Soma katliamının avukatlarından olan ve hakkında verilen 11 yıl üç ay hapis cezası nedeniyle Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selçuk Kozağaçlı, sorumluların “olası kast” yerine “ihmalden” dolayı ceza almalarından dolayı Can Gürkan'ın tahliye olduğunu belirterek, ailelerle birlikte mücadeleye devam edeceklerini söyledi. Kozağaçlı, “Net kâr, her zaman işçilerin ölme ya da yaralanma ihtimalini ortadan kaldıracak yatırımı yapmaktan daha yüksek, yani ton başına işçi öldürmek, tedbir almaktan daha ucuz" ifadesini kullandı.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre dava sürecinde bilirkişi raporlarıyla da ortaya çıkan şirketin kapasitesinin 2-2,5 katı oranında üretim yaptığını hatırlatan Kozağaçlı, bu duruma ‘sonsuz üretim’ döngüsü denebileceğini belirterek, “Çıkardığın her ton kömürü, 'koşulsuz, denetimsiz, sorgusuz, sualsiz alırım' diyen bir devlete satıyorsun. Zarar etmek zaten imkansız ama çıkarıp da teslim etmediğin her ton, seni kârdan zarar ettiriyor. Bu sayede gözü dönmüş bir üretim isteği yaratılıyor. Temel iş güvenliği ve iş sağlığı yatırımlarının, kurallarının tamamının ortak özelliği yavaşlatıcı etki. Yanlış anlaşılmasın; makul sürede yapılacak olağan üretim bu demek, yani yavaşlamıyor, hastalıklı sürat yavaşlıyor” dedi.
Utanç verici bir istatistik hesabıyla karşı karşıya kalındığına dikkat çeken Kozağaçlı, işverenler tarafından yapılan hesaplamayı şöyle aktardı:
“Bu süratte ve verimlilikte çıkardığım kömürün yüz bin (veya beş yüz bin önemli değil) tonuna karşılık iki işçi ölse, on işçi de yaralansa, onların tazminatlarını karımdan düşünce elde edeceğim net kâr nedir? Bu net kâr, her zaman işçilerin ölme ya da yaralanma ihtimalini ortadan kaldıracak yatırımı yapmaktan daha yüksek, yani ton başına işçi öldürmek, tedbir almaktan daha ucuz. Bu basitçe ve açıkça ‘hareketsiz kalarak’ olası kasıtla insan öldürmek suçudur. Öleceklerini biliyorsunuz, yatırımı yapsanız kurtulacaklarının farkındasınız ama ölü işçiyi ‘ton başına genel maliyet’ hesabına katmanın daha çok kazandırdığını bilen bir işverensiniz. Bunu tercih ediyorsunuz. Bunun ihmalle, beceriksizlikle, şansla, kazayla bir ilgisi yok. Kan pahasına hesaplanmış bir kâr istatistiği. Bu nedenle mutlaka TCK 83'üncü maddesi (Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir) kapsamında karar verilmesi gerekiyordu.”
Şirket sorumlularından Can Gürkan’ın geçtiğimiz günlerde tahliye edilmesine de değinen Kozağaçlı, hem yerel mahkeme hem de istinaf mahkemesinin kararlarında çok sayıda ihmale atıf yaptığını hatırlatarak, “Bilirkişi raporlarıyla da uyumlu olan bu tespitler doğru ama mahkemeler tarafından kullanılma biçimlerinde büyük ve kabul edilemez bir yanlış var. Her iki mahkeme de bütün bilirkişi raporlarında açıkça tespit edilen bir gerçeğin farkında: Ölen 301 işçinin 264’ü ‘S’ panosunda öldü. Bu pano yangından neredeyse bir kilometre uzakta. Yakınlarında patlama yok, göçük yok, gaz sızıntısı yok, çökme yok… Bu insanlar niye öldü? Sadece yarım saat, tamamen açık, yine hiçbir yangının veya göçüğün bulunmadığı bir çıkış yolundan yürüyüp madenden kolayca çıkabilecek bu işçileri, mühendisleri nasıl öldürebildik? İşte mahkemelerin sorması gereken kaçtığı soru bu. Çok ihmal var, doğru. Eğitim, ekipman, deneyim eksik, denetim yok, doğru. Ama bütün bunlar ‘A’ panosunda ölenlerle ilgili. ‘S’ panosunda durum gayet açık: İşveren on milyon civarında tutacak bir kirli hava yolu galerisini kazmaktan vazgeçtiği için öldü bu insanlar. Yani projelendirdi, 'Bunu yapmadan çalışırsam insanlar ölebilir' diye raporladı, planlarını çizip, onaylattı ve sonrada yapmayarak hareketsiz kaldı. Açıkça zaten bitmek üzere olan bir pano için böyle bir para harcamaktansa şanslarına güvenip karlarını arttırmaya karar verdiler. 'On işçi ölse toplam tazminatı iki milyonu geçmez, niye on-on beş milyon harcayalım' dediler. İşte bu olası kasıttır. Ceza doğru bir biçimde TCK 83'üncü maddesinden verilseydi bugün tahliyelerle yüz yüze gelmezdik. Tutar senin ihmalin olmuş diye 15 sene hapis cezası verirseniz elbette tahliye olur, fazla bile kaldı bu kafaya göre" ifadesinde bulundu.
Hükümet ve işverenlerin tutumlarının dava sürecini etkilediğini bu anlamda gazetecilerin de bu duruma ortak olduklarına dikkat çeken Kozağaçlı, dava boyunca hükümet, işveren örgütlerinin “Yatırım yaptı sonra kaza oldu diye patrona müebbet hapis verirseniz, yatırım yapacak sermaye bulamazsınız. Veya o kadar ağır ve pahalı güvenlik tedbirlerine bizi zorlarsanız, kömürün ton fiyatı çok yükselir, dünyayla rekabet edemeyiz. Son olarak, bu şekilde verimli ve çok kömür çıkarmayı ceza tehdidiyle zorlaştırırsanız, ülkenin enerji stratejisi çöker, milli güvenlik sorunu doğar, diyen bile oldu” dediklerini hatırlattı.
Tüm bu açıklamaların “Açıkça bırakın işçi ölsün, karımız azalmasın” diye ortaya atılan tehditler olduğunu belirten Kozağaçlı, gerçek dışı bu iddiaların bile hakimleri hizaya çekmeye yettiğini ifade etti.