Sokağa çıkma yasağının yaklaşık bir aydır sürdüğü Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, Ulu Cami ibadete kapalı. Külliyedeki müze tedbir amaçlı taşınırken, okullar ve kamu binaları kapalı. Diyarbakır'a giden Hürriyet gazetesinden İsmet Berkan ve Sebati Karakurt sorularını yanıtlayan bir emniyet yetkilisi, kaç kişiyle çatışıldığı konusunda “Rakam vermek doğru değil. Çünkü sayma imkânımız yok. Ama şunu söylemeliyim, içlerinde Kandil tarafından gönderilmiş dağ kadroları da var, gencecik küçücük çocuklar da... Zaten çocukları öne sürüyorlar, onları ölüme yolluyorlar” dedi.
Hürriyet'in bugünkü (29 Aralık 2015) nüshasında yayımlanan haber şöyle:
İstanbullular, eski İstanbul surlarının içinde kalan bölgeyi, yani Fatih ilçesini gözlerinin önüne getirsinler.
Ankaralılar, bütün Çankaya ilçesini. İzmirliler, Alsancak ve Konak’ı düşünsün. İşte bu büyük şehirlerin bu merkezi ilçeleri o şehirlere ne ifade ediyorsa Sur da Diyarbakır için o demek. Bana soracak olursanız Diyarbakır Sur demek zaten. Şehrin tarihi surlarının içinde kalan bütün bölgenin adı Sur. Ve bu bölgeye diyelim ki Dağkapı’dan girdiniz, karşınızdaki dar ama aslında ana cadde olan caddenin adı Gazi Caddesi. Bu caddeyi dümdüz giderseniz taa Mardinkapı’ya, onun hemen yanındaki meşhur Kervansaray Oteli’ne ulaşırsınız. Bu ana caddenin, yani Gazi Caddesi’nin sağında solunda daracık, bazen iki insanın ancak yanyana geçebileceği genişlikte onlarca sokak var. O sokaklar başka sokaklara, başka sokaklar diğer minik sokaklara bağlanıyor.
Normal zamanda gündüz vakti Sur arı kovanı gibidir; şehrin geleneksel ticari faaliyetinin tamamı burada olur. İstanbul’un Eminönü’sü ve Mahmutpaşa’sı gibidir. Sur, Diyarbakır’ın kalbidir, beynidir, Diyarbakır’ın ta kendisidir. Dün sabah zırhlı bir polis aracının içinde Dağkapı’dan Sur’a, Gazi Caddesi’ne girdiğimizde hissettiklerimi anlatmam zor. Bomboş bir cadde. Her sokak başına mevzilenmiş polisler ve etrafta yüzlerce, evet yüzlerce kedi. Caddenin sonunda, Mardinkapı’nın dibinde daha önce defalarca konakladığım tarihi Kervansaray Oteli. Kapalı duruyor. En son orada, rahmetli Tahir Elçi dahil kalabalık bir grupla yemek yemiştik, havuz kenarındaki eyvanların altında. Otelin karşısında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin turizm merkezi var; camekanlı binaya bakıyorum, içinde masa sandalye bile görünmüyor, herhalde zarar görme ihtimaline karşı her şey kaldırılmış. Gazi Caddesi’nin sokağa çıkma yasağı olan sol tarafında 28 gün öncesine kadar 24 bin civarında nüfus vardı. Çok yoğun değil; çünkü bu bölge İstanbul’daki Eminönü gibi, gündüzleri ticaret bölgesi olarak kalabalık ama gece nüfus görece az. Diyarbakır’ın ticaret kalbi burada atıyordu. Ancak çatışmalar nedeniyle şimdi yaklaşık 2 bin kişinin kaldığı, diğerlerinin evlerini terk edip güvenli yerlere göç ettiği sanılıyor. Kentin ünlü bir kahvaltıcısının da olduğu cadde şimdi boş. Daha sonra bizim DHA muhabiri Ferit Aslan sordu, “Abi orada Sur’un maketi de var, gördünüz mü’ diye. Hayır görmedim. “Kaldırdılar herhalde” dedi Ferit, “Bir adam yıllardır o maketi yapmaya çalışıyor, yazık olmasın onca emeğe diye kaldırdılar herhalde”. Cadde üzerinde neredeyse 900 yıllık Ulu Cami var. Bir polis, ‘Geçen cuma cami açıldı, namaz kılındı’ diyor. Diyor ama son 8 gündür camiden ezan bile okunmuyor. Duralım, biraz resim çekelim istiyoruz.
Caminin avlusuna girmezden önce etraftan bulunduğumuz yere doğru ateş açılıyor. Üstelik yasaklı taraftan değil, caddenin sokağa çıkış yasağı uygulanmayan öteki tarafından geliyor mermiler. Duvar diplerine sığınıp bekliyoruz, bekçi kapının kilidini açıyor, avluya giriyoruz, resimler çekiliyor ve araca binip uzaklaşıyoruz. Bu avluyu daha önce hiç boş görmediğimi hatırlıyorum sonra. Şimdi bomboş, insansız. Sur’a, hele hele çatışmaların yakınına gitmek kolay değil. Bölgede kontrol polisin elinde ve Diyarbakır Valiliği’nden aldığımız özel izinle Sur’a girebildik. Girmemiz için de polis bize zırhlı araçla gitmeyi ve neredeyse kafamızı bile araçtan çıkartmamamızı şart koştu. Ulu Cami’nin önünde orayı güvenli sanıp durduk ve araçtan indik ama kısa süre sonra mermiler yağdı. Evet, dün Sur’daki sokağa çıkma yasağının 27. günüydü. Şu an bu satırları yazdığım otel odama zaman zaman PKK’lı teröristlerle çatışma sesleri geliyor. Daha çok uzun namlulu silahlardan gelen sesler ama arada roket veya top mermisi sesi de duyuluyor, Doçka adı verilen ağır makineli tüfeğin sesi de. Bunlar şehrin kalbinde, şehrin kendisinde oluyor. Bizim gidiş istikametimizde, yani Dağkapı’dan Gazi Caddesi’ne girince caddenin sol tarafı çatışma ve sokağa çıkma yasağı bölgesi. Sağ tarafta ise hayat bir ölçüde devam ediyor. Ama dedim ya, oradan da olduğumuz yere ateş açıldı. İşte Gazi Caddesi’nin sol tarafında bundan 28 gün öncesine kadar 24 bin civarında nüfus yaşarmış. Çok yoğun değil; çünkü bu bölge İstanbul’daki Eminönü gibi, gündüzleri ticaret bölgesi olarak kalabalık ama gece nüfus görece az. İşte bu 24 bin kişiden bugün valiliğin tahminine göre 2-4 bin kadarı hâlâ burada; kalan en az 20 bin kişi burayı terk etmiş. Çatışma bölgesine açılan her sokağın başında kum torbaları yığılmış, polis mevzileri. PKK keskin nişancıları işbaşında. Polisler sokağın önünden dikkatli ve hızlı geçiyor. İki silah sesini yanımızdaki komiser, ‘Kanas sesi’ diye ayırt ediyor. Uzun menzilli, keskin nişancı tüfeği Kanas. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürüldüğü sokağa ve dört ayaklı minareye kaçamak bakıyoruz; polisler araçtan inip o sokağın fotoğrafını çekmemize izin vermiyor, “Çok tehlikeli” diyorlar. İlerideki yüksek binalarda keskin nişancı olabilirmiş... “Biz burada çevre güvenliğiyle meşgulüz” diyor bir polis, “Esas içeride polis ve jandarma özel harekâtçıları var, onların işi çok zor, çünkü çatışanlar onlar”. Valiliğe göre sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgenin kabaca üçte birini polis ‘kurtarmış’ durumda; bize harita üzerinde polis ve jandarma tarafından ‘ileri harekât merkezi’ olarak kullanılan bir binanın yerini de gösteriyorlar, çatışma bölgesinin göbeği sahiden. 27 günde mahallelerin, sokakların, barikat, hendek ve perdelerin yarısına girilmiş. ‘Kaç tane hendek, barikat vesaire var’ diye soruyorum, cevap çarpıcı: “400 civarında...” Sur ilçesinde hayat, neredeyse bir aydır çatışmalar ve sokağa çıkma yasağının gölgesinde de olsa devam ediyor. Dükkânların kapalı olduğu cadde kum torbalarıyla dolu. Buralarda polisler PKK’lı teröristlere karşı mevzilenmiş. Caddede bir Diyarbakırlı da aracına omzunda taşıdığı ısıtıcıyı yüklerken objektifimize yansıyor.
Dağkapı’da DSİ’ye ait kamyonlar bekliyor, söylediklerine göre kamyonların içi kum dolu. Bir hendek ele geçirilip güvenlik sağlandığında bu kamyonlar oraya giriyor, hendeği dolduruyor.
Peki çatışmalar ve sokağa çıkma yasağı ne zaman bitecek? Kimse bir tahminde bulunmaya yanaşmıyor, ‘Bittiği zaman biter’ diyorlar. Ama bir yandan da bu sokağa çıkma yasağının, hele hele şehrin kalbine girilemiyor olması işinin çok uzadığının onlar da farkında. “Uzuyor, çünkü içeride az sayıda da olsa hâlâ siviller var ve onlar zarar görmesin diye çok dikkatli hareket ediyoruz.” Diyarbakır Valiliği birkaç gündür şehirdeki esnafın da yoğun talebiyle Gazi Caddesi’nde sokağa çıkma yasağını kaldırma çalışması yapıyor. “Hâlâ kurşun sekiyor, burası hâlâ keskin nişancıların hedefi, çok riskli ama bir dizi önlem düşünülüyor” diyor Valilik’ten yetkililer. Peki kaç kişiye karşı savaşılıyor ve kim bunlar? Bir emniyet yetkilisi, “Rakam vermek doğru değil” diyor; “Çünkü sayma imkânımız yok. Ama şunu söylemeliyim, içlerinde Kandil tarafından gönderilmiş dağ kadroları da var, gencecik küçücük çocuklar da... Zaten çocukları öne sürüyorlar, onları ölüme yolluyorlar”. Diyarbakır’ın tarihi surlarının içinde kalan bölgenin adı ‘Sur’. Burası şehrin tarihi merkezi ve şehirdeki ticaret ile turizmin de kalbi. Bölgeyi kuzey-güney yönünde boydan boya kesen Gazi Caddesi 1.2 kilometre kadar. Caddenin haritaya bakınca sağ tarafı, yani şehrin doğu tarafı halen çatışmaların yaşandığı, sokağa çıkma yasağı olan bölgesi. Buranın derinliği de 600-700 metre civarında. Yani toplamda yaklaşık 700-800 dönümlük bir alandan söz ediyoruz. Ama burası çoğu eski şehirde olduğu gibi daracık sokaklarla dolu, hemen hemen hiç açık alanı olmayan bir bölge. Sokağa çıkma yasağında bugün 28. gün. İlginç bir durum, içeriden dışarıya cenaze çıkmaması. Bir polis yetkilisi, “Bugüne kadar üç cenaze çıktı” dedi bize. Peki ama bunca gündür sokak çatışmaları yaşanıyor, PKK ve onun gençlik örgütlenmesi hiç mi zayiat vermiyor? “Bazı evlerde cenaze biriktirdiklerini tahmin ediyoruz” diyor yetkili, “Bir de bu bölge çok tarihi, eski dehlizler, tüneller, kanallar var... Oralara gömdüklerini sanıyoruz. Her şey bittiğinde yapılacak aramanın sonunda anlayacağız, mezar yerleri de arayacağız”. Polisin verdiği bilgiye göre zaman zaman içeriden 155 Polis İmdat’a telefon geliyor ve yardım isteniyormuş. “Bunların bazılarının tuzak olduğu ortaya çıktı ama bazıları da gerçekti, gidip yardım etmeye çalıştık” diyor bir emniyet yetkilisi. Gün boyu Dağkapı’dan bazı vatandaşlar içeri girmek, sokağa çıkma yasağı olan bölgedeki evine ulaşmak istiyor. Eskiden daha kalabalık olurmuş, ama geçenlerde bir PKK’lı kadın tam burada polislere saldırınca güvenlik önlemleri artmış, içeri girmek daha zorlaşmış. “Vatandaş evine gidip eşya almak veya ilacı kaldıysa onu almak istiyor” diyorlar. Vatandaş buradan öyle apar topar kaçmış, dolaptaki ilacını veya eşyasını bile alamadan.
Diyarbakır’ın Suriçi bölgesini kuzey-güney yönünde kesen Gazi Caddesi’nin bir tarafında sokağa çıkma yasağı uygulanıyor; doğu tarafında. Bu bölge tarihi camileri, eserleri ile meşhur. Bunlardan Diyarbakır’daki ilk Osmanlı eseri kabul edilen Kurşunlu Cami biliyorsunuz yandı. Ulu Cami çatışmanın kenarında ama kapalı. Yine çatışmadan uzak olmasına rağmen ne olur ne olmaz diye düşünülerek buradaki müze de boşaltılmış, eserler diğer müzeye taşınmış. Sokağa çıkma yasağı olan bölgede bir okul yakılmış, diğerleri kapalı. Kamu binaları kapalı, pek çoğu tahrip edilmiş durumda.