 pazarı AB. Onların bizden aldığı yüzde 7. Onlar bizim yerimize başkasını koyabilirler ama bizim AB’nin yerine birini koyabilmemiz çok zor. Sıkıntımız Maalesef var. Avrupa Türkiye’den alımlarını henüz kısmadı ama şunu da biliyoruz ki iç yazışmalarından; kapasite bulduklarında özellikle yakın coğrafyalarından ürün alacaklar ve Türkiye’den vazgeçebilirler. Doğu Avrupada kapasite bulabildiklerinde oraya kayabilirler. Çok kısa vadede Türkiye’den vazgeçebileceklerini düşünmüyorum ama orta uzun vadede müşterilerin başka ülkelere kayacağı endişesini taşıyorum.

"Devlet yer gösterdi sonra pardon dedi"

Şeref Fayat yatırımcının önüne çıkarılan engellerden birinin de kendi başına geldiğini belirterek süreci şöyle anlattı: 2013’te Urfa’da yatırım yapmak için 40 dönüm araziyi o dönemki valinin yer göstermesiyle devletin açtığı ihaleyle aldım. Ceylanpınar’da 500 kişiye iş sağlayacak ve 10 milyon TL’yi bulacak bir yatırım yapacaktım. Tam kazmayı vururken pardon burası tarım arazisiymiş dediler. 40 yıldır Devlet Su İşleri’nin tamir atölyesi olarak kullanılan bir yer. Hâlâ sorunu aşamadım.

Türkiye’den vazgeçebilirler

- Doğu Avrupa’da şu anda yatırımlar var mı?

Yatırımlar yapılıyor. Çok fazla ziyaretler var Doğu Avrupa’ya. Özellikle Türkiye’den ciddi yatırımları olanlar en azından bir adım daha müşteriye yakın olayım, oradaki maliyet avantajlarından faydalanayım diye oralarda araştırma yapıyorlar. Çok üyemizin oralarda yatırım için istekli olduğunu biliyorum. Yatırıma başlamış olan bile var.

- Şu anda sizi korkutacak bir kapasite oraya kayıyor mu?

Şu anda yok. Ama müşterimizin bakış açısını bildiğimiz için araştırmalar, oralara çok daha fazla yatırımı dillendirmeler var. Bunun sonucunda yatırımlar da olacaktır. Müşterilerimizin bir bölümü artık siparişlerimin bir kısmını Londra’da kurulan atölyelerden karşılamaya başladım diyor. İtalya, Yunanistan ve Portekiz’de bu alanlara yatırımlar yapılıyor. Bunların bir trend olarak arttığını varsayarsak burada hazırgiyimde orta uzun vadede bir sıkıntı yaratabilir. İhracatın artmaması biraz bunlarla da bağlantılı.

- İhracatta miktar olarak mı, değer olarak mı artıyor?

Orada sıkıntı var. Türkiye’de maalesef son 1 yıldır miktar endeksi artıyor, değer endeksi düşüyor. Müşterinin ayağına giderek yaptığımız satışlar bizim aynı ürünü daha ucuza vermemize neden oluyor. Fiyat baskısıyla karşı karşıyayız ve bu çok tehlikeli. Bu sürdürülebilir değil. Bu durum kârlılığın daha da düştüğünü, günü kurtarmaya çalışıldığının bir göstergesi. Türkiye hazır giyimi değeri düşürerek miktarı artırarak bir yere gidemez. Bu yıl maalesef yine ihracatta yerimizde sayacağız. 2015-2016- olduğu gibi yine 17 milyar dolar civarında olacak.

Güvenlik yoksa yatırım olmaz

- Sektörde yeni yatırım var mı?

Olan kapasite iç pazara dönünce ihracatta çok büyük olmasa da kapasite sıkıntısı sinyalleri aldık. Bu yatırım olmamasıyla alakalı. Türkiye’de yatırım iklimi için uzun vadeli bir perspektif lazım. Bu son yıllarda pek yok. 15 Temmuzdan sonra çok daha keskin düştüğünü söyleyebilirim. Ondan önce yatırım iklimi var mıydı diye düşünüyorum gene yoktu. Birçok teşvikler var, 6. Bölge, Cazibe Merkezleri açıklandı. Henüz kullanabilen yok. Fakat Cazibe Merkezleri ve 6. Bölge hâlâ güvenlik sorunları olan yerler. Büyükşehirlerde ihracatı domine eden büyük yatırımcılar oralarda yatırım yapmaya çekiniyor. Burada güvenliği sağlamadığınız taktirde yatırımın olacağını beklemek doğru değil. Güvenlik olmadığı sürece insanlara bedava bina da verseniz kimse de gidip yatırım yapmaz. Geçtiğimiz 5 yılda büyük entegre yatırımlar görmedik. Uzun vadeli bir perspektifle önünü görmeden güvenlik sorunu çözülmeden ne yaparsanız yapın hiçbir sektörde yatIrım söz konusu olmaz. Kısa zamanda yatırım maalesef öngörmüyorum. Ayrıca teşvikler konusunda kafalar çok karışık. Cazibe Merkezlerinde 6-7 ay mevzuatlar yazıldı. Ama hâlâ bütçesi yok. Teşviklerin tek çatı altında toplanması gerekiyor. Hızlı şekilde bürokratın yatırımcının önünü kesmeyeceği şekilde bu süreci hızlandırmak gerekiyor.

- Yatırım iştahı var mı?

Ankara’ya gidip kapı duvarla karşılaşıyor yatırımcı. Çok manidar. Cazibe Merkezleri olayı pratiğe geçerse en azından neyin reel yatırıma dönüşeceğini görürüz. Bizim üyelerimizden Güneydoğu’da yatırıma gitmek isteyen, araştırma yapan var. Tekstilde ihracatın yüzde 80’ini ilk 1000 firma yapıyor. Özellikle Cazibe Merkezlerine bu ilk 1000 firmanın gitmesini istiyorsanız 2 yıl yerinde teşvik verin. Geçişe buradan başlamanız gerekiyor. Yoksa buradaki dükkânı kapat git orada üret demekle olmaz. Bu 1000 firma Doğu’ya gitmezse olmaz.

Risk 10 kat

- Yabancı alıcıların yazışmalarında neler var?

Siyasi olarak bir gerginlik içinde olunduğunu ve dolayısıyla Türkiye’ye gelmek istemiyoruz diyorlar. Biz şu anda gelmiyorlar diyoruz ama gelmemeleri başka yerlere gittikleri anlamına da geliyor. Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatı düşerken Avrupa’nın tekstildeki ithalatı artıyor. Çin’in hızlı trenlerle Avrupa’ya, Londra’ya iki üç haftada ürün ulaştıracak haberleri geliyor. Uzakdoğu, Bangladeş bu anlamda devreye girerse Türkiye çok daha ciddi yaralar alır. Bunların düşünüldüğü ve yapıldığı bir ortamda bizim AB’deki ülkelere siyasi söylemlerimizi biraz daha yumuşatmamız gerekiyor. Hazirgiyimde ihracatın yüzde 70’i bu ülkelere. Onlar yüzde 10’u bizden alıyor. Yani bizim riskimiz onların 10 katı.

- Siyasi söylemler olumlu olursa işler yoluna girer mi?

Tabii ki girer. Tekrar işimize konsantre olmalıyız. Çünkü AB sürecinde olan bir Türkiye ile AB ile ilişkisini kesmiş bir Türkiye imajı maalesef müşterilerimizde aynı tepkiyi aynı etkiyi göstermiyor. Dolayısıyla çok kısa zaman öncesi gibi olmak istiyoruz. Siyasilerin tonlarını daha düşürmesi gerekiyor.