Manisa'nın Soma ilçesinde, geçtiğimiz 13 Mayıs'ta yaşanan, 301 madencinin yaşamını yitirdiği facianın yıldönümü ve anneler günü nedeniyle Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından "Soma’da anne olmak" konulu panel düzenlendi. Panele katılan, madenci eşlerinden 1 çocuk annesi Hidayet Tokgöz "İnanın kendilerine renkli bir bluz bile giyemiyorlar. Çünkü neden; ‘şimdi bize bak bak renkli giymiş’ derler diye. ‘Sen şehit eşisin nasıl böyle renkli giyersin’ derler diye toplumsal baskı altındalar" dedi.
3 çocuk annesi Leyla Çambal ise eşini kaybetmesinin ardından kendilerine 350 lira maaş bağlandığını hatırlayarak, "Bana verilen para onların ayakkabı, gömlek parası etmez. Benim eşim hiç ayakkabı eskitmedi. Çünkü ayakkabı giymiyordu, hep çizme giyiyordu. Sabah madene gidiyordu akşam gelip yatıyordu. Başka hiçbir yere gidemiyordu. İnanın benim eşim senede sadece bir ayakkabı alıyordu. Hep çocuklarına harcıyordu” diye konuştu.
TED tarafından düzenlenen, moderatörlüğünü gazeteci İsmail Küçükkaya’nın yaptığı panelde Somalı anneler Hidayet Tokgöz ve Leyla Cambal’ın yanı sıra sanatçı Filiz Akın ve Hacettepe Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem yer aldı.
Kazada elektrik ustası eşini kaybeden ana sınıf öğretmeni Hidayet Tokgöz, konuşmasında Soma’daki anneleri şöyle anlattı; "Soma’daki anneler mutsuz, amaçsız. Soma’daki anneler çok yalnız. Soma’da anneler artık bedenen varlar ama ruhen yoklar. Soma’daki anneler artık evlatlarının en çok sevdiği yemeği bile pişirmiyorlar. Pişiremiyorlar, çünkü yiyecek evladı yok. Soma’daki anne haykırıyor; ‘Keşke evladım yaşasaydı, bana her gün anneler günü olsaydı’ diyor. Soma’daki anneler ve eşler artık dayanılması çok zor acılar yaşıyorlar. Bir yandan eşin yokluğu, bir yandan yetiştirmesi gereken çocuklar. ‘Ve biz şimdi ne yapacağız kaygısıyla sağlıklı gelişemiyorlar."
Soma’daki eşlerin ve annelerin toplumsal baskı altında olduklarını söyleyen Tokgöz, "İnanın kendilerine renkli bir bluz bile giyemiyorlar. Çünkü neden; ‘şimdi bize bak bak renkli giymiş’ derler diye. ‘Sen şehit eşisin nasıl böyle renkli giyersin’ derler diye toplumsal baskı altındalar" dedi.
Aynı zamanda bir öğretmen olduğunu söyleyen Tokgöz, "Bu yıl çok garip bir öğretmenler günü hediyesi aldım. Öğrencim beni çizmiş. Detaya baktığımda gözümde gözyaşı. Evet çünkü ağlayan bir öğretmeni var. Benim babası madenci olan öğrencilerim de var. Çocuklar özellikle de benim 3 yaşındaki oğlum Selim resimlerinde siyahı kullanıyor. Çünkü o da farkında" dedi.
Tokgöz’ün 3 yaşındaki oğlu Selim ile eşi hakkında yaşadıkları bir diyalogu anlatması salonda bulananların çoğunu ağlattı. Diyalog şöyle; "’Babamı çok özlüyorum anne’ dedi. ‘Ben de çok özlüyorum oğlum’ dedim. ‘Ama gelmeyecek’ dedi. ‘Biliyorum oğlum gelmeyecek’ dedim. Bana yine bir gün ‘Anne biliyorum gelmeyecek ama sen ona çarşıdan bir pasta alsan doğum günü yapsak, sürpriz desek. Tamam anne, sustum sustum biliyorum gelmeyecek, babam gelmeyecek. O cennette değil mi?’ İşte bir anne buruda yıkılıyor. Evladına açıklama yapamıyor." Soma’da dul olmanın da çok zor olduğunu sözlerine ekleyen Tokgöz, "Türk toplumunda yalnız bir kadın olarak şimdi öyle bir vasfımda var. Üzerimizde toplumsal baskıyı atamıyoruz. ‘İnsanlar şimdi bize ne der’ baskısını üzerimizden atamıyoruz" dedi.
Tokgöz daha sonra eşine ait madenci kaskını takarak, ölümünden sonra eşine yazdığı şiiri okudu.
Kazada emekli olmasına rağmen çalışmaya devam eden eşini kaybeden 3 çocuk annesi Leyla Çambal, eşinin sadece çocukları okusun diye çalıştığını belirterek, "Hep ‘keşke o gün uyuya kalsaydım da işe göndermeseydim’ diyorum. Benim eşim öleli bir sene oldu. Bir senedir kendim için hiçbir şey istemedim, düşünmedim. Sadece çocuklarım, çocuklarım… Bende bir şey oluştu. Artık hep şehit aileleriyle görüşmek istiyorum. Onlar beni anlar, ben onları anlarım" dedi.
Artık hayatında madenle ilgili bir şey duymak istemediğini belirten Çambal, "Benim eşimi maden değil, sorumlular öldürdü. Ölüm her yerde var. Ben eşimin ölümüne değil, bile bile ölüme gönderilmesine üzülüyorum. Sorumluların hak ettikleri cezaları almalarını istiyorum. Ben çocuklarımı maden sayesinde okuttum. Madenin bununla ne ilgisi var? Sorumlu olanlar doymadılar. Ne kömüre ne paraya doydular. 301 can aldılar inşallah bundan sonra doyarlar" dedi.
Adaletin yerine gelmesini beklediğini belirten Çambal, "Ben iki gün mahkemeye katıldım, bir daha da katılmadım. Niye katılmadım biliyor musunuz? Madenin patronun orada çıkıp dedi ki, ‘Ben mağdurum bir gelirim yok’ Bir geliyor yokmuş onun. Size soruyorum, benim gelirim ne? O, 301 kişiyi geri getirebilirse biz maaşlarımızı ona verelim. Nasıl geliri yokmuş, keşke bunu söylemeseydi. Benim aldığım maaş onun ayakkabı parasını olmaz" dedi. Çambal, eşinin ölümünden sonra kendisine bağlanan maaşın sorulması üzerine, "350 lira" dedi. Çambal, "Maaşı aldığımda benim en zoruma giden şey, eşimin bedelinin 350 lira olduğunu düşünmem oldu. Eşimin bedeli 350 lira mı" diye sordu.
Çambal, salondakilerin gözyaşlarına boğulmasına neden olan konuşmasını şöyle sürdürdü; "Bana verilen para onların ayakkabı, gömlek parası etmez. Benim eşim hiç ayakkabı eskitmedi. Çünkü ayakkabı giymiyordu, hep çizme giyiyordu. Sabah madene gidiyordu akşam gelip yatıyordu. Başka hiçbir yere gidemiyordu. İnanın benim eşim senede sadece bir ayakkabı alıyordu. Hep çocuklarına harcıyordu. Ölümüne değil, onun kalbine yok sürene üzülüyorum." Panelde konuşan Hacettepe Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem de konuşmasında Soma’da yakınlarını kaybetmiş insanlara psikolojik destek verilmesi gerektiğini söyledi.
Panelden önce açılış konuşmasını yapan TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, facianın ardından babalarını kaybeden ve eğitim-öğretimini sürdürmekte olan çocuklara eğitim bursu, psiko-sosyal destek ve eğitim materyali desteği sağlamak için, düzenledikleri "Soma’ya El Ver" kampanyasının değerlendirmesini yaptı. Kampanya kapsamında 150 aileyi ziyaret ettiklerini ve 186 öğrencinin eğitim masraflarını karşıladıklarını söyleyen Pehlivanoğlu, "Türkiye’de maalesef çok küçük mutlu bir azınlıkla ülkenin mutlu olacağını düşünüyoruz. Sorumsuzlukları yapan sorumsuzların her zaman yaptıkları yanına kar kalıyor. Biz TED olarak yapmaya çalıştığımız tek şey var; bize yüklenen sorumluluğu yerine getirmek" dedi.
Sanatçı Filiz Akın yaptığı konuşmada Soma’da yaşanan acıları dile getirdi. Akın şunları söyledi: "Çok büyük acılar yaşandı, halkımız bunu derinden hissetti, gözyaşı döktü. Oradaki anaların bir kısmı evlatlarını, daha genç anneler kocalarını kaybetti. Biz onların acılarını alamayız ama yardımda ve katkıda bulunabiliriz. Bu nedenle Türk Eğitim Derneği olarak bu paramparça hayatlara dokunmak istedik. Ben TED’in burslu bir öğrencisiyim. TED olmasa benim hayatım da farklı olabilirdi. Türk Eğitim Derneği bana güçlü olmayı korkmamayı taviz vermeden hayata devam etmeyi öğretti. Geçtiğimiz günlerde yitirdiğimiz Enes de büyüyüp okula gidebilseydi bizim meşalemiz olacaktı. Ben de bir meşaleyim. Arzumuz Soma’daki çocukların hayatlarına dokunmak, ailelerine verdiğimiz destekle okuyup başarılı olmaları. Dileriz ki bu meşale hem onları hem ülkemizi aydınlatsın."
Konuşmaların ardından Hidayet Tokgöz 3 yaşındaki oğlu Selim’le birlikte Filiz Akın ve diğer katılımcılara madenci heykeli verdi. Bu sırada sahnede oyunlar oynayan 3 yaşındaki Selim salondakilerin ilgi odağı oldu.