ABD ve Kanada'da yapılan bilimsel çalışmalar, genel anestezi ve hipertansiyon tedavisinde kullanılan iki farklı ilacın, şizofreni ve depresyon hastalarında "olumlu" sonuçlar verdiğini ortaya koydu. Bilim insanları, bu hastalıklarda tedavinin etkinliğinin ortaya çıkabilmesi için gerekli 3-4 haftalık süreyi birkaç saate indiren yeni ilacın, yıl içinde birkaç kez kullanılmasıyla "olağanüstü bir tedavi yaklaşımı" sağlanabileceğini ancak yan etkileri ile güvenilirliği araştırıldığından piyasaya arzının zaman alacağını belirtiyor. 5. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongre Başkanı ve GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Psikiyatri Servisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Çetin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini etkileyen depresyonun, intiharla sonuçlanma riski bulunan önemli bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Anadolu Ajansı'nda yer alan haberde, Dünya Sağlık Örgütünün, 2020'de depresyonun, stres ve kalp-damar sistemiyle ilişkili komplikasyonlar nedeniyle ölüme yol açan hastalıklar arasında ikinci sırada olacağını öngördüğünü dile getiren Çetin, tüm dünyada depresyon tedavisi için kullanılan antidepresan ilaçlarının etkilerinin ortaya çıkması için 3-4 hafta gibi uzun süre beklenmesi gerektiğini ifade etti. Hastaların çoğunun bu sürede, kullandıkları ilacın fayda sağlamadığı yanılgısıyla tedaviyi yarıda bıraktığını anlatan Çetin, bu nedenle tedavinin olumlu etkilerinin en kısa sürede kendini göstermesinin depresyon hastaları için çok önem taşıdığını vurguladı. Çetin, "Özellikle intihar eğiliminin yüksek olduğu bu hastalıkta bekleme süreci ciddi risk oluşturuyor" dedi.
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Feyza Arıcıoğlu da her 5 kişiden birinin depresif olduğunu belirtti. Bunun toplumda en sık görülen psikiyatrik hastalıklardan birisi olduğuna işaret eden Arıcıoğlu, hastalığın tedavisinde en sık ilaç kullanmak istememe ya da tedaviyi bırakma sorunuyla karşılaştıklarını bildirdi. Arıcıoğlu, psikiyatrik hastalıklar arasında şizofrenide de aynı sıkıntının söz konusu olduğunu kaydetti. Arıcıoğlu, dünyada 1970'lerden bu yana beyindeki aynı nörokimyasalları düzenlemeye yönelik ilaç tedavilerinin kullanıldığını anlatarak, "Bunların beynimizde iki temel kimyasal maddenin azalmasıyla oluştuğu kabul ediliyordu. Bu maddeleri artırmaya yönelik tedavi stratejileri uygulanıyordu" dedi. Buna rağmen hastaların yaklaşık yüzde 50'sinde tedaviden yanıt alınamadığına dikkati çeken Arıcıoğlu, bu durumun hastanın tedaviden beklentisini azalttığını, sosyal yaşamdan kopmasına, yaşam kalitesinin düşmesine neden olduğunu bildirdi. Arıcıoğlu, bu nedenle depresyon ve şizofreni hastaları için tedavinin etkisini gösterecek bekleme süresini kısaltacak ve hastaların yaşam kalitesini artıracak yeni ilaçlar ile tedavi protokollerinin araştırıldığını söyledi.
Arıcıoğlu, son 10 yılda beyindeki mekanizmaları anlamaya yönelik önemli araştırmalar yapıldığını ve önemli bulgular elde edildiğini belirtti. Özellikle son 2 yılda bu alanda önemli adımlar atıldığını vurgulayan Arıcıoğlu, "Amerika'nın saygın üniversiteleri ve Amerikan Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü ile Kanada'da özel izinle yürütülen bu çalışmalar, aslında piyasada var olan, farklı bir tedavi için kullanılan iki ilacın, şizofreni ve depresyon tedavisinde kullanılabileceğini gösteriyor" diye konuştu. Arıcıoğlu, bunun son yıllarda psikiyatri tarihinde en dinamik ve heyecan verici gelişmeler arasında yer aldığına işaret ederek, "İlaç, burun spreyi gibi kolay kullanılabilir şekilde piyasa sunulmaya hazırlanıyor. Söz konusu ilaçla, diğer ilaçlarla tedaviye cevap vermeyen vakalarda birkaç saat gibi kısa sürede antidepresan etki elde edilmiştir" bilgisini verdi. Çalışmaların sürdüğünü ifade eden Arıcıoğlu, şunları kaydetti: "İlaçlar zaten şu anda piyasada bulunuyor ancak kan basıncını düşürmek (hipertansiyon) ve anestezi alanlarında kullanılıyor. Bunlar ne doz ne de etki açısından şizofreni ve depresyonla ilişkisi yok zannettiğimiz moleküller. Faydalı etkileri olduğu görüldü ancak ilacın piyasaya çıkması ve ruhsatlanması süreç alacak. Yan etkilerinin hastaya zarar vermeyecek ve kabul edilebilir düzeyde bulunduğundan emin olunması gerekiyor. İlaç piyasada bulunduğundan, güvenliğinden emin olunduğunda süreç çok daha kısalır. Her şey yolunda giderse ve söz konusu ilaçların depresyon tedavisinde kullanılabilmesi için yasal düzenlemeler yapılabilirse hem mevcut tedaviye dirençli vakalarda iyileşme sağlanabilecek hem de ilaçların etkisi saatler içinde görülecektir. Bu yeni ilaç, şizofreni ve depresyon hastaları için müjdeli haber olacak gibi duruyor. Çalışmalar sonucunda, bu hastalarda ilacın etkisinin uzun olması sağlanabilirse yılda birkaç kez kullanılmasıyla olağanüstü bir tedavi yaklaşımı sağlanabilir. Ancak bunların hepsi şu an inceleniyor. Yeni ilaçla, kullanım sıklığı azalabilir ancak şu anki bilgilerimize göre hastaların ömür boyu ilacı kullanması gerekiyor."