Sokak hayvanları için 'Sokakların Sesi' projesi başlattı; 57 bin kişiden destek aldı

Sokak hayvanları için 'Sokakların Sesi' projesi başlattı; 57 bin kişiden destek aldı

Ankara'da yaşayan Erkan Şahin, arabasıyla her gün mahalle mahalle gezerek sokak hayvanlarını doyuruyor. 'Sokakların Sesi' projesini başlatan Şahin, 57 bin takipçisinden gelen destekle aldığı mamaları hayvanlara dağıtıyor.

CNN Türk'ten Nimet Kıraç'ın haberi aynen şöyle:

Adı Erkan Şahin. Aslen Kırşehirli. Gündüzleri, Ankara'da bir boya-dekorasyon şirketinde çalışıyor. İş çıkışı işe, asıl hayatı başlıyor. Kendisine 'sokakların sesi' diyor... Eşi, çocukları yok. Hiç olmamış. Ancak, o, kendisini binlerce sokak hayvanının gönül babası ilan etmiş. Erkan Şahin, Ankara'nın muhtelif bölgelerini beyaz, eski kasa Kartal'ıyla dolaşarak her gün sayısız hayvanı doyuruyor. 57 bin takipçisinden gelen destekle aldığı mamaları belki günlerdir yemek yememiş sahipsiz hayvanların önüne döküyor. Bir nevi sosyal medya kullanan, rıza alan Robin Hood yani. İşte onun hikayesi.

1- Önce sizi tanıyalım... Kimsiniz? Nerelisiniz? Ne işle uğraşırsınız?

Ben, Erkan Şahin. 26 Haziran 1973 tarihinde Ankara'da dünyaya gelmişim. Aslen Kırşehir, Kamanlıyım. Gurbetçi bir ailenin 5 çocuğundan en küçüğüm. Ailem 48 yıldır Almanya'da yaşıyor. Ben ve kedilerim aynı evi paylaşıyoruz. Hiç evlenmedim. Fakat sokaktaki sahipsiz ve elimin ulaşabildiği bütün canların babası olarak görüyorum kendimi.

Turizm, güvenlik, inşaat ve dekorasyon sektöründe çalıştım. ASKİ'de güvenlik görevlisiyken sözleşme tarihimiz dolmadan işten çıkarıldık bütün güvenlik elemanları. İşe iade mahkememizin sonucunu beklediğim şu süreçte de bir tanıdığımın boya-dekorasyon şirketinde çalışmaktayım.

Yılanlar depremi haber verebilir mi?

İşten sonra gelip biraz dinlenerek ya da duruma göre direkt beslediğim canlara gidiyorum. Ayni zamanda Ankara Valiliği Orman ve Su İşleri Bölge Müdürlüğü Yerel Hayvan Koruma Görevlisiyim.

2- Hayvan sevginiz nereden geliyor? Hayvanlarla mı büyüdünüz?

Hayvan sevgisi aileden gelen bir duygudur. Bendeki de, hani genetik derler ya... En önemlisi de insanın yaradılışında var olan vicdan ve merhamet duygusudur. Yunus Emre'nin de sözünde belirttiği gibi; "Yaratılani seviyorum, Yaradan'dan ötürü."

İlk hayvanım yavru bir kediydi. İlkokul öğrencisiydim. Sokakta bulduğumu eve getiriyordum. Diğer çocuklar çeşitli oyunlar oynarken, ben ise kedi ve köpeklerle arkadaşlık ediyordum. Benim çocuk dünyam da, bu canlardı.  Van, Erciş'te askerlik yaptığım dönemde kışlanın içinde ve çevresinde yaşamaya çalışan 100'den fazla köpeği yemekhanenin artıklarıyla besliyordum. Bu konuda çok şanslıydım. Hayvansever bölük komutanım vardi. Bu konuda bölük komutanım Ahmet Atasoy Bey'e buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

Allah'ın yarattığı bu dilsiz güzelliklerin teşekkür edercesine bir bakışı hiçbir dünya malıyla ölçülemeyecek bir duygudur. Ve ben bu duyguyu askerlik dönemimde doyasıya yaşadım. Askerlikten sonra da mahallemde, yolda, şehir dışında karşılaştığım bu masum canlarla, bu duyguyu bugüne kadar yaşamaya devam ettim ve Allah sağlık ve ömür verdiği sürece de bu canlarla yaşamaya devam edeceğim.  Huzur mu, aşk mı istiyorsunuz? İşte huzur, işte aşk derim. Bir kez sarılın, bir kez başlarını okşayın...

3- 'Sokakların Sesi' projesi nasıl başladı?

'Sokakların Sesi' projesinin ortaya çıkış noktası, sokaktaki canların çaresizliği, insanoğlu tarafından maruz kaldıkları her türlü kötülük ve şiddet, bir parça kuru ekmek bulmak için verdikleri yaşam mücadelesi... Bizler o sıcak yataklarımızda yatarken, hele gecenin bir vakti yaz-kış neler yaşadıklarına farklı kitlelerin de dikkatini çekebilmekti.

Hayvansever dostlarımız ve bu canlarla gönüllü ilgilenen arkadaşlarımız, onların sessizliğinin altında yer alan bu durumların farkındaydılar. Önemli olan, farklı kitlelere ulaşmaktı. Onlar da acıkıyor; yaz aylarında daha çok su ihtiyaçları oluyor, anne olan bu canlar yavrularına bir parça yiyecek bulmak için neler neler yaşıyorlar...

İşte 'Sokakların Sesi' olmak, onlara gücümün yettiği kadar el uzatmak ve farklı kitleleri bu anlamda bilinçlendirmek için ortaya çıkmış bir projedir. Yavrularını doyuramayan bir annenin çaresizliğini sadece benim görmem, bilmem yeterli değildi.

4- Biraz gününüzden bahsedebilir misiniz? Nasıl geçiriyorsunuz vaktinizi?

Çalışma hayatımızdan sonraki süreçte biraz dinlenme... Bazen hiç eve uğramadan direkt besleme yaptığım canlara gidiyorum. Eve yorgun bir halde dönüyorum fakat canlar için kendi çapımda yapmaya çalıştığım her şey bu yorgunluğu unutturuyor. Bir canı doyurmak, bir canın başını okşamak, yardıma ihtiyaç duyan bir annenin çaresizliğine yetişmek, yorgunluk bırakmıyor insanda. İnsanın içini farklı bir huzur kaplıyor.

5- Sizin gözünüzde nedir Türkiye'de hayvan haklarının durumu?

Türkiye'de hayvan hakları olduğuna inanmıyorum. Ülkemizde hayvan haklarını düzenleyen kanunların yasal düzenlemelerin sözde kaldığını düşünüyorum. Hayvanlara eziyet, işkence, tecavüz, hayvan dövüşleri, cins kedi - köpek üreticileri ve usulsüzce bu canların satışı konularında caydırıcı para ve hapis cezaları getirilmediği sürece hangi hayvan hakkından bahsedebiliriz ki?

Geçen hafta sosyal medyada da yankı uyandıran Antalya'da kasıtlı olarak bir köpeği aracıyla ezip ölümüne sebep olan şahıs yasal düzenlemelerle bir cezaya tabi tutuldu mu? 300 lira bir para cezası, o canın yaşam hakkının bedeli mi şimdi? Hani o canın yaşam hakkı? Kim koruyabildi onu?

6- Hayvanların değersizleştirilmesi kültürel bir eğilim mi? Öyleyse, nasıl çözebiliriz bu sorunu?

Barınak Arkadaşları Okuma Programı (The Shelter Buddios Reading), Humane Society of Missouri adlı bir derneğin işbirliğiyle başlatılmış bir program. Türkiye'deki hayvan derneklerinin de benzer faatliyetleri yaşama geçirmeleri neden mümkün olmasın ki? (Humane Society of Missouri (İnsancıl Missouri Toplumu, ABD) tarafından başlatılan bir sosyal program çerçevesinde 6-15 yaş aralığındaki çocuklar, barınakta yaşayan utangaç, hırçın, korkak köpeklere masal okuyor. Faaliyetin amacı; hem küçük çocukların okuma pratiği yapmalarını sağlamak, hem de kötü bir geçmiş dolayısıyla korku ve güvensizlik yaşayan köpeklerin rehabilitasyonuna yardımcı olarak, sahiplendirilmelerini kolaylaştırmak. Çocuklar programa internet üzerinden başvuruyor ve programa katılmadan önce 10 saatlik bir kursta köpek vücut dilini öğreniyor. Bu sayede, barınakta bulunan herhangi bir köpeğin ne hissettiğini anlayabiliyor ve buna göre masal okumak üzere cam kapının önüne oturup faaliyeti gerçekleştiriyor.)

7- Kimler destek oluyor Sokakların Sesi'ne? Mama, su, benzin... Nereden geliyor? Sosyal medya nasıl bir rol oynuyor?

Sosyal medya üzerinden (Facebook ve Instagram) beni tanıyan bazı hayvanseverlerin desteğiyle sokak canlarına ulaşmaya çalışıyorum. Patifood Mama Kumbarası'nda Sokakların Sesi olarak kaydım mevcuttur. Gönüllü hayvanseverler, bu kumbaradan mama desteğinde bulunuyorlar. Ben de onların adına sahipsiz canlara bu mamaları ulaştırırım. Hepsine çok teşekkür ediyorum bu duyarlılıkları için.

Yeterli mama desteği alamadığım zamanlarda da Ankara'daki birkaç hayvansever dostumun ve kendi imkanlarımı bir araya getirerek bu canların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Ayrıca, mahalle aralarında askıya asılmış ekmekleri topluyorum. Yemek artığı alabileceğim yerlerden o günkü beslemeye katkı sağladığım birkaç dostum da, sağolsunlar, böylece destek oluyorlar. Tabii ki mama daha doyurucu oluyor.  Sosyal medyanın bu canlara ulaşmamızda önemli bir yeri var. Facebook üzerinden oluşturduğum 'Pati Canlarimiz' ve 'Pati Manyakları' gruplarımda sokak canlarına yuva bulmaktayım. Bu çalışmalarımda bana mama desteği ve yuva ilanlarında destek sağlayan hayvansever arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

8- Hayvanların toplatılmasının istendiğini duyuyoruz sıkça.... Buna yorumunuz nedir? Toplatmak çözüm müdür?

Ülkemizin bir türlü çözüme ulaşamayan bir sorunudur. Yaşam alanları insanoğlu tarafından yok edilen ve bulundukları yerlerde istenmeyen bu canları toplayıp ormanlara; ne yemek ne su bulamayacakları ıssız alanlara atmakla sorunu çözmüyoruz. Sadece süpürüp halının altına gizliyoruz.

Kısırlaştırma çalışmalarına ağırlık verilerek bu canların artışını dengelemek gerekir. Ülkemizdeki en önemli problem, kısırlaştırmadır. Bu anlamda belediyelerimize daha çok imkanlar sağlanmalıdır diye düşünüyorum. Yaşadığı alanda kedi ve köpek sayısı artınca ciddi tepkiler verilmeye başlanıyor. Sonuç ne? Çözüm; toplayalım, kurtulalım... Sorunu çözdük mü? Hayır. Kısırlaştırma sonrası bu canlara uygun yaşam alanları oluşturulup korumaya alınmalıdır. Cins kedi ve köpek zihniyetini biraz da olsa yıkabilsek... Vatandaşlar barınaklarla yolu kesişen canlara yuvalarını açsalar olmaz mı? Cins hayvanlarının sokak canlarıyla kızgınlık döneminde çiftleşmesini bencillikle hoş gören bazı hayvanseverler de var...

9- Yaşadığınız en etkileyici deneyim neydi sokakların sesi olurken?

Ankara'nin Akdere semtinde yer alan gecekonduların birisinin çatısına yavrulayan annenin bebeklerinden biri 3 metrelik iki duvar arasındaki boşluğa düşmüş. 2 gün bu 3 metrelik boşlukta aç, susuz kalmış. İtfaiyeye haber verilmiş... Fakat bu anlamda bir destek alamamışlar. Yavrunun kurtarılması için bana ulaştılar. Çevremdeki esnafların birinden duvarı parçalamak için bir balyoz temin ettim. Sağolsun, gecekonduda yaşayan kişi de duvarın parçalanmasına izin verdi, 'Yeniden örer, boyarız' dedi.

Duvarı balyozla kırıp yavrunun düştüğü boşluğa girip canı kurtarmıştım. 2 saat süren bu mücadeleden sonra, yavruyu kucağıma aldığımdaki korkusu, yanımda götürdüğüm mamayı yemesi, kana kana su içmesi beni çok etkilemişti. Bir canı yeniden hayata döndürmek beni de duygulandırdı. Gözlerim dolmuştu. Sonra bu yavruyu, paylaştığım kurtarma videosunda gören Gölbaşı'nda yaşayan bir aileye yuvalandırmam beni daha da mutlu etmişti.

Beni en çok etkileyen ikinci bir deneyimim, CNN Türk'ün sosyal medya hesabında yer verdiği engelli çocuğumuz Serhan Ay'ın durumudur. Serhan'ın köpeği 'Sarı', onun engelli hayatının belki de tamamıydı. Hem beden hem de ailesinin verdiği bilgiye göre zihinsel engeli vardi. Konuşamıyordu; sadece anlamsızca sesler çıkararak sevincini bana belli ediyordu.  Diğer çocuklarla oyun bile oynayamayan bir çocuğun dünyası nasıl olabilirdi ki... Bir de ailenin maddi gücünün yetersizliği eklenince... Besleme sırasında Serhan'la çok karşılaşırdım. Köpeği Sarı'yı da beslerdim. O gün çekmiş olduğum o video sayesinde Serhan'a elektrikli sandalye ve ailesine maddi destek sağlama imkanı bulunmuştur. Serhan'a ve ailesine karşı duyarsız kalmayan güzel yürekli insanlara da buradan ayrıca teşekkür ederim.

Röportajımızı Şahin'in fotoğraf ve videolarının altında sıkça paylaştığı bir alıntıyla bitirelim... 'Yaşa ve yaşat!