Manisa'nın Soma ilçesinde 301 kişinin hayatını kaybettiği maden faciasının üzerinden 3 yılı aşkın bir süre geçmesinin ardından 32 yaşındaki oğlunu kaybeden Elmas Kaya yaşananları anlattı. Çocuklar babalarının öldüğünü bilmesin diye mezarlıkların oyuncaklarla doldurulduğunu belirten Kaya, "İnsanları aptala çevirdiler. Her gelen bir zarf getirdi içinde parayla, insanlar ölülerini bıraksın bu iş gelire dönüşsün diye. ‘Onlar şehit sayılır’ dediler, ‘Allah tarafından öldürüldü’ dediler. Bugün de, davadan hiç umutlu değilim" dedi. Soma A.Ş’de 8,5 yıl çalışan ve katliamın yaşandığı gün raporlu olduğu için tesadüfen kurtulan Ercan Çetinyılmaz, haksız yere işten atıldıktan sonra açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle, davayı AİHM’e götüreceğini söylüyor.
Birgün'den Meltem Yılmaz'ın haberi aynen şöyle:
Tam 301 canın feci şekilde hayatını kaybettiği Soma Katliamı’na ilişkin davaya bugün Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edilecek. Yurt gezileriyle halkın sorunlarını yerinde dinleyen BirGün’ün bu seferki durağı, Manisa’nın Soma ilçesi. Birçoğumuzun hafızasına 4 yıl önceki katliamla kazınan Soma’da yurttaşlarla konuştuğumuzda, sorunlarının devam ettiğini gördük. Katliamda yakınlarını yitirenler, verilen sözlerin tutulmamasından şikâyet ederken, bir de dava sürecinin ağır aksak işlemesi sorunları içinden çıkılmaz bir noktaya getirmiş. Bizler için katliamın üstünden 4 yıl geçmiş olsa da, yakınlarını kaybedenler için acı ilk günkü kadar taze
Katliamda 32 yaşındaki oğlunu kaybeden Elmas Kaya, “Ben acımı yaşayamadım, oğlumun cenazesini sabaha karşı aldılar, gittiler. Aklımı yitirmediğime, o evin boş duvarları arasında intihar etmediğime inanamıyorum. Evin yan tarafında dereye kendimi atmamak için kendimi zor tuttum, kendimi öldürürsem oğlumu göremem diye” diyor. Kaya, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Facianın hemen ardından mezarlıkları oyuncakla doldurdular, çocuklar babalarının öldüğünü bilmesin diye. İnsanları aptala çevirdiler. Her gelen bir zarf getirdi içinde parayla, insanlar ölülerini bıraksın bu iş gelire dönüşsün diye. ‘Onlar şehit sayılır’ dediler, ‘Allah tarafından öldürüldü’ dediler. Bugün de, davadan hiç umutlu değilim, eğer biraz umut bağlayabilecek bir durum olsaydı, tüm gücümle umuda sarılırdım. Ama her şey bizden çıktı, dürüst insanlardan çıktı. Tüm süreç sahtekârlara, yalancılara kaldı, adalet duvara yazılı kaldı. Bu kadar acıların üstünü kapatan bir adalet bizim adaletimiz değil. Bizi savunan avukatlarımızı içeri aldılar. Yalan konuşan, para alan avukatları çıkardılar mahkemelerde. Yine de sonuna kadar mücadele edeceğiz. Neden biliyor musunuz? Biliyorum, oğlum geri gelmeyecek, ama çabam, benim gibi birileri daha yanmasın, düzgün bir ceza verilsin diye. Ben gece uyumuyorum, mutfak camında bekliyorum, yoldan geçen işçileri izliyorum, oğlumu hatırlamak için. Benim bu ateşimi hiçbir şey söndürmez.”
Soma Katliamı’nda kaybettiğiniz oğlunuzu anlatır mısınız bize?
Aslında adı Keder’di, ama nüfus memurunun yanlış yazması nedeniyle Kader olarak kayda geçti. Bugünleri biliyormuş gibi oğluma Keder adını koymuşum. Öyle koydum, çünkü ona hamileyken maddi olarak zor zamanlardan geçiyordum. Çok aç kaldığım bir dönemdi. Doğurduğumda 19 yaşındaydım ve çok büyük zorluklarla büyüttüm oğlumu. Bir süre sonra eşimle ayrılınca da, üç çocuğumu tek başıma büyütmek orunda kaldım. Sonra diğer iki çocuğum evlenip gitti, biz Keder’le baş başa kaldık. Ekmekle su gibiydik.
Madene başlamasını istediniz mi, Korkuyor muydunuz?
Madene giderken çok korkuyordum. Hatta geç geldiği saatlerde beklerdim pencerede. Son zamanlarda, son 1 aydır eve ıslak gelirdi. “Oğlum” derdim, “suyun içinde mi çalışıyorsun?” Bana terlediğini söyler, geçiştirirdi. Ama son zamanlarda 3 tişört değiştirmeye başlamıştı, pantolonu ıslak olurdu, yemek götürmeye başlamasından yemek vermediklerini anlardım. Eve gelir gelmez uyuyakalırdı, ama hemen öncesinde “ayran yap anne” derdi. En çok canımı yakan da bunlar. Ölüm Allah’ın emri de, bu şekilde ölüm korkunç bir şey. Emekli olmasına 2 sene kalmıştı.
Orada yaşadığı sıkıntıları anlatıyor muydu?
Oğlum üzüntüsünü anlatmazdı, dedikodu yapmazdı. Ama arkadaşlarıyla aralarındaki konuşmalarını duyardım. İsmail Adalı diye bir adamdan söz ederlerdi, sabah gelirmiş işçileri tokatlarmış, çeke çeke sıraya koyarmış, onlara hayvana yapılmayacak eziyetler yaparmış. O adamı dev gibi bir şey sanırdım duyduklarıma göre. Oğluma, “Sen de öyle misin?” derdim, “Yok be anne” derdi, ben üzülmeyeyim diye. 10 yıldır orada çalışıyordu, emekli olmasına iki yıl kalmıştı.
O gün neler yaşadınız?
Olay ortaya çıktığında, mahalleden birisi geldi sabaha karşı, ona “Beni mahalleye götür” dedim. Meğer onlar biliyorlarmış, ben bilmiyordum oğlumun öldüğünü. Beni götürdü madene. Onu çek sor, bunu çek sor, kimse “Keder öldü” demedi. Hastanede dediler. Değilmiş aslında, beni alıştırmaya çalışıyorlarmış. Sonra listede ismi çıkınca dünyalar yıkıldı benim için. Oysa yaralı da olsa sakat da kalsa olur, yeter ki hayatta olsun diye o kadar dua etmiştim ki.
Sonra?
Sonra devlet Soma’ya geldi. Ne tarafa döneceğimi şaşırdım.
Yarın (bugün) duruşma var. Ne hissediyorsunuz, davadan ne bekliyorsunuz, umutlu musunuz? Bu davanın 4 yıldır sürüyor olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğer gerçekten bu milleti düşünen bir adalet sistemi olsaydı bu dava 4 yıl sürmezdi. Daha ne kadar süreceği de belli değil. Çocuk oyuncağı oldu. Mahkemede dayanamayıp laf attığında 4 gün ceza alıyorsun da bunca insanın ölümüne sebep olanlar nasıl ceza almıyor bilmiyorum. Yaşananlara inanamıyorum. Acı çekiyorsun, isyan ediyorsun, diyorlar ki “herkesin bir acısı var.” Ama herkes herkesin acısını yaşayamaz ki. Herkes ayrı yanar.
Aileler korkuyor mu?
Ailelerin çoğunluğu hâlâ korkuyor. Kimini “çocuğunu işten atarım”, kimini “eşini işten atarım” diye korkutuyorlar. Benim elimden tutan kimse yoktu, duruşmaya giderken 25 kuruş para bile olmuyor cebimde. Yine de sonuna kadar mücadele edeceğiz. Neden biliyor musunuz? Biliyorum, oğlum geri gelmeyecek, ama tüm çabam, benim gibi birileri daha yanmasın, düzgün bir ceza verilsin diye. Ben gece uyumuyorum, mutfak camında bekliyorum, yoldan geçen işçileri izliyorum, oğlumu hatırlamak için. Benim bu ateşimi hiçbir şey söndürmez.
Yetkililere nasıl seslenmek istersiniz?
Sadece oy zamanı gelince milletim deyip, oy zamanı geçince illetim demeyi bıraksınlar artık. Ben Erdoğan’a mektup yazdım, öyle bir kanun çıkar ki kendimi öldüremiyorum, beni öldürecek bir kanun çıkar dedim. “Her şeyimi aldın, canımı da al” dedim.
Soma Kömürleri A.Ş’de 8 buçuk yıl çalışan, katliamın yaşandığı gün raporlu olduğu için tesadüfen ölümden dönen işsiz maden işçisi Ercan Çetinyılmaz, haksız yere işten atıldıktan sonra açtığı işe iade davasını yerel mahkemede kazandığını, ancak Yargıtay’ın kararı bozduğunu belirtti. Davayı önümüzdeki günlerde AİHM’e götüreceğini belirten Çetinyılmaz, tazminatlarının halen ödenmediğine de dikkat çekti.
Çetinyılmaz, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Facianın ardından hükümet yetkilileri, din adamları geldi, buna karşı çıkmanın doğru olmayacağı konusunda herkesi ikna ettiler. İnsanları parayla ve tehditle susturmaya çalıştılar. Ama biz boyun eğmedik. Birçok eylem yaptık burada.” Ardından bir pazar akşamı telefonuna gelen kısa mesajla hiçbir gerekçe gösterilmeksizin işten atıldığını öğrendiğini anlatan Çetinyılmaz, 400 kadar işçinin işe iade davası açtığını, davayı yerel mahkemede kazandıklarını, ancak işverenin Yargıtay’a gönderdiğini anlattı. Çetinyılmaz, konuşmasının devamında, Yargıtay’ın dosyayı yaklaşık 8 ay beklettikten sonra, 15 Temmuz’dan 1 hafta önce karara bağladığını, yerel mahkemenin kararını bozduğunu, gerekçe olarak da işverenin ekonomi şartlarının kötü olmasını gösterdiğini aktardı. İşverenin ekonomik zorluk çekmesinin mümkün olmadığını, başka ocaklarda yeni işçi istihdam ettiğini belirten Çetinyılmaz, bu gelişmeler üzerine Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunduğunu, ancak başvurusunun reddedildiğini söyledi. Davayı önümüzdeki günlerde AİHM’e götüreceğini ifade eden Çetinyılmaz ayrıca, 4 yıllık emeklerinin karşılığı olan tazminatlarının halen tamamıyla ödenmediğine, bunun için de dava açtıklarına dikkat çekti. Çetinyılmaz, “Cumhurbaşkanı, dönemin Başbakanı Erdoğan sözünü tutsun” dedi.