Bakanlar Kurulu tarafından 10 Mayıs 2014 tarihinde alınan karar ile, Soma’da binlerce metrekarelik alanda bulunan zeytinlikler, yeni kurulacak olan Kolin Termik Santrali’nin yapımı için acele kamulaştırıldı. Zaten iki termik santralin bulunduğu Soma’nın Yırca Köyü’ndeki insanlar, doğaya, tarihe; yani hayatlarına sahip çıkmak için mücadele veriyorlar.
Yırca’da, 490 dönümlük, içinde 6000 zeytin ağacı olan alan yapılacak termik santral için yok ediliyor. Santrali yapacak olan şirket, 21 Ekim günü üçüncü kere dozer ve testerelerle zeytinleri kesmek için alana girmiş ve ağaçların kesilmesine itiraz eden köylüler ile şirketin özel güvenlik görevlileri arasında bir arbede yaşanmıştı.
Köylülerin mücadelesine destek olan ve zeytinliklerin başında nöbet tutan Yırcalılar ile birlikte darp edilen ve kelepçelenen Greenpeace üye Olcay Bingöl, Soma’da yaşananları Yurt Gazetesi’nde, Şeyma Elaman’a anlattı. Elaman'ın “Yeraltında insan yerüstünde insanlık” başlığıyla yayınlanan röportajı şöyle:
“Sabah 6.30'da, zeytinlik alanda köylülerle nöbet tutarken dozer sesleri duyduk. Karanlıkta sesin olduğu yere doğru koşmaya başladık. Kesim alanının çevresi 70-80 kişilik bir grupla kapatılmıştı. Kesime engel olmaya etmeye çalıştığımızda grubun müdahalesine maruz kaldık. Kollarımızdan tutup üzerimize çullandılar. Bunları yapan güvenlik görevlileriydi. Biz karşılık vermedik, yerlerde sürüklendik. Çoğu arkadaşımız ciddi zarar gördü. Kesim alanına yaklaştığımda beni kelepçelediler. Köylü kadınlarla dozerlerin önüne yattık. Jandarma geldiğinde 140 ağaç kesilmişti bile. Köylüler ile beraber emniyete gidip şikayetçi olduk.”
Bingöl, Yırca’nın tek sorununun zeytinlikleri olmadığını, köylülerin organize bir şekilde topraksız, evsiz bırakılarak göç etmeye zorlandığını, dolayısıyla madenlerde çalışmaya mahkum edildiklerini söyledi:
“Yırca’da toprak gasp ediliyor, kamulaştırılıyor. Zeytin ağaçları yok ediliyor. Topraksızlaşan ürün elde edemeyen köylü madenlerde çalışmaya mahkum ediliyor. Bu zincirleme bir reaksiyon yaratıyor. Bir halk yok ediliyor aslında, evsiz, yurtsuz, topraksız bırakılıyor. Bu nedenle köylülerin verdiği mücadele sadece zeytinlikler için değil aynı zamanda topraksızlaştırmaya, sağlıklarının elinden alınmasına, yok edilmeye çalışılan geleceklerine karşı verdikleri mücadele."
“Köylüler kendilerini ifade ederken, 'Madendekiler bir anda nefessiz bırakılıp öldürüldüler, biz her gün yavaş yavaş öldürülüyoruz’ diyorlar. Termik santralin etkilerinden dolayı çocuklarda bronşit, astım gibi hastalıklar çok yaygın, köyde ölümlerin %90'ını kanserden kaynaklanıyor. Köylüler, 'Çocuklarımızı hastaneye götürmeye korkuyoruz’ diyorlar. Şimdi 3. Termik santralin kurulması ile köylüyü yoksulluğa, ölüme terk ediyorlar.”
Köylülerin, gıda egemenliği çerçevesinde tarım alanlarının korunması, geleceklerine kendilerinin karar vermesi gerektiğini belirten Bingöl şunları ekliyor:
“Köylüler eskiden tütünle geçiniyormuş. Yanlış tarım politikaları yüzünden tütün üretemeyen köylüye alternatif olarak zeytin sunulmuş. Şimdi ise bunu da ellerinden alıyorlar. Çiftçi aileleri, işçileştiriyor, köleleştiriyorlar. Kendi toprağında geçimini sağlayan kendine yetebilen köylüyü, yerin altına girmeye zorluyorlar.”
“Kolin, köylülere iş imkanı sağlayacakları sözünü vermiş. Hali hazırda var olan termik santralde çalışan sayısı, bunun yüzde yüz yalan olduğunu gösteriyor. Termik santrallerde yerelden çalışan insan alma durumu yoktur. Çünkü yerelde çiftçi kökenli insanlar olduğundan eğitim düzeyi yeterli görülmüyor. İşe alınanlar da inşaatlarda çalıştırılmak için kısa dönemli, güvencesiz bir şekilde taşeron olarak çalıştırılıyor. Kolin’de de taşeronlaşma çok yoğun. Hem esnek bir iş gücü var, hem de çok düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar.”
Söyleşinin tamamını buradan okumak için tıklayınız...