13 Mayıs 2014’te, Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen ve 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasıyla ilgili, 8'i tutuklu 46 sanığın yargılandığı davanın görülmesine, hafta sonu tatilinden sonra yeniden başlandı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma salonunda, sanık avukatlarının işçilere sorduğu soruların, olay anının yeniden yaşanmasına sebep olduğunu iddia eden aileler, avukatlara tepki gösterdi. Bir madenci yakını, sanık avukatına, "Avukat bey, sen hiç iki cenaze gömdün mü?" sorusunu yöneltti.
Manisa’nın Soma ilçesinde, 301 madencinin şehit olduğu facianın ceza davasının dördüncü oturumunun beşinci celsesinin görüldüğü duruşmada, tutuklu sanıkların yanı sıra tutuksuz sanıkların bir bölümü hazır bulundu. Ölen madencilerin aileleri de, toplu olarak arama noktasına geldi. Aileler, polisin arama noktasından geçtikten sonra duruşmayı takip etmek için mahkeme salonuna geldi.
Duruşmada ilk olarak mağdur sıfatıyla işçilerden Ramazan Demir, ifade verdi. Geçen Cuma günü ifade veren Has Karabeyoğlu'nun anlattıklarına sinirlenip, yerinden kalkarak "itiraz ediyorum" diye bağırınca salondan çıkartılan Ramazan Demir, bu hareketinden dolayı özür dilediğini mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'ya aktardı. Ardından ifadesine başlayan Ramazan Demir, usta olarak üretimde görev almasına rağmen, olay günü çalışan sayısının az olması nedeniyle geçici olarak U3 bölgesindeki 4'üncü bantta şalterci olarak görevlendirildiğini belirtti.
Saat 14.20 civarında dinamit atıldığını, kısa bir süre sonra çalıştırmak için 4'üncü bandın şalterine bastığını söyleyen Ramazan demir, "Ancak bant çalışmadı. Bir süre sonra arkadaşlarım 'duman geliyor' dedi. Dumanı görünce şoka girmişim, ne yaptığımı bilmiyorum. Duman gelince kılçık bacaya gittim, benden önce çıkan arkadaşların sesini duyunca yardım istedim. Dumandan önce bir patlama sesi duymadım. Dinamit atımıyla duman arasındaki zamanı hatırlamıyorum. Ama dinamit atılan yerle dumanın geldiği yerin alakası yok" dedi.
"Sürekli bizden daha fazla iş istenir. Herkes bağırır neden üretim geç kaldı diye. Kimse sormaz eve neden yemek yemeden gittiğimizi" diyen Demir, "Benim de iki çocuğum yetim kalabilirdi. Bu nedenle şikayetçiyim" diye devam etti. Demir, savcılık, iş müfettişleri ve meclis araştırma komisyonundaki anlatımlarında, dinamit patlama saatine ilişkin çelişki bulunduğunun hatırlatılması üzerine, "Saat konusunda çok emin değilim" yanıtını verdi.
Madenden yaralı kurtulan işçi Hasbi Demir, "Madende kömür az çıkarsa küfür yerdik. Küfür madende besmele gibi bir şeydi" dedi.
Sanık avukatlarından Yusuf Koçyiğit'in, olaya ilişkini tekrar sorularına sinirlenen ve psikolojik tedavi gördüğüne dair mahkemeye rapor sunan Ramazan Demir, bunun için ara istedi. Bunun üzerine duruşmaya ara verilmeden yaklaşık 5 dakika dinlenen Demir, ardından ifadesine devam etti.
Yaşananlara tepki gösteren mağdur ailelerin avukatları da, faciadan sağ kurtulan işçilerin, ifadeleri sırasında o anı tekrar yaşadığını, sanık avukatlarının soru sorma biçimini eleştirdi. Bu tartışmalar yaşandığı sırada ise salondaki madenci aileleri avukatlara yönelik tepkilerini sürdürdü.
Bir madenci yakını "Avukat bey, sen hiç iki cenaze gömdün mü?", bir başka madenci yakını "Ben iki tane babasız çocuğa bakıyorum" derken, bir madenci annesi de elindeki bebeği kaldırıp, "Babası öldüğünde 28 günlük kaldı bu bebek. Al bak" diye bağırdı.
Duruşmanın öğle arasından sonraki bölümünde, sanık avukatlarından Kadir Çekin, ocaktaki yangın tüplerinin aylar itibarıyla boşaldıkça doldurulduğuna dair faturalar bulunduğunu anımsatıp, bunların kopyalarını mahkemeye sundu.
Ardından ilk olarak mağdur sıfatıyla 6 yıllık bant ekibinde görevli maden işçisi Hasbi Demir dinlendi. Facia zamanında, A 0 bölgesinde çalıştığını, 14.45 gibi de bir alev geldiğini anlatan Hasbi Demir, "Bandın üzeri yanmaya başladı. Yangına müdahale etmek için yangın tüpü aradığım sırada, hayatını kaybeden Mehmet Efe, beni gördü ve 'Kimse o tarafa gitmesin, yangın büyük, A 0'ın kaçamağına gidin' diye talimat verdi. Gittiğim kaçamakta, 140 civarında madenci olduk. Saat 17.00 - 18.00 gibi bulunduğumuz yere de duman gelmeye başladı. Şeflerden biri 'Herkes maskesini açsın' dedi. O zaman işçiler maskesini açmaya korkuyordu, 'Ya büyük bir şey değil de, ceza yeriz' diye. Sonra maskeleri açtık. Bazılarının maskesi çalışmadı, bazı arkadaşlar 'Küf var' dedi. Benimkinin de içi bir hoştu ama kullandım. Duman gelince mekanizenin içine gitmeye başladık. Dumana maruz kalmamak için sürünerek ilerledik. Arkadaşlar fazla sürmeden ölmeye başladı. Bayılanları çekmeye çalıştık, iri yarı olanların bile gücü yetmedi. Herkes kendi canını kurtarmaya çalışıyordu. Sonrasını hatırlamıyorum. Ardından yanımıza kurtarma ekibi geldi" dedi.
Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın "Savcılıkta şikayetçi olmuşsun, şikayetçi misin?" sorusuna Demir, "Değilim" yanıtını verdi. İşçilerin üzeninde baskı olduğunu da ifade eden Hasbi Demir, "İş baskısı çoktu. 5 dakika otursak hemen küfür ediyorlardı. Amirleri gördüğümüz zaman, elimiz ayağımız titrerdi. Azrail görmüş gibi korkuyorduk. Madende küfür besmele gibiydi, herkes söylüyordu" dedi. Hasbi Demir ayrıca, müfettişlerin geleceğinin de önceden belli olduğunu, belli bölgelere geldiklerini, o zamanlarda, ev tipi telefonların çelik telefonlarla değiştirildiğini savundu.
Hasbi Demir'in ardından, yaklaşık 3.5 yıldır facianın yaşandığı madende çalıştığını söyleyen Hüseyin Beki, mağdur sıfatıyla dinlendi. Bant görevlisi olduğunu anlatan Hüseyin Beki, "Çalıştığım sırada bir anda duman geldi. Ondan önce bir patlama sesi duymadım. Duman adeta fokur fokur kaynıyor gibiydi. Dumandan etkilenmemek için kılçık bacaya doğru kaçtık. O sırada elimden bir şey gelmeyecekti. Dumana girmek intihar gibi olurdu. Yine de vicdanen rahatsız olmamak için, belki biri arkadaşı kurtarırım düşüncesiyle, bekledim. Sonra ocağın dışına çıktım. Ardından bir işçi, az geride birisinin olduğunu söyledi, ben de inip onu dışarı çıkardım" dedi. Hüseyin Beki, sanıklardan şikayetçi olduğunu ifade etti.
Duruşmada mağdur olarak dinlenen Hüseyin Çökük de, 7 yıllık madenci olduğunu anlattı. Bant ekibinde görev yaptığı olay günü saat 14.25 gibi dinamit atımı yapıldığını, daha sonra çalışmaya devam ettiğini anlatan Göçük, "Saat 14.55 gibi önce beyaz, yaklaşık 30 saniye sonra da siyah bir dumanın geldi. Dumanda yanık kablo kokusu vardı" dedi. Olayın hemen ardından savcılıktaki ifadesinde, dinamit patlatılmadan önce gaz ölçümü yapılmadığını ileri sürüp şikayetçi olan Göçük, Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'nın sorusu üzerine, hem gaz ölçümünün yapıldığını hem de şikayetçi olmadığını söyledi.
Duruşmada son alınan ifade ise, madende bantçı olarak çalışan Fikri Yıldırım'ınki oldu. Olaydan sonra psikolojisinin bozulduğunu, hafıza kaybı yaşadığını, psikolog tedavisi gördüğünü anlatan Fikri Yıldırım, şikayetinden vazgeçmesini ise ilginç biri gerekçeye dayandırdı. Fikri Yıldırım, "Buranın ekmeğini yedim, Allah razı olsun. Şikayetçi değilim" dedi.
Fikri Yıldırım'ın ifadesi alındığı sırada soru sormak içini söz alan tutuksuz sanıklardan Serdar Günay, müfettişler geldiği zaman yapılan hazırlıklarla ilgili yalan ifade verildiğini savundu, ardından da, "Acaba kırmızı halı da seriliyor muydu?" sorusunu yönetti. Bu soru üzerine hem aileler hem de avukatları, tepki gösterdi. Salonda bulunan bir madenci yakını, "İşsiz madenciler 13 Ekim'den önce arandı. 'Sizi işe alacağız, bizden haber bekleyin' dendi. Burada mahkemede verdikleri ifadeye göre de tekrar işe alınacaklar" dedi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı'da, madenci yakınına uyarıda bulunarak susmasını istedi. Bunun üzerine mağdur ailelerini avukatları da, madenci yakınlarının da davaya taraf olduklarını konuşabileceklerini söyledi. Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, duruşmayı yarına erteledi.